Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı seçimleri hep olağanüstü ortamlarda gerçekleşti. 12'nci Cumhurbaşkanı'nın belirleneceği seçimin de yine aynı olağanüstülükle geçeceği farzedilirken, nispeten çok daha sakin bir propaganda dönemi geçirdik.

Bu sakinlik hep ihtiyatlı olmamızı beraberinde getirdi.

Şimdi anlıyoruz ki asıl kavga 12'nci Cumhurbaşkanı'nın kim olacağı konusunda değilmiş. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan sonrası AK Parti'nin nasıl bir politik eksen ile siyasal hayatına devam edeceği konusunda kızılca kıyamet koparacaklarmış.

DAVUTOĞLU İSMİ "BİZ KİMİZ" SORUSUNUN CEVABIDIR

Bu yazıyı yazdığım saatlerde AK Parti MYK'sı kararını verdi.

Ve Seçilmiş Cumhurbaşkanı Başbakan Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu'nun ismini "AK Parti'nin Genel Başkan ve Başbakan adayı Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu kardeşimdir" diyerek açıkladı.

Ahmet Davutoğlu ismi bize "Türkiye'nin ne olduğunu" anlatan isimdir. Kişilikli olmak, dik durmak, manevra yapabilmek, iddialı olmak, tarihsel sorumluluk taşımak Türkiye'ye yakışan meziyetlerdir.

Ve Davutoğlu teşekkür konuşmasında bu kavramların tamamına atıf yaptı.

Yeri gelmişken tam da bu noktada, sayın Davutoğlu'nu tebrik ediyorum.

Allah yar ve yardımcısı olsun.

Yolu açık olsun.

Memleketimize hayırlı, uğurlu olsun.

GÜL ROL MÜ ÇALDI, ERKEN DOĞUM MU YAPTIRDI

Köşk'teki son resepsiyonda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Ahmet Davutoğlu'nun  ismini hiç gereksiz yere telaffuz etmesi bize bir kaç soruyu sorma hakkı doğurmuştur.

O soruların başında, "Neyi murat ettiniz?" sorusudur.

Asıl kavganın, asıl savaşın AK Parti Genel Başkanlığı'nda ve yeni Başbakanın kim olacağı  tartışması etrafında döndüğü gerçeği ile karşı karşıyayız.

Zira Erdoğan, dün "Önümüzdeki hafta çok önemli. AK Parti Kongresi çok önemli" diyerek tehlikeye işaret etti..!

Şimdi daha net anlıyoruz ki Recep Tayyip Erdoğan'ı Çankaya'ya gönderip AK Parti'yi teslim almak istiyorlar.

Bu nedenle seçim hezimeti yaşayan muhalefetin yapabileceği hiçbir şey olmadığını bilen "oyun kurucular" AK Parti'nin muhalefetini yine AK Parti içinde oluşturma gayreti içerisindeler.

Bu oyun kurucular, Abdullah Gül ismi etrafında AK Parti'nin kendi muhalefetini doğrubileceğine hükmetmiş olabilirler.

Gül'ün her ne kadar "tartışmalı" da olsa açıklamalarına bel bağlayanların "risk" faktörü oluştuğunda tablonun nasıl değiştiğini göremediklerini düşünüyorum.

Burada bir noktaya temas etmekte fayda var.

AK PARTİ'DE LİDERLİK SORUNU YOK

AK Parti'nin bir liderlik sorunu yok.

Bu hareketin bir lider var o da hiç tartışmasız Recep Tayyip Erdoğan.

Yeni siyaset tasavvurunda "Tayyip Erdoğan sonrası AK Parti" diye bir kavram da yok..!

"Erdoğan, Köşk'e çıktı aşağıda ona ramen ya da onsuz yeni bir dönem" diye de bir şey söz konusu değil.

AK Parti içerisinde -ki şu anda hala dışarıda- en güzlü muhalif isim olarak Abdullah Gül ismi öne çıkıyor.

Ancak gördük ki Erdoğan Köşk'e çıkarken "tüm politik, siyasal kimliğini" de yanında götürüyor.

"BİLDİĞİNİZ SİYASET KALIPLARINI UNUTUN"

Erdoğan bize yeni bir şey söylüyor!

"Geçmiş teamülleri unutun, yeni teamüllere alışın."

Erdoğan'ın halktan ve Anayasa'dan aldığı yetki, bu sözünün meşruluğuna yetip de artıyor bile.

Zira daha önce "teamül" diyerek oluşturulan sistem "siyaseti" tıkayan ve kuşatan bir yapıdaydı ve Türkiye'nin ana sorunlarının başında geliyordu.

Ellerini ovuşturarak "Tayyip Erdoğan'ı Köşk'e gönderdik şimdi siyasal alan bize kaldı" hevesine kapılanlar 28 Ağustos'tan sonra yeni "teamüllere" alışsalar iyi olur.

Zira "Atı alan Üsküdar'ı geçti!"   

Not- Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı beyi yıllardır tanırım. Bakanlığında neler yapmak istediğine şahidim. Bu şerhi düştükten sonra bana gelen bir duyumu aktarmak boynumun borcudur. İzmir'deki tüm ilçe milli eğitim müdürleri değişmişken,  Karşıyaka İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa İslamoğlu görevinin başındadır. Bu müdür beyin meziyeti nedir ki hala görevinin başındadır? Açıkçası çok merak ediyorum. Ve konuyu takip edeceğimi buradan belirtiyorum.