Siyasi irade ile Milli Savunma Sanayii TSK’yı denizde, karada ve havada güçlü kılıyor
- GİRİŞ14.02.2020 10:53
- GÜNCELLEME14.02.2020 11:04
Türkiye adı konmasa da uzun zamandır Suriye’de savaşın içinde. Aynı zamanda Doğu Akdeniz’de de askeri anlamda fiili bir durumla karşı karşıyayız.
Sınır güvenliğimiz, Mavi Vatan’ın korunması, hava savunmamızın tahkimi, içeride ve dışarıda terörle mücadeledeki yeni konsept zorunlu olarak savunma sanayiimizin yerli ve millileşmesini gündeme getiriyor.
Siyasi kararlılığa ayak uyduran bir Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) var. TSK’nın manevra kabiliyetini, caydırıcılığını ve savaşma yeteneğini doğrudan ilgilendirense yerli savunma sanayiimizin her geçen gün büyümesi.
Silah, mühimmat, askeri teçhizat ve yazılımlarda dışa bağımlılığı azaltmak için son yıllarda savunma sanayiinde yoğun bir dönüşüm yaşıyoruz.
İşin bir de ihracat ve ithalat boyutuyla gayri safi milli hasılaya katkısı var ki o da konunun başka bir veçhesi…
Savunma sanayi soğuk savaşın bitmesinden sonra bulduğu her fırsatta Türkiye’nin egemenlik hakkını pekiştirecek adımlar attı.
Ama 1 Mart 2003 Irak tezkeresinin Meclis’te kabul edilmemesi üzerine yaşananlar savunma sanayiinde belki de milat niteliğinde. 2008 Gürcistan savaşı, 15 Temmuz darbe ve iç işgal girişimi işin tuzu biberi niteliğinde.
Sektörün büyüyüp gelişmesi için önemli unsur siyasi kararlılıktı ve bu başarıldı. İkinci önemli husus sürdürülebilir bir büyüme için ölçek ekonomisi. O da ortak ve seri üretim ile sağlanıyor.
ÖNCE VATAN DİYEN SEKTÖR ÇALIŞANLARI
Savunma sanayii ile ilgili iki hafta önce Türk Harb-İş Sendikası’nın düzenlediği çalıştaya katıldım. Çalıştayda açıkçası çok önemli bilgilere vakıf oldum.
Ev sahibimiz Türk Harb-İş Sendikası Başkanı Alaattin Soydan, savunma sanayiindeki gelişmelere atıf yaparak “Artık Ortadoğu’da Türkiye Cumhuriyeti ve ordusu figüran olmaktan çıktı. Oyun kurucu olmaya başladı. Zeytin Dalı’nda Barış Pınarı’nda, Fırat Kalkanı’nda bu orduyu sivil güç olarak destekleyen güç biziz. Harb-İş çalışanları” diyerek savunma sanayiindeki iş gücüne de dikkat çekti.
“Biz sendikacılığa, ‘Önce vatan ondan sonra sendika’ anlayışıyla bakıyoruz. Düşünsenize, bugün Suriye’nin en büyük sendikasının başkanı olsanız neye yarar” diyerek vatan ve millet noktasındaki tavırlarını da net olarak ortaya koydu.
Sektördeki iş gücü ile ilgili detayları da bizimle paylaştı. Savunma sanayiinde yerli ve milli üretimin önemine işaret eden Başkan Danışmanı Tarkan Zengin de 2000’lerde yüzde 20 yerlilik söz konusuyken bugün yüzde 70’i geçtiğini, hatta İHA’lar gibi bazı ürünlerde yüzde 92’yi bulduğunu anlattı.
SATMADILAR YAPTIK,KULLANDIRMADILAR ÜRETTİK, FİYAT KIRDILAR DAHA UCUZA MAL ETTİK
Çalıştayda sektör üzerine uzmanlaşmış üniversite hocalarının sunum ve müzakerelerinden edindiğim bilgilerse şöyle:
Savunma sanayiinde büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Yerlilik oranı artıyor. Çünkü daha önce bize silah tedarik edenler çeşitli gerekçelerle satmıyorlardı (İHA’lar gibi),
satsalar bile kullandırmıyorlardı (Alman zırhlı taşıyıcılar gibi)
ya da yerli üretime başlayınca anormal fiyat indirimlerine gidiyorlardı.
(Mesela 120 bin dolara ABD’den aldığımız bir ürünü 90 bin dolara mal ettiğimizde fiyatı 20 bin dolara düşürdüler. Ama biz seri üretim ile o ürünü 4 bin 500 dolara mal ettik.)
Savunma sanayiinin gelişmesi için üretimde üç unsura dikkat çekiliyor. Ortak üretim, (İtalyanlarla yaptığımız gibi), Özgün üretim (İHA’lar ve havadan havaya atılan füzelerimiz gibi) ve elbette ar-ge çalışmaları.
Savunma sanayiinde şu anda 660 proje var. Bu projelerin hayata geçirilmesinin en önemli ayağı siyasette istikrar ve devamlılık. Siyasi partilerin seçim beyannamelerine bakınca bu konuda Ak Parti ve MHP’nin duruşu belli. Ne var ki diğer partilerin savunma sanayiine ilişkin bir taahhütleri yok.
Sürdürülebilir bir savunma sanayii için mutlaka dış müşteri bulunmalı.
Türkiye silah ithalatında yüzde 60 ile Amerika’ya bağımlı.
İhracatımızda da yüzde 30 ile Katar’a.
İthalat ve ihracatta tek kaynak söz konusu. Devamlılık için mutlaka kaynak çeşitliliği gerekiyor.
Türkiye artık iyi bir müşteri değil, tedarikçi ülke. Havadan havaya füze atabilen 4 ülkeden biri şu an için Türkiye.
Hava savunma sistemimizde dost ve düşman tanımını yerli yazılımlar ile nasipse bu yıl içinde gerçekleştireceğiz.
Ve en önemli dünyanın bütün ülkelerinde devletin yaptığı ar-ge çalışmalarını bir süre sonra sivile devretmesi yöntemini biz de yapmalıyız.
Ve küçük bir not: Türkiye son dönemde ikili ilişkilerde artık Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmaları da imzalıyor!
Yenişafak
Yorumlar3