Zeytinlikleri, ormanları, SİT alanlarını, kıyıları babalarının çiftliği sanan layüseller düşün yakamızdan
- GİRİŞ05.05.2020 11:31
- GÜNCELLEME05.05.2020 11:31
Bunların tıyneti bozuk..! Bunların aklı fikri o işlerde. Bunların ne gözü, ne cebi doyar. Bunlar böyle gelmiş, böyle gider. Ne ki bunları “adam” sananlar onlara hala inanırlar çünkü insanların duygularıyla oynamayı pek bilirler.
Bunlar diyorum. Elbette kimler olduğunu da yazacağım.
Ama bunlar; öyle zor günlerden geçerken memleket, hala kendi çıkarları için el oğuşturanlardır.
Bunlar, “Cambaza bak” diyerek milletin dikkatini bambaşka yerlere çevirip saman altından su yürütenlerdir.
Gerçi yaptıkları da ortaya çıkınca işi pişkinliğe vuranlar yine bunlardır.
Bunlar dediğim, milletin sırtına asalak gibi yapışmış, bazı değerleri sonuna kadar sömürenler.
Bunların dini imanı paradır. Bunların, kutsalı mutsalı yoktur.
KAZDAĞLARI’NI, ZEYTİNLİKLERİ, SİT ALANLARINI TALAN EDENLER
Bunlar evet bunlar, Kazdağları’nı, zeytinlikleri, Ege’nin ve Akdeniz’in sahillerini talan edenlerdir.
Bu köşeyi takip edenler hatırlayacaktır. Mübadele’den sonra Vakıflar’a devredilen Vakıf zeytinliklerine nasıl göz diklerini yazmıştım.
Allah’tan Vakıf zeytinliklerine sorumlu devlet bürokrasisi sahip çıktı da şimdilik kurtuldu. Ama ya vakıf olmayanlar ne oldu?
En bilindikleri Edremit Körfezi’nde Kazdağları’nın eteklerinde parsel parsel talan edildi. 100 yıllık, 300 yıllık zeytinler sökülüp yerlerine villalar, siteler yapıldı.
“Kim yaptı” sorusunun cevap olarak, “İstanbul’da 23 Nisan’da Türkiye’nin en kırılgan fay hattını hedef alan broşürü dağıtan şahıs” diyeyim anlayın!
Sadece o mu?
Milletin Mustafa Kemal Atatürk hissiyatını sonuna kadar sömüren bir başkası, kitaplarını iyi pazarlayarak servetine servet katıyor. Katsın, gözü olanın gözü çıksın. “Adamın kitaplar satıyor” der geçer gideriz.
Ne var ki aynı isim, Mustafa Kemal güzellemeleri üzerinden… İzmir çocuğu olduğunu (ki sonradan olduğunu biliyoruz) söyleyerek… Bir takım hassasiyetleri sömürerek kendisine bir zırh oluşturdu.
O zırh onu dokunulmaz; hatta tartışılmaz hale getirdi. Yani layüsel, zatı muhterem!
Bu isime sonradan İzmirli olmak, Atatürk üzerinden servetine servet katmak yetmemiş olacak ki üzerine geçirdiği dokunulmazlık zırhının gücüyle sonradan Bodrumlu olmaya kalkışmış ve de olmuş, ne tekim!
Bodrum’dan yat, kat, villa almak herkesin hakkıdır. Helalinden, usulünce alanlara hiç sözümüz yok.
Bu sonradan İzmirli herif, sonradan Bodrumlu olmaya karar verince işin içine “kaydırmalar”, parsellemeler, ticari ruhsatı, meskene çevirmeler girivermiş.
Sonradan İzmirli, sonradan Bodrumlu olmakla yetinmemiş. Bodrum’un denizden uzak kesimindeki arsasını nasıl olduysa yürütüp deniz kenarına taşımış. Yani sonradan İzmirli, sonradan Bodrumlu, sonradan deniz kıyılı oluvermiş!
***
Bunlar böyledir. Bunlar, SİT alanlarını, kıyı şeritlerini, ormanlıkları, zeytinlikleri talan ede ede doymadılar, doymazlar da.
Bunların biri daha vardı eski genel yayın yönetmeni. Muğla’da 1’inci derece SİT alanı olan bir koya konmuştu. Yetinmeyip, konduğu koyun denizine de konmak için bir iskele bile kondurmuştu, “Mabedim” dediği.
Bunlar böyledir. Bunlar, SİT alanlarını, kıyı şeritlerini, ormanlık alanları, zeytinlikleri talan ederler de doymazlar..
Yine bunlardan biri Kuzey Ege’nin incisi Edremit Körfezi’nin en güzel köylerinden birinde butik otel açmak için köy evlerini birbir kapatmıştı. Oteline gelen misafirler rahatsız oluyor gerekçesiyle asırlık köyün asırlık camiindeki ezan sesini “bam” diye kısmaya kalkışmıştı.
Yine yetinmemişti. Köyün sahilindeki bir zeytinliği de alıp içine de bir konteynır koymuştu. Konteynırı binaya çevirmeye ömrü vefa etmemişti!
Bunlar böyledir. Bunlar, SİT alanlarını, kıyı şeritlerini, ormanları, zeytinlikleri talan ederler de doymazlar.
Yine bunlardan birinin eşinin soyadıyla anılan bir koy vardı. Çivi çakılması bile yasak olan. Özdere ile Kuşadası arasında bir doğa harikası. O koy şimdi ne oldu dersiniz, araştırmacı gazeteciler?
Dedim ya, bunlar böyledir. Bunlar lafa gelince çevreci, ağaç sever, denizlerin, ormanların kirlenmesine karşı çıkan ama icraata gelince bütün karşıymış gibi olduklarını yapanlar.
Arkalarına aldıkları yegane güç ise milletin bazı hassasiyetlerinin istismarı.
Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. Milli Mücadele’de ataları ne yapmıştır ya da yapmamıştır gizliyorlar. Ama bugün en büyük Atatürkçü, en büyük Kuvvacı gibi ortalıkta fink atıyorlar.
İstiklal Harbi’nde cepheden cepheye koşan evlatların evlatları, bu bir avuç sırtlanın milletin üzerine çöreklenmesine müsaade etmeyeceği ortaya çıktığından bu yanaysa daha bir agresifleşip, çirkinleştiler.
Millet büyük belaları savuştururken bunlar hala çamur atma peşinde.
Yağma yok, düşün artık bu milletin yakasından.
Yenişafak
Yorumlar21