Hükümet dar gelirlilere kaynak aktardıkça hop oturup hop kalkıyorlar
- GİRİŞ07.06.2022 08:16
- GÜNCELLEME07.06.2022 08:16
“Baba hırsız yakaladım. Getir oğlum. Gelmiyor. Sal gitsin. Gitmiyor” diye anlatılan güzel bir darbımeselimiz var.
Tam da bugünlere uyan bir darbımesel.
Neden mi?
Çünkü;
Aylardır hatta yıllardır, “Dar gelirliler geçinemiyor. Tarım sektörü çöktü. Çiftçi battı. Esnaf kan ağlıyor. Memur geçinemiyor. Karakış fonu kurun. Gelirleri artırın” diyerek muhalefet yapanlarımız bugünlerde dilini değiştirdi farkında mısınız?
Birkaç gün önce çiftçinin hububat alım fiyatlarıyla ilgili beklentisine dönük haberler yapıldı. Ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan, buğday ve arpa alım ve prim fiyatını açıkladı.
Çiftçi memnun. Ama muhalefet sözcülerimiz değil. Şimdi bize “Bütçeye ne kadar yük getirecek? Bu verilen rakamların bütçede karşılığı var mı? Verilen rakamlar enflasyonu azdıracak” eleştirileriyle geliyorlar.
Türkiye’nin son çeyrekte büyüme rakamı yüzde 7,3. İhracatta yine rekor kırıldı. Bir ayda neredeyse 20 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşıldı.
Üretim çarkları harıl harıl çalışıyor. Faiz artırmamakta direnen bir hükümet var. Ve gerekçesi de “Faiz artırsaydık üretim dururdu. Çarklar durunca büyüme sağlanamazdı.”
Çarkların döndüğü, üretimin devam ettiği bir ortamda enflasyon da azmış durumda. Fiyat artışlarının nedenleri nedir ya da enflasyon nasıl düşer meselesine kafa yoranlar aynı zamanda büyümenin devamına da kafa yoruyor.
ÜCRETLİ VE DAR GELİRLİ DIŞINDAKİLERİN GEÇİM DERDİ YOK
Hal böyle olunca, ücretliler ve dar gelirliler dışındakilerin geçim derdinin olmadığını söylesek yalan olmaz.
O halde dar gelirlinin gelirlerini artırma konusunda atılacak adımların desteklenmesi lazım öyle değil mi?
Muhalefet de sürekli olarak fakir fukaranın perişanlığına vurgu yapıyor. Tam da böyle bir atmosferde hükümet, 5 milyonu aşkın memur ve emekli için 3600 ek gösterge adımı atıyor. Çiftçinin özellikle de buğday ve arpa üreticisi çiftçinin desteklenmesi için geçen yıla oranla 3 kat fazla alım fiyatı veriyor.
Muhalefetimizi, “Kaynağın nerede? Bütçeye ek yük getiriyorsunuz? Enflasyonu daha da azdıracaksınız” diyerek ses yükseltiyor.
VAADLERİN HAVADA UÇUŞTUĞU DÖNEMLER GERİDE KALDI
AK Parti’nin Türkiye siyasetine en büyük katkısı, siyaset yapma biçimini değiştirmiş olmasıdır. Benim yaşımda olanlar hatırlayacaktır, siyasette seçim dönemlerinde “vaatler” havada uçuşurdu. “Kim ne veriyorsa 5 lira fazlasını vereceğim” diyen bir Demirel vardı mesela. Yine, “Mazotu 1 lira yapacağım” diyenler de. Bu tartışmalar yaşanırken kimileri de “Kaynağın ne? Nasıl vereceksin” soruları soruyordu.
AK Parti, kurulduğu günden bu yana genellikle yapamayacağını vaat etmeyen bir politika güdüyor. Vaadini aksattığı olduğunda da gerekçesini halka anlatıyor. Verdiği sözleri tutuyor.
SOSYAL POLİTİKA MI SEÇİM YATIRIMI MI?
Seçimlere bir yıl kaldı. Pandemi ve ardından Rusya-Ukrayna savaşı ile dünyada enflasyonist bir ortam oluştu. Gıda güvenliği ve tedariki artık ulusal güvenlik meselesi.
Böyle bir atmosferde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “alım gücünü artıracak” adımları atmaya başlaması muhalefet cenahında “seçim yatırımı” olarak algılanıp, can yakıcı mesele siyaseten basite indirgeniyor.
Oysa daha düne kadar enflasyon, hayat pahalılığı, alım gücündeki düşüş üzerinden “millet açlık ve sefalet çekiyor” diyorlardı. Bugün dediklerine dönük “sosyal politikalar geliştiren” hükümeti popülizm ile suçluyorlar.
DAR GELİRLİLERİN ALIM GÜCÜNÜ ARTIRMAK KİMİN ZARARINA..!
Bütün araştırmalarda halkın en önemli 3 gündeminden birincisi ekonomi. Hayat pahalılığı milletin birinci önceliği. Ekonomide özellikle ücretli ve dar gelirlilerin alım gücünün artırılması, enflasyona ezdirilmemesi konusunda atılacak her türlü adımın desteklenmesi gerekir. Muhalefet, halkı düşünüyorsa bu adımları daha da teşvik etmelidir.
Ama onlar, “seçim yatırımı” diyerek meseleyi baştan zehirliyorlar maalesef.
KERVANDA ZENGİN DE VAR FAKİR DE… İKTİDAR DA VAR MUHALEFET DE
Her fırsatta dillendirdiğimiz hususu yeniden dillendirelim. Bu dönemde zenginleşenlerimiz oldu. Bu dönemde üretimini artıranlarımız oldu. Bu dönemde büyüyenlerimiz oldu. Aynı şekilde, bu dönemde daha da fakirleşenlerimiz oldu. Bu dönemde geride kalma ihtimali olanlarımızı sayısı arttı.
Bu kervan geride kimseyi bırakmadan da yürüyebilir. Şayet kazancına kazanç katanlarımız elini cebine atarsa, kervan yoluna devam eder.
Hükümet de “düzenleyici” olarak görevini yapıp, “zenginden alıp, fakire verirse” Türkiye düze çıkar.
Korkarım ki yarın hükümetin bu yönde atacağı adımlara ilk tepki yine muhalefetten gelir.
Oysa kervanda iktidarıyla, muhalefetiyle, zenginiyle, fakiriyle hepimiz varız.
Yanılıyor muyum?
YENİŞAFAK
Yorumlar29