Zor yazgı, acı yazı… Dış müdahale bekleyenlerin, beklentisini boşa çıkartmak…
- GİRİŞ11.02.2023 15:44
- GÜNCELLEME13.02.2023 08:15
İnsanın, toplumun, milletin, coğrafyanın yazgısı, yazısı vardır. Yazgımız zor, yazgımız acı dolu.
Enkazın altında kalanlar masum insanlarımızdı. Hayasızlık enkazının altında kalanlarsa ahlaksız vicdansız, “kötü”ler oldu!
BUNDAN SONRA YARA SARMA ZAMANI
10 ilimizi vuran depremde, kurtarma faaliyetlerinin sonuna geliyoruz. Enkazın altında kalıp da saatler sonra, günler sonra hayata tutunup çıkan bebeklerimiz, çocuklarımız, insanlarımız umudumuz oldu. Ama artık, umutlarımız tükeniyor.
Çünkü, depremin üzerinden 6 gün geçti.
Bundan sonra yara sarma zamanıdır. Budan sonra enkaz kaldıracağız. Sadece binaların enkazının değil, yıkılmış insanlarımız enkazını da kaldıracağız. Yeni bir umut, yeni bir hayat için onların enkaza dönmüş, bedenlerini, ruhlarını diriltmek için el ele verip çalışacağız.
Dedik ya yazgımız acı dolu. O acıyı paylaşarak hafifleteceğiz.
“KALICA KONUTLAR 1 YIL İÇİNDE TAMAMLANACAK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, deprem bölgesinden gittiği her yerde “Bir yıl içerisinde yıkılan evleri yeniden yapacağız inşallah” diyerek bir söz verdi. Sözünü tutacağını da, “Van’da yaptık, İzmir’de yaptık, Elazığ’da yaptık. Yine yaparız” diyerek verdiği.
***
Elbette, mal yerine gelir. Gelecektir de. Tek yapamadığımız ölenlerimizi geri getirebilmek. Onların acısını içimize gömüp, hayata yeniden tutunacağız. Dedik ya yazgımız ağır, yazgımız zor, yazgımız acı dolu!
O yüzden, sadece şehirlerimizdeki bina enkazını kaldırmayacağız… Enkaza dönmüş insanlarımızın, ruhlarını da yeniden ayağa kaldıracağız. Kaldıramazsak, hepimiz onların enkazının altında kalacağız.
***
Devletin tüm birimleri, deprem bölgesinde. Tüm yardım kuruluşları bölgede. Kurtarma çalışmalarından hemen sonra, çadır kentler, konteynır kentler gerçeği ile karşılaşacağız. Oralarda yepyeni hayatlar başlayacak. Ve oranın yaşam koşulları, 6 Şubat öncesinden çok farklı olacak. Apartman dairelerinden, güvenli sitelerde oturan insanlarımız bir odada en az bir yıl ömür geçirecek. Kolay değil.
Kaloriferli, sıcak sulu mekanlardan, zor ısınan, zor sığılan mekanlara alışmak zor. Ama dedik ya yazgımız zor.
Ama başaracağız. Başaramazsak, o enkazın altında hep beraber kalacağız!
BİZ, “BİRLİK” DERKEN BAZILARI, GERGİNLİK PEŞİNDE
Farkındaysanız depremin ilk gününden şu ana kadar, “birlik” vurgusu yapıp, siyasi tartışmaları bir tarafa bırakmak için olağan üstü çabanın içerisindeyiz.
Ne ki, bir grup öyle ihtiraslı şekilde depremden “siyaset” devşiriyor!
İnsan dilini ısırarak susmaya çalışıyor… Fakat sabrın sonuna geliniyor!
***
Deprem bölgesi için ilk günden “Olağanüstü hal (OHAL) ilan edilsin” diyenler, OHAL, Meclis’e geldiğinde “hayır” dedi. OHAL’i seçim yatırımı olarak nitelendir.
İlk gün sahada olan askerin, sahaya geç sürüldüğünü ileri sürdüler. Hatta, arama kurtarma faaliyetlerinin sorumluluğunu ve yetkisinin askere verilmesini bile söylediler.
Bölgeye giden siyasilerin “birlik” vurgusu yaptığı konuşmaları önemseyip, siyasi söylemlerini göz ardı etmeye çalıştık çalışmasına ama kendisini “muhalif” olarak nitelendiren medyanın son iki gündür yaptıklarını gördükçe insan ister istemez “ne oluyoruz” sorusunu soruyor.
DIŞ MÜDAHALEYE ZEMİN HAZIRLAYANLAR MI VAR?
Aslen Hatay Samandağlı olan… İktidara gerektiğinde en ağız eleştirilerde bulunan… Ama hakkı da teslim eden ismi bizde mahfuz bir sosyoloğumuz İskenderun’daki kurtarma çalışmalarına katıldığı esnada bir mesaj attı.
Mesajının özeti şuydu, “Hatay dahil, işgale mi hazırlanılıyor?”
Biraz açalım. Günlerdir depremin büyüklüğü ve bu büyüklükteki bir depremin yıkımıyla mücadele etmenin zorluğu üzerinde duruyoruz. Bir grup ise “devlet aygıtı çalışmıyor” iflas etti algısına oynuyor. Bölgeden yalan yanlış bilgilerle, kamu otoritesinin kalmadığı, yağma, talan, hırsızlık ve başı boşluğun alıp başını gittiği algısını yayıyor.
“Yardımların ulaşmadığı.. Özellikle AFAD’ın hiçbir şey yapmadığı” şeklindeki yalanlar sosyal medya üzerinden boca ediliyor.
İşte bütün bunların bir amacının olduğuna vurgu yapıyor o mesaj.
“Devlet otoritesi çökmüşse, dış müdahale gereklidir” algısı oluşturulmak isteniyor.
Zaten bir milletvekili bir muhalif kanalın yayınından şöyle bağırıyor, “Böyle bir devletin düşmanı olmak haktır!”
İşte bize mesaj atan kıymetli dostumuzun dikkat çektiği husus bu. Birileri, (FETÖ medyası) bir zamanlar NATO askerlerinin Türkiye’ye gelmesini, işgal etmesini istiyordu. Bir eski cumhurbaşkanı da, “Hepimiz evimizin içini düzenlemek zorundayız. Yoksa ya insanlar ayaklanır, ya da dış müdahale kaçınılmaz olur” diyerek, dış müdahalenin kapısını açmıştı.
Şimdi 10 ilimizde depremin yarasını hep birlikte sarmaya çalışırken…
“Devlet orta yok. Kamu düzeni bozuldu. Yardım gelmiyor. Çalışmalar yapılmıyor” diye kurulan cümlelerin kötücül meali şudur: Türkiye’ye müdahale edilsin!
Bu çok tehlikeli bir dildir. Çok tehlikeli bir tertiptir. Memlekete, millete, ülkeye ve devlete yapılabilecek en büyük kötülüktür.
SEÇİM ZAMANINDA YAPILIRSA, “MÜDAHALE BEKLENTİSİ” BOŞA ÇIKARTILIR
Son olarak, seçime 3 ay kala böyle bir felaket ile karşılaştığımızı bilerek bir öneride bulunmak istiyoruz.
Seçim atmosferine girmiş bir Türkiye var. Muhalefetin önemli bir isme 18 Haziran’da seçimin yapılabileceğini söyledi bile. Böyle bir ortamda, kurtarma çalışmalarının ardından, enkazları kaldırıp insanlarımızı güvenli yerlere yerleştirdikten sonra, seçimlerin zamanında yapılmasının “gerginliğin düşürülmesi” açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. “Müdahale beklentisi” olanların beklentisi boşa çıkartılmış olur.
Türkiye’nin, Türk demokrasisinin gücünü de böylece cümle aleme göstermiş oluruz.
Siz ne dersiniz?
Yorumlar104