‘Bazı insanların akılları başlarına ağır gelir’

  • GİRİŞ13.11.2014 08:20
  • GÜNCELLEME14.11.2014 08:12

Henüz, PKK’lılar Hüda-Par üyesi insanları sokak ortasında katletmemişti.

Henüz Yasin Börü, kurban payı götürürken PKK canileri tarafından apartmandan atılıp, üstünden arabayla geçilmemişti!

Henüz, CHP/HDP/PKK/PYD kol kola girip memleketin altını üstüne getirmemişti!

Henüz, Bingöl’deki hain pusuda 2 polis şehit olmamıştı.

Henüz, Diyarbakır’ın Bağlar’ında pazar ortasında hamile eşinin gözü önünde kalleşler tarafından katledilmemişti.

Henüz, malum devlet içine yuvalanmış çete yıllarca karşısında olduğunu iddia ettiği yapılarla kol kola girip devlet, millet, vatan düşmanlığı yapmamıştı.

Henüz, malum çetenin polis içindeki uzantıları, 6-7 Ekim olaylarını daha da büyütmek için panzerleri otomobillerin üzerine sürmemişti.

Henüz, çözüm süreci “donmamış”tı!

ERZURUM’UN EVLADI: ALA

Biz bir akşam vakti İçişleri Bakanı Efkan Ala ile bir vesile bir masada buluşmuş idik.

Erzurum’u…

Erzurumluları…

Anadolu’yu…

Anadolu insanını konuşuyorduk.

Konu konuyu açtıkça, Efkan Ala’nın ta lise yıllarından bu yana “memleket meseleleriyle” içli dışlı olduğunu…

“Ne kadar demokrasi o kadar kamu düzeni” dediğini…

Özgürlükler konusundaki hassasiyetini...

Yerliliğini, memleket sevdasını…

Çok daha yakından öğrendik o masanın etrafındakiler olarak.

Devletin büyük değişimine ayak uyduramayan bürokrasinin nasıl “ayak bağı” olduğundan bahsetti o masada Efkan Ala.

Malum devlet içindeki çeteciğin nasıl bir “mekanizma” ile savaşmaya yeltendiğini yeni süreçte fark etttiğini anlattı bize.

“Bu devletin bin yıllık geleneği” olduğunu ve hiçbir zaman “bir kesime teslim edilemeyeceğini” filan da konuştuk.

KOLLEKTİF DAVRANIŞ, BİREYSEL SAĞDUYUYU UNUTTURURSA

O yemekte İçişleri Bakanı Efkan Ala bir ara şu cümleyi kurdu:

 “Bazı insanların akılları başlarına ağır gelir.”

Konu, iradesini başkasına ipotek etmeyi alışkanlık haline getirmiş insanların davranış kodlarıydı. Ve İçişleri Bakanı Ala, “Bazı insanların akılları başlarına ağır gelir” dedi.

Bu cümle, son bir yıldır yaşadığımız sürecin aslında anahtar cümlesidir.

Zira, akıl terazisine konduğunda hiç de karşılığı olmayan davranış biçimi sergileyen bir kesimi bu cümleden daha iyi izah edecek başkaca bir tanımlama yoktur.

Çünkü o kesim tüm motivasyonunu “kollektif davranış” üzerine kurarken, “bireysel sağduyu”yu kaybetmiş görünüyor..!

 “BAŞIMDAN PAY BİÇİYORUM”

İçişleri Bakanlığı’nda özelde ise Emniyet Genel Müdürlüğü etrafında yeni bir tartışma başladı.

Neymiş, “Polis teşkilatı darmadağın edilecekmiş. Tecrübeli bir çok polis şefi bertaraf edilecek, emekliye sevk edilecekmiş” bunun sonucunda da “Ak Polis gelecekmiş.”

Burada bir fıkra geliyor hemen aklıma.

İki görme özürlü oturmuş baklava yiyormuş. Biri diğerine, “Neden çifter çifter yiyorsun” demiş. Diğeri, “Nereden biliyorsun sen kör değil miydin?” deyince, bizimkisi “Başımdan pay biçiyorum” demiş.

Bu fıkranın üzerine söylenecek söz yok ama ben yine de birkaç hatırlatma yapayım.

Sizin döneminizde Polis Akademisi’ne giriş, terfiler, uzmanlıklar falanlar filanların ne olduğunu siz bizden daha iyi biliyor olacaksınız ki, “Emniyet Teşkilatı’nda yapılması düşünülen düzenlemeden” bu kadar çok rahatsız oldunuz.

Ne diyelim, sanırım “başınızdan pay biçiyorsunuz!”

Son olarak, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın “Bazı insanların akılları başlarına ağır gelir” cümlesiyle özetlediği durumdan kurtulacağınıza hala “savaşım verme” arzusundasınız..!

Oysa biz, Abdulkerim Suruş’un “Kim Savaşım Verebilir” kitabını 90’larda çoktan okumuştuk.

Anladın sen onu!

Kalın sağlıcakla.

Yorumlar4

  • Yeni Dünya Düzeni.. 10 yıl önce Şikayet Et
    1776 da planlanıp, 1791 ilk bankasını kurduğundan beri yavaş yavaş her alanda kontrolünü arttırıyor. Finans-Enerji-Medya kontrolünden sonra güvenlik konusunda Orta Doğu kontrolü işgaller ile yavaş yavaş ele geçiriliyor. Hepsinden tehlikeli olan ilaç-gıda kontrolü. Kimya tekelleri aynı zamanda ilaç ve gıda tekelleri haline geliyor. Bir zamandır Finans -enerji ve medya tekelleri Afrika-Asya- Güney Amerika-Orta Doğuda ormanları, çevreyi yok ederek, çiftçiyi ithalat, borç en kötüsü patentli kısır tohum mecburiyeti ile bitirip, tek tip ilaçlı GM ziraata mahkum ediyor. Açlığa çare! diyerek başlatılan GM tohum yakıt için kullanılıyor. Enerjiyi kontrol eden ülkeleri, gıdayı kontrol eden insanları kontrol eder diyorlar!
    Cevapla
  • mehmet 10 yıl önce Şikayet Et
    güzel bir yazı
    Cevapla
  • gören göz 10 yıl önce Şikayet Et
    Hasan bey en iyisi siz hiç yazı yazmayın.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Muhalif 10 yıl önce Şikayet Et
    o yazsın, siz okumayın
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat