Ali Ünal’a göre Gülen ‘insan-ı kamil’miş; çünkü
- GİRİŞ12.01.2015 08:21
- GÜNCELLEME13.01.2015 07:56
İlgili yazıyı buraya tıklayıp okuyabilirsiniz >>>
Ve yazıda Zaman yazarı Ali Ünal’ın “masumiyet” ve “masuniyet” kavramları üzerinden Fethullah Gülen’in “korunmuş” olduğunu ilan etmesine itiraz etmiş; tarihe not düşmüştük.
Ünal’ın yazdıklarının toplamından çıkan sonuç ortadaydı:
İslam dairesinde bile görmedikleri Şia’nın “imamiyet” inanışı ile neredeyse aynı çizgide birleşiyorlardı.
Söz konusu yazar aynı yazıda,
“Ayrıca, Din’e gerçekte hizmet eden bir Cemaat’in şahs-ı manevîsi velâyet-i kübra sahibidir ki bu da, peygamberlere veraset demektir.”
diyerek, Fethullah Gülen’in “korunmuş”luğuna peygamberlere vasi olmasını delil gösteriyordu.
Bütün bu iddia ve çıkarımlarına sade bir Müslüman olarak karşı çıktım ve yazımın sonunda da Ünal’a cevaplaması için sorular sordum.
Ali Ünal 10 Ocak Cumartesi günkü yazısında benim eleştirilerimi ele almış ve tezlerini yine peş peşe sıralamış. (http://www.zaman.com.tr/ali-unal/ahlaksizliga-dur-demek_2269945.html)
Yazının hemen başında da kendi katını o kadar yukarılara taşımış ki söz konusu yazar, hiçbir “yandaş”(!) ın muhatabı olamayacağını sözlerine eklemiş.
“Kibir neydi be usta?” diyen çekirge gibiyim!
HZ.TALUT ASKERLERİNDEN NE SÖZÜ ALMIŞTI SAHİ?
Yazısında hiç tanımadığı bendenize “Aslında güya cevap verirken, Kur’an-ı reddettikleri ortaya çıkacak” diyerek hakkımdaki hükmü de ilan edivermiş. (Beni Kur’an’ı reddetmekle itham ediyor hüccet! HÖ)
Şimdi orda dur!
Orada öylece dur Ali Ünal!
Zira Hz.Talut’tan da bahsettiğine göre yazıda o kıssayı iyi bilirsin.
Biz, hani o ırmaktan geçerken “su içmeyin” emrine itaat eden Hz.Talut’un askerlerinin yareni olmaya adamışız ömrümüzü.
Yine biz senin 28 yıl önce yazdığın ve şimdi kıyısından bile geçemeyeceğin o Kur’an’da Temel Kavramlar kitabını okuyup rafa kaldırmışız.
Lakin yine de sizin katınıza çıkmaya çalışmadan sade bir Müslüman olarak “koca karı imanı ile” yaşamaya ahdetmişiz!
Yazıya gelince…
Ahmet Kaya şarkısında ne diyordu; “Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça!”
Şia’nın delalet içinde olduğunu söylüyorsun yazında. Ben de bir önceki yazımda diyorum ki, “Bu yapı Müslüman dahi kabul etmedikleri Şia’nın itikadının bir benzerini savunuyor!”
Var mı buna bir cevabınız?
Siz diyorsunuz ki, “Şia’da İmamet, Sunni Tasavvuf’ta İnsan-ı Kamil vardır” çok güzel.
“Şia’da imam mutlak masum, insan-ı kamil ma’sundur” diyorsunuz o da güzel.
Peki size bir soru, imamet, ya da imamiyet’in rehberiyet ile birlikte siyasal bir kimliği ya da dünyevi liderlik vasfı da yok mudur?
Ve devamında insan-ı kamil vasfına haiz olan ehlullah’ın siyasal bir kimliği var mıdır? Ya da ehlullah’ın dünyevi liderlik gibi bir derdi hiç olmuş mudur?
Daha da sorayım hadi:
İnsan-ı kamil olmak için ilim mi, irfan mı gereklidir?
Hatta insan-ı kamil kimi düşünceye göre sadece Hz.Peygamber de olabilir mi?
Görüyorsun sorular soruları getiriyor.
Yani ki “Bu hamur daha çok su kaldırır!”
Benim derdim, sizin Fethullah Gülen’e atfettiğiniz “masuniyet” değil.
Benim derdim sizin çifte standardınız.
Dahası “karşı olduğunuzu” söylediğiniz bir inanışın neredeyse bire bir örtüşen görüş ve inanışlarını savunuyor olmanız.
Ben size yine de bir tavsiyede bulunayım.
Hani siz çok “masum” bir hissiyat ile Cemaat’in şahs-ı manevîsi’ni
“masun” (korunmuş) ilan ediyorsunuz ya, gelin en azından Seyid Hüseyin Nasır’ı bir kez daha okuyun. Bakın o zaman “şia” ile ne kadar örtüştüğünüzü göreceksiniz.
Sahi, “Semada bir araya gelen kutup’lar arasında Gülen de var mı?”
Son yazınızı okuduktan sonra bu soruya da cevap verebileceğinizi düşündüm.
Yoksa ben ne sevgili Hayrettin Karaman hocayım, ne Faruk Beşer!
Yorumlar21