Zenginimiz, fakirimiz lehine feragatte bulunmazsa devlet gereğini yapmalı değil mi

  • GİRİŞ28.06.2022 08:09
  • GÜNCELLEME28.06.2022 08:09

19 Mayıs 2021’den bu yana “Zenginden alın fakire verin” diyoruz. Hükümet, serbest piyasa şartlarında kısmi müdahalelerle piyasayı düzenlemeye çalıştı. Yaşanan enflasyonist ortamdan vatandaşlarımızı korumak için de kendinden feragat etti.

Doğalgaz ve elektrikte yüksek oranlarda sübvanseden tutun da…

Asgari ücretteki vergiden vaz geçmeye, KDV’de indirime, birçok sektörü destekleyen sübvanseye…

Tarımdan, sanayiye kadar birçok sektöre kredi ve hibe imkanına…

Ve küçük esnafların vergi borçlarının silinmesine kadar; birçok alanda kendinden feragat etti.

Hükümetin ekonominin çarkları dönsün, istihdamda sorun yaşanmasın, üretim devam etsin diye kendi alacaklarından feragat etmesi bir yere kadar çözüm oldu.

Şimdi, regülasyonunu artırması gerekiyor. Zira zengin-fakir arasındaki gelir adaletsizliği her geçen gün büyüyor. Bunu engellemesi gerekiyor. Yoksa toplumsal barışımız riske giriyor!

Bu bağlamda, finans sektörüne kısmi vergi artırımı geldi. Bizim başından bu yana önerimiz, “Bu dönemde zenginliğine zenginlik katanlara ek vergi konması… Bu dönemde daha da fakirleşenlerin desteklenmesi”ydi.

Çünkü, kervan yürürken arkada kalma ihtimali olanların oranı her geçen gün artıyor.

“TÜRKİYE ÇALIŞANLARINI KORUYACAK GÜÇTE BİR ÜLKE”

Geçtiğimiz hafta Çalışma Bakanı Vedat Bilgin, yaptığı bir konuşmada “Türkiye’nin bir sosyal devlet olduğu”nu yeniden hatırlattı. Ve “Türkiye, çalışanlarını koruyacak güçte olan bir ülkedir” dedi.

Vedat Hoca, Türkiye’nin, emekçilerini sermayenin, çıkar gruplarının pençesine bırakmayacak, onlara karşı sosyal hukukunu koruyacak bir devlet olduğunu keskin ifadelerle anlattı. Açıkçası kendisini de bağladı. Vedat Bey’in bu taahhüdünü çok değerli buluyoruz.

“Türkiye’de ücretlilerin durumu ne olacak? Emekçilerin durumu ne olacak” diye sorduğu soruya yine kendisi cevap verdi; “Bizim bütün hazırlıklarımız buna cevap vermek üzeredir. Geçtiğimiz yıl enflasyon yüzde 36 iken biz asgari ücreti yüzde 50’nin üzerinde artırdık. Asgari ücrete yüzde 50’lik artış yapıldığı zaman şöyle bir endişe vardı: Bu işsizliğe yol açar mı? İşsizlik yaratmadı, tam tersine Türkiye yüzde 5’in üzerinde her büyüdüğünde ekonomi yaklaşık 750 bin istihdam yaratıyor, yüzde 7 büyüdüğünde 1 milyonun üstünde istihdam yaratıyor. Geçen yıl Türkiye bunu gerçekleştirdi, 1 milyon 400 bine yakın istihdam yarattı.”

Vedat Bilgin’in açıklamalarının özeti, hükümet ücretler konusunda beklentilerin bile üzerinde bir artış için hazırlık yapıyor. Tek şartı üretimin devam etmesi. Çarkların durmasına neden olacak hiç bir önlemi şu an için gündemlerine almıyorlar.

Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan başından bu yana “Ücretlileri enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyor!

1 TRİLYON 81 MİLYARLIK EK GELİR, EK BÜTÇE İLE DAĞITILACAK

Anladığımız kadarıyla kabine ve AK Parti’nin istişare toplantılarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı doğrultusunda muhataplar eş güdümlü çalışıyor ve açıklama yapıyor.

Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Cevdet Yılmaz da eşgüdümlü olarak ek bütçe ile ilgili konuştu.

Yılmaz’ın ek bütçeyi neden yaptıklarını izah ederken kurduğu şu cümleler dikkat çekici:

“Gelir ve giderlerde öngörülemeyen artışlar var. Yaptığımız bir borçlanma değil kesinlikle. Artan gelirlerimizi ödenekleştiriyoruz. Bu durumda pozitif durumu ağır basıyor.”

Yılmaz, enflasyonun varlığı, tarım ve sosyal desteklerin artırmasına yönelik talepler, ücretlerin artırılması yönündeki beklentiler olduğuna işaret edip, “Bunları ek bütçeyle yapacaksınız. Ama ek bütçeyi de borçlanarak değil sağlıklı gelirlerle yapacağız. 1 trilyon 81 milyar liralık ek gelir bekliyoruz. Yılbaşında öngörülmeyen ilave gelir bu” diyor.

Ek geliri, ek bütçeyle kamu çalışanlarına, yüzde 40 zam olarak, emekli aylıklarını iyi bir artış olarak, tarım sektörüne destek olarak kullanacaklarını söyleyen Yılmaz, sosyal desteklerde de önemli artışlar düşündüklerini belirtiyor.

Hükümetin ekonomide ücretliler ve dar gelirliler aleyhine bozulan dengeleri yeniden rayına oturtmak için başlattığı seferberlik yılın ikinci altı ayında görünür olacak.

ARTIK 1 MİLYON DOLAR DÖVİZİ OLANA TL KREDİSİ YOK

Bu bağlamda, bürokrasi de elini taşın altına koymuş görünüyor. Bankacılık ve Denetleme ve Düzenleme Kurulu’nun (BDDK) son aldığı karar, “paradan para kazanan” ya da “ucuz krediyi dövize çeviren ve bu yolla para kazanan çevrelere” bir uyarı niteliği taşıyor.

15 milyon TL karşılığı doları olanlara artık TL bazlı kredi kullandırılmayacak!

Bu karar, uzun zamandır kulaktan kulağa söylenti halinde yayılan iddiaları kısmen önleyecektir.

“Kamu bankalarından düşük faizle kredi alanların bir kısmının, bu parayı yatırıma ve istihdama kullanmadığı, dövizde değerlendirdiği” iddiaları ayyuka çıkmıştı.

İddiaların delilleri de ortaya konmuştu.

Yeni düzenleme ile, servetleri hesaplarında her gün artarken hala kamu kaynaklarını kullanan zenginlerimizin ellerini ceplerine atmasına neden olacaktır.

Ama yeterli olup olmayacağı yönünde de kaygılarımız var.

Son olarak, döviz hesaplarında milyon dolarları olan zenginlerimizin, geride kalma ihtimali olan dar gelirlilerimiz lehine feragat etmesi onların zenginliklerini azaltmaz bilakis artırır diye düşündüğümüzü söylemek isteriz.

Çünkü, kervan yürürken arkada kalma ihtimali olanların vereceği tepki toplumsal barışımızı zorlayabilir. O zaman kimin ne kadar zengin olduğunun bir önemi kalır mı?

YENİŞAFAK

Yorumlar2

  • Fatih 2 yıl önce Şikayet Et
    Çok haklı, çok doğru tespitler. Hasan beye teşekkürler.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Vurucu 2 yıl önce Şikayet Et
    Güzel bir yazı olmuş, kaleminize sağlık...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat