Tüm irfan ocaklarının yasağı kaldırılsa kötü mü olur
- GİRİŞ08.10.2022 12:42
- GÜNCELLEME10.10.2022 09:35
Türkiye'de uluslaşma sürecinde bir çok sıkıntı çekildiği gerçeğini ıskalarsak...
Cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Şahkulu Sultan Dergahı'nda yaptığı açıklamayı ve attığı adımı anlamamız mümkün olamaz.
Uluslaşma sürecinde, bir dönem tüm toplum kesimlerini neredeyse aynı fabrikadan çıkmış, defosuz ürünler gibi dizayn etme arzusu, toplumun neredeyse tüm kesimlerinde ağır travmalar oluşturmuştur.
Bu yöneyle inançlar konusunda da bir dönem, "tek tip" bir model tercih edilmiş olduğunu biliyoruz.
Ne var ki insanın inanç ve değerlerini öyle kolay kolay baştan sona değiştirmeniz, hele ki zoraki değiştirmeniz, mümkün olmuyor.
O değerlerin yönü ve formu değişse bile bir gün tekrar neşet ediyor.
BAŞÖRTÜSÜ SORUNU DA CEMEVİ SORUNU DA AYNI TUTUMUN ÜRÜNÜ
Türkiye'de inanç ve değerler üzerindeki baskının bir sonucu olan başörtüsü sorununu daha geçtiğimiz günlerde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun açtığı bahisle yeniden tartıştık. 40 yılı aşkın bir zaman boyunca Türkiye'de inanç ve değerler tartışmasında başat rol almış olan başörtüsü sorunu Ak Parti hükümetleri döneminde Erdoğan'ın özel çaba ve takibiyle "uygulama" yöntemiyle çözüme ulaştırılmıştı; ağır bedeller de ödenme pahasına.
Tıpkı başörtüsü sorunu gibi, Alevi vatandaşların da inanç ve değerler meselesi üzerinden çözülmesi gereken sorunları vardı.
Çünkü başta da dedik ya uluslaşma sürecinde, Türkiye'de neredeyse tüm toplum kesimlerini zorlayan, bir süreç yaşandı.
Alevilik bir mezhep midir, yoksa Anadolu ve yakın coğrafyamıza has İslam'ın bir başka yorumu mudur tartışmasına girecek değilim.
Zira, Alevilik kimilerine göre, İslam'ın içinde Ehli Beyt sevgisini öne çıkartan ve Hazreti Ali ve Hazreti Hüseyin'in takipçilerinin Anadolu'daki ismidir. Bu haliyle Şia'nın bir kolu olarak görülür. Kimilerine göre, Şia'dan da ayrılır sadece İslam'ın içerisinde bir tarikat, meşreptir. Özellikle Bektaşilik ile birlikte de bir tarikattır.
(Bu arada, Almanya'da pişirilip bizlere dayatılan Alisiz Alevilik bu yazının konsu değildir.)
ALEVİ-BEKTAŞİ İRFAN OCAKLARI DA SUNNİ OCAKLAR DA KAPATILDI
İslam'ın içinde nasıl sünni tarikatlar varsa, Alev tarikatlar da vardır. Bunların Türkiye'de en önemlisi ve bilineni de Bektaşilik'tir. (Bektaşilik aslında sunni bir tarikat olarak doğmuştur. Zamanla Alevi tarikatına dönüşmüştür, bunu da birnot olarak düşelim.)
1925 yılında Tekke ve Zaviyeler'in faaliyetleri yasaklandığında tıpkı sunni tarikat ocakları gibi, Alevi-Bektaşi irfan ocakları da kapatıldı.
O tarihten bu yana, hem sunni irfan ocakları hem Alevi ocakları maalesef ki eski hüviyetlerini yitirdi.
İnsanlarımız, o ocakları "vakıf, dernek" gibi kurumlar eliyle ayakta tutmaya çalışsa da bugüne kadar faaliyetleri hep bir sorun olarak görüldü.
HÜNKAR'IN OCAĞI HALA MÜZE İSE...
Hünkar Hacı Bektaş'ı Veli'ye son dönemde neredeyse sahip çıkmayan, tazimde bulunmayan hiç bir kesim yok farkındaysanız. Tıpkı Mevlana'ya yapılan gibi.
Yunus'a herkesim sahip çıktığı gibi.
Ama biliyorsunuz, Hünkar'ın Hacıbektaş'taki ocağı hala "Müze" ve biz o ocağa girdiğimizde bir müzeyi ziyaret etmiş oluyoruz maalesef.
Tıpkı, iki yıl öncesine kadar Ayasofya-ı Kebir Camii'nin müze olması gibi.
Dedik ya uluslaşma sürecinde toplumsal kesimlerin neredeyse tümünün sıkıntıları oluştu...
İşte Cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Şahkulu Sultan Dergahı'nda yaptığı konuşma ile başlattığı süreç o toplumsal kesimlerden bir olan Alevilere yönelik iyi, güzel, şık bir adımdır.
Erdoğan, Muharrem ayının 10'nda Hüseyin Gazi Dergahı'nı ziyaret etmişti. Cuma günü de Şahkulu'nda, cemevlerinin statüsü konusunda önemli bir açıklama yaptı. Artık cemevleri Kültür Başkanlığı Bünyesi'nde kurulan bir başkanlığa bağlı olacak. Böylece cemevlerinin sorunları devletin doğrudan konusu haline gelecek.
Güzel bir adım ama yeter mi?
Bizce yetmez.
GELİN İRFAN MEKTEPLERİNİN TÜMÜNÜ STATÜYE KAVUŞTURALIM
Çünkü, Ayasofya-ı Kebir yıllarca nasıl müze olarak ziyaret edildiğinde içimize sinmiyorduysa... Hünkar'ın dergahının da hala müze olarak ziyaret ediliyor olması içimize sinmiyor.
Çünkü, nasıl ki cemevleri irfan ocaklarıysa...
Kadiri dergahları da irfan ocaklarıdır..
Nakşi dergahları da irfan ocaklarıdır...
Cerrahi tekkeleri de irfan ocaklarıdır.
Sayılarını artırabiliriz.
Dergahlar, tekkeler, ocaklar Anadolu'nun Müslümanlaşmasında ve Müslüman kalmasında... Müslümanlığın şehirleşmesinde... Ve İslam'ın hakikat ve marifet boyutunun kökleşmesinde başat aktörlerdir.
O halde önerimizi yapalım ve bitirelim.
Tekke ve Zaviyeleri yasaklayan kanunu iptal edip;
Tekke ve Zaviyeler meselesini çözdüğünüzde, Alevi vatandaşlarımızın özellikle cemevleri meselesini kökten çözmüş oluruz.
Tarikat ve irfan ocaklarını da merdiven altından kurtarmış oluruz.
Haksız mıyım?
Yorumlar63