Meşru yoldan gönderemedikleri iktidarı, gayri meşru yoldan göndermek için dış müdahaleye gel gel yapıyorlar
- GİRİŞ19.11.2022 09:20
- GÜNCELLEME21.11.2022 09:18
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda olan biteni takip ediyor musunuz? Bir bakanlığın bütçesi üzerinde konuşması gerekenlerin, sunum yapanlara yönelik neler söylediğini duydunuz mu?
En son İçişleri Bakanlığı’nın bütçesi üzerindeki müzakereler sırasında milletvekili Ahmet Şık, Bakan Soylu’ya parmak sallayıp, “Yargılanacaksın” diye bağırdı.
Kutuplaştırma, otoriterleşme, tek adamlık lakırtılarının geldiği nokta, “Yargılanacaksın. Hapislerde çürüyeceksin” oldu, maalesef.
Aslında 2013’ten bu yana FETÖ’cülerin diline pelesenk olmuş “kaçacak, yargılanacak, hapislerde çürüyecek” ifadeleri sonralarda CHP’nin diline dolanmıştı hatırlayın. CHP ile HDP’nin aynileştiği dönemle birlikte HDP içindeki aşırı sol fraksiyonların elemanları aynı lakırtıları dillendirir oldu.
Ahmet Şık’ı Savcı Selim Kiraz’ın DHKP-C militanlarınca katledilmesi hadisesinden de hatırlarsınız. Hani şu, “Bu eyleme mecbur kaldık” haberini Cumhuriyet gazetesinde yazan isimden bahsediyoruz.
Birkaç ay önce de 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne pankart asmaya çalışıp, polise saldırandan.
BUNLARIN MİLLETVEKİLİ DE HUKUÇUSU DA GAZETECİSİ DE AYNI KAFADA
Türkiye Büyük Millet Meclis’inde sert muhalefet yapabilirsiniz. Partinizin fikirlerini en üst perdeden dillendirebilir, iktidarı en sert biçimde eleştirebilirsiniz.
Ama en son Ahmet Şık’ın yaptığı gibi, bütçe görüşmesinde parmak sallayıp, “Orada son kez oturuyorsun. Yargılanacaksın. Hapislerde sürüneceksin” diyemezsiniz. Derseniz ağzınızdaki baklayı kaçırmış olursunuz. Ara dönem özlemi içinde kıvrandığınız gerçeği ortaya çıkı verir.
xxx
Tıpkı, yıllardır “duayen hukukçu” olarak bilinen İstanbul Barosu’nun eski başkanlarından Turgut Kazan’ın, İstanbul’un belediye başkanının yargılandığı davayı yorumlarken kullandığı üslup gibi.
Hani canlı yayında, “Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, Yargıtay, istif esas duruşa geçer” demeye çalıştı ya ondan söz ediyorum.
Peki ya yine yıllardır ana akım medyada boy göstermiş bir gazetecinin Kazan’ın sözleri üzerine, “Bakarsınız, Süleyman Soylu da kendini içeride bulur” ifadesini ne yapmalı?
Ahmet Şık’ın Meclis’te söylediği sözler ile, Turgut Kazan’ın ekrandan söylediklerini birleştirip üstüne bir de Şirin Payzın’ınkini koyunca şöyle bir tablo çıkıyor karşımıza.
Demek ki muhalefetin ve destekçilerinin içinde bir grup var ki her ne olursa olsun devri sabık oluşturmak istiyorlar. Bir ara dönem oluşsun istiyorlar. Tıpkı 1960 darbesinden sonra kurulan Yassı Ada Mahkemeleri gibi sözde mahkemeler kurulsun istiyorlar.
İstediklerini o mahkemelerde yargılayıp, istediklerine istedikleri cezayı vermek istiyorlar.
Biz bu zihniyeti biliyoruz.
Biz bu kafayı biliyoruz.
Demokrasiden, insan haklarından, hukuktan nasiplerini almamışlar.
Biri milletvekili. Diğeri hukukçu. Bir diğeri gazeteci.
Al birini vur ötekine.
ARA DÖNEM ÖZLEMİ ÇEKENLER AVCUNU YALAR
Türkiye’de cumhuriyet projesinin tuttuğu gibi demokrasi kültürü de çok önemli mesafeler aldı. İktidarların darbeyle indirilmesi dönemi sona erdi. Artık sandıkla gelen sandıkla gidiyor.
Sandıkta yenemeyeceğini vehmedenlerse hala “ara dönemlerden”, hala darbelerden, müdahalelerden medet umuyor!
2013’lerde FETÖ’cüler NATO’yu Türkiye’ye müdahaleye çağırıyordu. Geziciler, Avrupa Parlamentosu’na bel bağlamışlardı. Hevesleri kursaklarında kalınca bu kez Türkiye’yi teröre destek veren ülke konumuna sokmak için kumpaslar kurdular Lahey Adalet Divanı’nın yolunu açmak için… Türkiye’yi Avrupa Birliği kurumlarının tamamından dışlanması için kampanya yaptılar. En sonunda da FETÖ’cüler kullanılarak darbe ve işgale bile kalkıştılar.
DIŞ MÜDAHALE OLSUN DİYE HALA ÇIRPINIYORLAR
O günleri atlatan Türkiye, bugün yeni sınamalar yaşıyor.
Hükümetin, cari açığı kapatmak için uyuşturucu parası kullandığı iddiasıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadelesinde “kimyasal silah kullandığı” iddiası eş zamanlı olarak gündeme getirilirken…
Farklı farklı kesimler gibi görünseler de aynı merkezden beslendikleri ortaya çıkanlar ağız birliği yaparak “yargılanmak”tan, “hapislerde süründürmek”ten, “içeriye tıkmak”tan bahsediyor.
İçeride meşru mücadele ile hükümeti gönderemeyeceklerini düşünenler, dışarının müdahalesi için çırpınıyorlar.
Sanırım artık, Türk siyasetini klasik tanımlamalar üzerinden değil, milli -gayri milli iki aks üzerinden tartışacağız.
Sizce de öyle değil mi?
Yorumlar71