Suriye’de kanın durması için susması gerekenler artık susmalı
- GİRİŞ21.09.2018 09:30
- GÜNCELLEME21.09.2018 09:31
dlip’te final muharebesi olacak” diye yazdım burada. Hatta ısrar ettim. “Final yaklaşıyor. Çok kan akacak” diye de direttim.
Yanıldım. Hamdolsun!
Yanılmak beni hiç bu kadar mutlu etmemişti inanın. Yanıldım ve şu anda çok mutluyum. Zira, bendeki bilgiler, sahadaki haber kaynaklarımın gözlemleri, tarafların şehvetli açıklamaları bir araya gelince , “İdlip’te final muharebesi olacak. Vatansızların başına da Afganistan/Pakistan sınırında ne geldiyse o gelecek” diye yazdım.
Yanıldım. Yanıldığım için çok mutluyum.
Türkiye ve Rusya, Soçi’de taraflara ağır yükümlülükler de getiren bir mutabakata imza koydu. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın inisiyatif aldığı İdlip sorununda Putin ikna edildi. Binlerce masum insanın hayatı kurtuldu.
Tarihi görüşme öncesinde hem sahada tarafların uzlaşmaması için elinden geleni yapanlar vardı, (Rejimin bombardımanı, terör gruplarının faaliyetleri) hem de Türkiye’nin masadan kalması için Türkiye içinde faaliyet gösteren bir takım “sureti haktan görünenler.”
Ama mutabakat imzalandı. Rusya ile Türkiye mutabık kaldı.
“Şimdilik” diyebilirsiniz. “Geciktiriliyor. Bu mutabakat sahada bir işe yaramaz” diyebilirsiniz. “Türkiye’nin sözünü dinlemeyecek çok sayıda ‘vatansız’ var. Onlarla birlikte İdlip’tekileri lime lime etmek için şehvetle bekleyen İran’ın, Esad’ın adamları var” diyebilirsiniz.
“Rusya’ya güvenilmez. Sözünde durmaz” da diyebilirsiniz.
Ama unutmayın! Şu anki durum, 7 Eylül’deki Tahran zirvesinin öncesi ve sonrasından çok daha iyidir.
İdlip mutabakatı Türkiye ve Erdoğan açısından büyük bir zaferdir. Bu zaferin etkileri yıllarca sürecektir.
İdlip mutabakatının nihayete ermesi zaman alacaktır. Ufak tefek, belki bazen büyük provokasyonlar olacaktır.
Rusya’nın ve Türkiye’nin zaman zaman pozisyonlarında değişiklik olacaktır.
Ama şu ana kadar Rusya’nın temsil ettiği kanadın (Suriye rejimi ve İran) memnuniyeti, Amerika’nın temkinli yaklaşımı İdlip mutabakatının ne denli önemli olduğunun göstergesidir.
Mazlumların sevinç gözyaşlarıysa asıl mutluluk kaynağımızdır.
Mutabakatın sadece Türkiye’ye ve Suriye muhalefetine, mazlum sivillere faydasının olmadığını da söylemek gerekir.
Bizzat metinde yer alan M4, M5 oto yollarının güvenli hale getirilmesi ibaresi Suriye rejiminin de işine gelmektedir.
Türkiye ile Rusya arasındaki mutabakat, Suriye’de sahada fiili olarak yer alan ile rejimin bekçiliğini üstlenen arasında gerçekleşmiştir. Bu anlamda da değerlidir.
Rejimi muhatap almıyoruz. Burada sorun yok. İlkesel bir tutumuz var ve bu tutumdan vazgeçmiş değiliz.
Buna mukabil, rejimin muhafızlığını yapan Rusya’nın muhatap alınarak kriz aşılmıştır.
Şimdi önümüzde Ekim ayındaki iki kritik eşik var. Bu eşikler atlatılabilirse, Suriye’de muhalefetin siyasal bir kimlik ile var olabilme süreci hızlanacaktır. Suriye’de özgür seçimlerin yolu açılacaktır. İdlip’in stabil hale gelmesiyle birlikte Fırat’ın kuzeyindeki gayri meşru yapı hedefe konacaktır.
İdlip mutabakatını korumak, kollamak, hayata geçmesi için var gücümüzle çalışmak boynumuz borcudur.
Yoksa, “Sonuna kadar direneceğiz. Savaşsa savaş” diye nara atanlara kulak kabartırsak, İdlip’teki sivilleri kurtarma şansımız yoktur.
Sureti haktan görünüp de işleri daha da çıkmaza sokanların da susma vakti gelmiştir.
CHP’nin elindeki İş Bankası hisseleri kime ne kazandırıyor
24 Haziran seçimleri bitmiş, CHP seçimleri yine kaybetmiş ve iç tartışmalar yeniden başlamıştı. 31 Temmuz 2018 tarihinde Ankara’dan bir dostum aradı. Muharrem İnce ile Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki genel başkanlık tartışmalarına şöyle bir değindikten sonra birden, “İş Bankası” ile ilgili görüşlerini söylemeye başladı.
Ona göre, CHP’deki genel başkanlık tartışması “kayıkçı kavgası”ndan başka bir şey değildi. “Menfaat ilişkisi” nedeniyle CHP’deki yönetimin öyle kolay kolay değişmeyeceği yönündeki görüşü sabitti.
Kaynağım o gün şunları söyledi, “İş Bankası’nın yönetimindeki isimlerin 4’ü doğrudan CHP’den gidiyor. 800 bin lira gibi bir huzur hakkı var. 25 bin civarında bir personeli var ve neredeyse tamamı CHP’li. CHP yönetimi arasında bir menfaat birlikteliği var.”
Kaynağım bu bilgileri paylaştıktan sonra bir de öneri getirmişti, o gün.
Dedi ki, “Atatürk zamanında sadece CHP vardı. Yani tek parti. O zaman halkı temsil eden tek parti CHP’ydi. Bu nedenle Atatürk’ten kalan İş Bankası hisseleri CHP’ye geçti. Ancak şimdi çok partili bir siyasal hayatımız var. Bu nedenle CHP’de bulunan İş Bankası hisseleri milletin malıdır. Ve hazineye bakılmalıdır.”
31 Temmuz 2018 günü Ankaralı bir kaynağımla yaptığım telefon konuşmasının özeti bu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bakü dönüşü İş Bankası ve CHP konusundaki açıklamalarını okuyunca arşivimden çıkan bilgileri sizlerle paylaştım.
Bu konu yeni bir konu değil ama artık bir neticeye ulaşması gerekiyor.
İş Bankası’nın nasıl kurulduğunu burada bir kez daha anlatacak değilim. Milli Mücadele’nin nasıl verildiğini de.
Mustafa Kemal’in uhdesindeki hisseleri CHP’ye neden geçtiğini de sorgulayacak değilim. Sadece birkaç sorum var.
Sahi, CHP’deki İş Bankası hisselerinden elde edilen gelirler kimler arasında pay ediliyor? Ve mesela 2017’de bu rakam ne kadardı?
Her seçimde hezimete uğrasa da CHP genel başkanlığını bırakmayı hiç düşünmeyenler orada oturmanın karşılığı olarak bu hisselerden pay alıyorlar mı?
Benimkisi sadece merak!
Cevabını bilen söylesin.
Yorumlar2