Ömrümüzü törpüleyen “başörtüsü” meselesi gündemimize yeniden girmişse…
- GİRİŞ06.10.2022 09:12
- GÜNCELLEME07.10.2022 09:45
Başı açık bir hanım efendi için, “Başı açık olarak kamuda çalışabilir” ya da “Eğitim ve öğretiminin önünde engel yoktur” diye bir yasa çıkartılamazsa…
Başörtülü bir hanımefendi için de “Başı örtülü bir şekilde kamuda çalışabilir” ya da “Eğitim ve öğretiminin önünde bir engel yoktur” denilemez.
Özgürlük varsa, onu kanunla güvence altına alamazsınız…
Fakat..!
Tartıştığımız sorun yarım asırlık “başörtüsü yasağı” ise herkes bir ucundan sündürmekte beis görmüyor..!
GÜL, SEKÜLERLERE SELAM ÇAKINCA, KILIÇDAROĞLU DİNDARLARA SELAM ÇAKTI… FAKAT..!
Hatırlıyorsunuzdur geçtiğimiz 30 Ağustos Zafer Bayramı öncesi, uzun zamandır sessizliğe bürünmüş olan 11’nci Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül bir anda bir köşkün bahçesine oturup, “Ben milli bayramları çok severim” diye başlayan, “Sadece bir kez kulağımdaki rahatsızlık nedeniyle resepsiyona katılamadım” diye devam eden açıklama yapmıştı.
O açıklamanın hemen ardından, “Gül, 6’lı masanın cumhurbaşkanı adaylığı tartışmalarından, kendini hatırlattı” cümlelerinin havada uçuştuğu tartışmalar yaşadık. Hatta, Sayın Gül’e çok yakın kalemler, “Erdoğan’a benzeyen muhafazakar kesimden oy alabilecek alternatiflerin başında Abdullah Gül” geliyor bile dediler.
ADAYLIĞI GARANTİLEMEK İÇİN BAŞÖRTÜSÜNE SARILDI
Abdullah Gül’ün, seküler çevrelere, “Ben milli günleri ve bayramları önemserim, severim, dikkate alırım” türlü verdiği selamın bir benzerini CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dindar/muhafazakar çevreye verdi.
6’LI MASAYA “BAKIN BEN HER KESİME SELAM ÇAKTIM” DEMEK İÇİN
Kılıçdaroğlu, Seferihisar’daki o malum “Benimle misiniz” diyerek rest çektiği konuşma sonrasında inisiyatifi İyi Parti lideri Akşener’e kaptırdı. Habertürk’teki yayında, “Biz noter değiliz” cümlesiyle başlayan, “Aday dayatmasını kabul etmiyoruz” ile devam eden açıklamanın sonunda 2 Ekim’deki 6’lı masa toplantısında Kemal Bey’in adaylığı konuşulmadı bile. Sadece, “Ortak aday” vurgusu yapıldı. Dahası, seçim takvimine kadar adaylık meselesi rafa kaldırıldı. Oysa, kimi CHP’lilere göre 2 Ekim’de aday olarak Kemal Bey’in ismi çıkacaktık.
HDP TABANINI İKNA İÇİN “DEMİRTAŞ”I ARAÇSALLAŞTIRAN KILIÇDAROĞLU, DİNDARLAR İÇİN BAŞÖRTÜSÜNÜ ARAÇSALLAŞTIRIYOR OLABİLİR Mİ?
Tam da böyle bir atmosferde, Kılıçdaroğlu dindar/muhafazakar kesimin çoktan gündeminden düşmüş olana “başörtüsü meselesi”ni gündeme getiriverdi. “Gelin yasa çıkartalım” deyiverdi.
Peki Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışının altında ne yatıyor olabilir?
Cevabını aslında yukarıda verdik. Nasıl ki Abdullah Gül, cumhuriyetçi, seküler kesime “Ben de milli günleri severim” diyerek selam çakmışsa, Kılıçdaroğlu da, “Biz de hata yaptık. Ama gelin başörtüsü yasal güvence altına alalım” diyerek, dindar/muhafazakar kesime selam çaktı.
Tıpkı, cumhurbaşkanlığı seçiminde HDP tabanının en azından önemli bir kısmının oyu olmadan seçilme ihtimali olmadığını bildiği için…
Uzun zamandır Selahattin Demirtaş serbest bırakılmalı diye başlayan söylemini Diyarbakır ve Uludere ziyaretleriyle pekiştirmesi gibi.
GÜL İLE KILIÇDAROĞLU AYNI PARALELLİKTE İLERLİYOR
Kemal Kılıçdaroğlu’na, dindarlardan oy alabilmenin yolu olarak “başörtüsü meselesini yasal zemine kavuşturma vaadi” öneren akıl kimdir bilmiyorum. Ama Gül’e o konuşmayı yaptıran akıl ile aynı paralellikte olduğu açık.
Kılıçdaroğlu, KHK ile görevden uzaklaştırılan FETÖ’cü ve PKK’lıları geri kamuya alma sözü vererek bir kesime selam çakmıştı.
Şimdi de “Başörtüsüne güvence verecek yasa önerisi” ile dindarlardan oy alacağını düşünüyor.
BENİM YAŞIMDAKİLERİN AĞIR TRAVMASIDIR BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI
Peki, başörtüsü meselesi dindarların gündeminde ne şekilde var?
Bir kere yakın tarihi bilenler, bu meselenin her yerinde CHP ve zihniyetinin izini görebilir. Ayrıca doğrudan Kemal Kılıçdaroğlu’nun yasağın derinleşmesinde parmak izini bulabilir. Bizim yaşımızdakilerin ağır travmasıdır başörtüsü yasağı. Genç kızlar ve genç erkekler olarak üniversite kapılarında coplanan, uzaklaştırma cezaları alan, okuldan atılanlar, ikna odalarına tıkılanlar bizlerdik.
TEDRİCEN VE UYGULAMAYLA ÇÖZÜLEN SORUN: BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI
İkincisi ve daha da önemlisi, Anayasa değişikliği ile bile sorunu çözemeyen Ak Parti’nin, (Ertuğrul Özkök yönetimindeki Hürriyet’in “411 el kaosa kalktı” manşetini hatırlayın. Ak Parti kapatma davasının ana gerekçelerinden birinin de bu anayasa değişikliği olduğunu bilin) bu meseleyi yönetmelik ve uygulamalarla tedricen çözdüğünü biliyoruz.
Çözülmüş bir mesele, bugün yeniden gündeme geliyorsa…
O zaman birilerinin, “bugün yasak olmaktan çıkartalım, yarın yasak olarak yeniden getirebiliriz” diye düşündüğünü vehmetmek hakkımızdır.
O zaman, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teklifiyle, yasa ile değil anayasal ile gelin bu meseleyi en temel insan hakkı ve inanç özgürlüğü kapsamında çözelim.
Ama ne gezer!
Maksat, dindar/muhafazakarların ağızına bir parmak bal çalmak idiyse.
Biz 40 yıldır bu konuda kim ne yaptı, unutmadık!
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Yorumlar25