BBH: Briket Barakalar Harekatı
- GİRİŞ07.02.2020 10:51
- GÜNCELLEME07.02.2020 10:57
Salı günkü yazımızın başlığı, “Göçmen tehdidiyle teslim alınmak istenen Türkiye, bu kez İdlip’te silah kullanmak üzere” şeklindeydi. Pazartesi günü rejimin askerlerimizi şehit etmesi sonrası bu başlığı kullanmıştık.
O yazıda özellikle 19 Ocak’ta Berlin’de düzenlenen Libya zirvesi dönüşü uçakta bizim de aralarında bulunduğumuz gazetecilere Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı şu açıklamayı nakletmiştik:
““Rusya ile bizi birbirine bağlayan şu andaki bağlar biraz farklı. Buna ‘stratejik’ diyebiliriz ve bu stratejik bağlar bizi biraz farklı birbirimize bağlıyor yani klasik değil. Şimdi bu stratejik bağlar aramızdaki ilişkileri de çok daha güçlü bir seviyeye doğru taşıyor.”
Rusya’ya sürekli olarak neredeyse “stratejik ortak” olduğumuz hatırlatmasını yapan Erdoğan, hem Astana, hem Cenevre hem de Soçi mutabakatlarının altını da her vesile çiziyor.
O uçak seyahatinde Suriye’de evlerini barklarını bırakıp Türkiye sınırına doğru hareketlenen siviller için de ilk kez “Briket barakalar” projesinden söz etmişti Cumhurbaşkanımız.
“Sınırın 30-40 km Suriye tarafında 25-30 metre kare briket barakalar inşa edeceğiz” diyerek İdlip’teki yeni stratejinin işaret fişeğini ateşlemişti.
İdlip’le ilgili yeni planlamanın hızlanması ise Mehmetçik’e yönelik rejim saldırısı oldu. İdlip gerginliği azaltma bölgesindeki stratejide milat pazartesi günkü menfur saldırıdır.
Soçi mutabakatı sorunsuz devam ediyor olsaydı. Türkiye’nin iç çeperde, Rusya’nın dış çeperde oluşturduğu gözlem noktalarının tahkimatı ve o noktalar etrafındaki kontrolün genişletilmesi İdlip sorununu bir nebze çözebilirdi. Ne var ki rejim Rusya’dan aldığı icazetle Soçi mutabakatını ağır bir şekilde ihlal etti!
REJİM İDLİP’TEKİLERİN TAMAMINI TERÖRİST GÖRÜYOR
“Adı konulmamış harekat” demiştim Salı gecesi CNN Türk’teki yayında, Suriye’nin İdlip şehirinin güney doğu mücavir alanları içerisindeki askeri tahkimatımızı. Diğer katılımcılar hiç de katılmamışlardı bu düşüncemize. Ama ben ısrar ederek “Adını koyalım isterseniz” diye devam etmiştim. Ve adının “Briket Barakalar Harekatı” olabileceğini söylemiştim.
Çünkü, İdlip’in düğümünü müzakere ve iş birliğiyle çözmeye çalışan Türkiye’ye karşı “sınama” vuruşları başlamış, rejim Rusya desteğiyle güney ve doğudan 3 milyon insanın sıkıştığı İdlip sahasına yönelmişti. Göçmenler Türkiye’nin kapısına dayanmıştı.
Rejime göre İdlip’tekilerin tamamı terörist. Bu bakış açısının bir benzeri maalesef CHP lideri Sayın Kılıçdaroğlu’nda da var. Ne demişti, “İdlip’ten gelecek herkesin eli kanlı!”
Rejim hem İdlip’i insansızlaştırıyor hem de Türkiye’yi bir kez daha göçmen tehdidi ile tehdit ediyor.
ÇEKİLMESİ İÇİN ŞUBAT SONUNA KADAR REJİME SÜRE VERDİK
Berlin zirvesi dönüşü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Göçmenlerin barınmaları için Suriye’de briketten barakalar inşa edeceğiz” diyerek ilk kez dillendirdiği yeni plan, STK’larımızın da desteğiyle başladı.
Ve nihayet Cumhurbaşkanı Erdoğan Putin ile telefon görüşmesinin sabahında Suriye rejimine şu uyarıyı yaptı:
“Putin’le görüşmemde rejimin Soçi mutabakatına uygun bölgeye çekilmesini istedim. Rejim şubat ayı içinde geri çekilmezse, Türkiye bu işi bizzat yapmak durumunda kalacaktır.”
Peki Soçi mutabakatı çerçevesinde Türkiye’nin kurduğu gözetleme noktalarıyla yapmak istediği neydi?
Hama’dan, Humus’tan, Halep’ten ve Suriye’nin birçok bölgesinden sürülüp İdlip’e sıkıştırılanlar için İnsani yardımların koordinasyonunu sağlamak… Göç dalgalarını gözlemlemek… Sivil can kayıplarını önlemek… Ilımlı muhalefeti korumak.. Ve bölgeyi silahlı gruplardan temizlemekti.
Türkiye bu anlamda bazı konularda (terör gruplarının bölgeden çıkarılması ve silahsızlandırılması gibi) sıkıntılar yaşasa da en azından “gerginliğin düşürülmesi” ve sivil can kaybı yaşanmaması konusunda epeyce mesafe kat etmişti. Ancak rejim Rusya’nın oluruyla M5 M4 karayollarını kontrol etmek için sivil, okul, cami, hastane demeden vurmaya başladı. Oysa Soçi mutabakatına göre bu karayollarının İdlip sınırları içindeki kesimi Türkiye’nin kontrolüne bırakılmıştı.
İdlip’te Türkiye’yi ilgilendiren birincil faktör “güvenlik” ikincisi ise “sivil kayıpların yaşanmaması”dır.
Güvenlik artık Türkiye’nin göçmenler üzerinden “tehdit” edilmesi anlamını taşımaktadır. Bu yüzden yeni göç dalgasını sınırımızın 30 km Suriye tarafında karşılamayı hedefliyoruz. Briket barakalar bunun için inşa ediliyor.
Sivil ölümlerinin önüne geçmek içinse Türkiye Soçi mutabakatında belirlenen gözlem noktaları ve etrafını tahkim ediyor. Briket Barakalar Harekatı (BBH) başlamıştır.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun.
Not: Elazığ depreminde Van’daki çığ felaketinde Sabiha Gökçen’deki uçak kazasında hayatını kaybedenlerimize rahmet milletimize başsağlığı dilerim.
Hasan Öztürk / Yeni Şafak Gazetesi
Yorumlar14