Yalana, yalan haberi yayan sosyal medya hesaplarına, caydırıcı ceza istiyorum
- GİRİŞ01.05.2020 12:00
- GÜNCELLEME01.05.2020 12:00
Cezaların “caydırıcı” olması gerektiğini her vesile ile buradan söylemeye çalıştım. Hatta trafik ihlalleri gibi, Kabahatler Kanunu’na muhalefet gibi durumlarda bile gelire göre katlamalı cezalar önerdim ki caydırıcılık olsun.
Caydırıcı cezalar olmadığı sürece, “Cezamı öderim; suçu işlerim” anlayışından kimsenin vazgeçeceği yok.
Sizinle son dönemde artık zıvanadan çıkan “yalan ve yalan haber” meselesini tartışmak istiyorum.
Sadece kitle iletişim araçları yoluyla söylenen yalanları tartışmak niyetinde değilim. Aynı zamanda “sosyal medya” yoluyla da söylenen yalanları da tartışmak istiyorum.
İnternette konuya ilişkin mevzuatta ne var, kim neyi nasıl tartışmış diye bakarken hepinizin ilgisini çekecek şu cümlelerle karşılaştım ilkin:
“Gazeteci, siyasetçi gibi söyledikleri geniş kitlelere ulaşan kişilerin yalanları için ‘nasıl olsa cezasını toplum verir’ düşüncesiyle ve toplumun olgun, ahlaklı ve erdemli bireylerden oluştuğu varsayıldığından böyle bir düzenleme yapmak kimsenin aklına gelmemiş olmalı. Nereden bilsinler memleketin günün birinde sirke döneceğini…” (Ekşi sözlük)
Açıkçası son günlerde bazı siyasilerin ve trolleşmiş isimlerin yalanlarını gördükçe yukarıdaki ifadeyi daha iyi anlıyorum.
Bu kadar kolay yalan söylenmesinin nedeni ise belli. Yalan söyleyen ve yayanın gözünü korkutacak bir düzenleme yok çünkü. Türk Ceza Kanunu’na (TCK) göre “yalan söylemek” kitle iletişim araçlarında bile neredeyse suç değil!
Sadece bir istisnası var. “Savaş” dönemi.
Okumalarımdan anlayabildiğim kadarıyla, TCK’da genel anlamda yalan haber yayınlamayı kapsayan bir madde yok. 1962’de yapılan bir düzenleme hala geçerli. “Savaş sırasında kamuyu endişe ve heyecana sokacak veya halkın maneviyatını sarsacak veya düşman karşısında ülkenin direncini azaltacak nitelikteki yalan haberi yayan, nakleden kişiler” cezalandırılabiliyor.
1858’de Fransız Ceza Kanunu’ndan
alıntılanarak oluşturulan Osmanlı Ceza
Kanunu’ndaysa aynen şu ifadeler varmış:
“Yayın yoluyla başkalarına asılsız suçlamada bulunma fiili yasaklanmıştır.” (İnanıyorum ki o gün sosyal medya olsaydı, yasak onu da kapsardı.)
Cumhuriyet’in ilk döneminde de bu hüküm korunmuş. Ne var ki 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra yapılan düzenleme ile “yalan haber neşri suçu ayrıca cezalandırılabilecek bir suç olma vasfından” çıkartılmış. Sadece savaş zamanında ve herkes açısından “yayma/nakletme” fiilleri geçerli sayılmış.
Özel hukuk kapsamındaki hükümler çerçevesinde yalan haberle ilgili açıklar giderilmeye çalışılıyor.
Cevap ve düzeltme hakkı ile Basın Kanunu’na istinaden açılabilecek olan davalar bu kapsamda. Bunların caydırıcılığını da sizlerin takdirine sunuyorum.
Sosyal medyanın yaygınlaşması ve binevi herkesin “haberci” olmasından sonra işler arap saçına dönmüş durumda.
Batı’da mesela Fransa’da yanlış bilginin önüne geçilmesi amacıyla yeni yasa teklifleri hazırlandı, 2018’de. Sosyal medyadaki yalan içerikleri kaldırma konusunda devlete bir yaptırım gücü verildi. Mesela seçimde aday olanlara yönelik yalan haberlere ilişkin dava açma hakkı tanınıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron yasa teklifini meclise sunarken bir yalan haberin sosyal medya aracılığıyla çok daha geniş kitlelere yayıldığını uzun uzun anlatmıştı.
Batı’da yalan haber ve yalan sosyal medya paylaşımları için yeni düzenlemeler yapılırken, bazı özel düzenlemeler haricinde Türkiye’de caydırıcı cezalar yok maalesef.
2018 yazında Türkiye’ye yönelik ekonomik saldırıya ilişkin sosyal medyada yalan haberleri yayan kullanıcılara karşı başlatılan soruşturmalar belki de tarihimizde dezenformasyona devlet müdahalesinin yapıldığı ilk örneklerden biriydi. Sermaye Piyasası Kurulu’nun 13 Ağustos 2018’de yaptığı duyuruda da yalan haberleri yayan kişilere karşı iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası uygulanacağı uyarısı yapılmıştı hatırlarsanız.
Bence son dönemdeki “yalan furyası”ndan sonra diğer ülkelerde olduğu gibi caydırıcı düzenlemeler yapılmalı.
Özellikle sosyal medya araçlarına, yüklü maddi tazminatlar ve gerektiği takdirde erişimin kısıtlanmasına ilişkin düzenlemeler…
Yalan haberi yayan ve sosyal medya hesabından doğrudan yalan söyleyenlerle ilgili ağır cezalara yürürlüğe konulmalı.
Niye bu kadar ısrarlıyım biliyor musunuz? Çünkü mesela Yargıtay’ın onadığı bir dosyaya göre, “Basın yoluyla asılsız haber yaparak hakaret ve iftira suçlarını işleyen” bir gazeteciye bile bir yıl 15 gün hapis cezası verildi. Ve ceza daha sonra hükmün açıklanması geri bırakılarak beş yıl denetimli serbestliğe çevrildi.
Bu ceza kimi caydırabilir ki?
Yeni Şafak
Yorumlar24