Engelliyorlar, sonra da bağırıyorlar
- GİRİŞ21.02.2023 15:56
- GÜNCELLEME23.02.2023 08:19
Bir önceki yazıda, İstanbul Fatih’te, “Yerinde dönüşüm” için yapılan düzenlemenin engellenmesi meselesini…
Ve depremin ilk gününden bu yana başını CHP’lilerin çektiği…
Muhalefete müzahir medyanın köpürttüğü, “İmar affı olmasaydı binalar yıkılmazdı dolayısıyla hükümet doğrudan suçlu” tezviratını mercek altına almıştık.
Yazıya çok fazla yorum aldım. Yorumlardan biri de Esenler Belediye Başkanı, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis’i Ak Parti Grup Başkanı Tevfik Göksu’dan geldi.
Göksu, depremde ağır hasar alan memleketi Adıyaman’dan aradı.
Dedi ki, “Yazınızı okudum. Ama anlamadım”
Dedim, “Neresi anlaşılmazdı?”
Dedi, “Fatih’te ne olmuş? Kim neye itiraz etmiş? Kim neyi engellemiş?”
Dedim, “Yazıda hepsi var!”
Dedi, “Kinaye yapıyorum. Çünkü Fatih gibi başka ilçeler de var.”
Dedim, “Lütfen anlatın”
Dedi, “Fatih gibi Güngören ve Avcılara için de aynı şekilde plan tadilat için ek notlar çıkartıldı. Ve biliyor musunuz ne oldu? Fatih ve Güngören’in imar planlarını mahkemeye taşıyan Şehir Plancıları Odası, Avcılar’ı mahkemeye taşımadı!”
Şaşırmıştım.
“Nasıl yani” diyebildim.
Dedi ki, “Nasıl olacak? Esenler’deki Türkiye için örnek teşkil eden kentsel dönüşüm projelerini 9 kez mahkemeye götürdüler. Aynı çevreler, Fatih ve Güngören’deki yerinde dönüşüm için yapılan düzenlemeyi de mahkemeye götürdüler. Mahkeme lehlerine karar verdi. Aynı çevreler, söz konusu Avcılar olunca hiçbir şey yapmadı. Bunların şehre bakışları bu. İstanbul’a bakışları bu.
Bir daha söylüyorum, Esenlerdeki kentsel dönüşümü, 9 kez mahkemeye götürdüler.”
**
Türkiye’de, maalesef CHP’ye müzahir kimi kurum ve kuruluşlar, kentsel dönüşüm yapmak için harekete geçen özellikle Ak Partili belediyelerin elini kolunu mahkemeler kanalıyla bağlıyorlar.
Bazense siyasi partisinin önemi yok, belediyelerin bin bir zahmet ile meclislerinden geçirip uygulamaya koymaya çalıştıkları kentsel dönüşüm projeleri vatandaşların “çıkar çatışmaları” nedeniyle akamete uğruyor.
Bu tür süreçlerde, devreye bu kez yasa dışı örgütler bile dahil olup, vatandaşlar kışkırtılıyor. İnsanlarımız, birkaç metre kare fazla yer alabilmek uğruna, projelerin durdurulması yönünde mahkemelere başvuruyor.
Yıllar önce yine bu köşede, “Kentsel dönüşüm mü rantsal dönüşüm mü” başlığı ile yazılar yazdığımızda, “Tamahkar müteahhitler” diye bir fasıl açmıştık. O fasıla en güçlü itiraz, kamuoyunca tanınan önemli bir müteahhitlik firmasının sahibi olmuştu. Hatırlıyorum aynen şöyle demişti ve yazıya da aktarmıştım. “Tamahkar müteahhitler gibi, tamahkar mal sahipleri ve toprak sahipleri de var.”
***
Gerçek şu ki Kahramanmaraş merkezli depremler bize birkaç metre kare
fazla ya da eksik yer değil, depreme dayanıklı, güvenli yerler lazım.
Hatay’ın bazı ilçelerindeki kentsel dönüşüm planlarına yapılan itirazların bugün bize nasıl bir fatura ödettiği ortada.
O halde, “Bir musibet, bin nasihattan iyidir” atasözünü hatırlayarak…
Deprem sonrası büyük acılar çektiğimiz şu günlerde, hiç olmazsa bundan sonrası için katı, tavizsiz kentsel dönüşüm kararlarının alınması ve uygulanmasını istemek hakkımızdır.
***
Hem deprem bölgesinde hem de İstanbul gibi potansiyel büyük deprem beklenen şehirlerimizde radikal kararlar alınmalı.
“Deprem yıkmadan gelin bu İstanbul’u İstanbul için yıkalım” dediğimizde bizi alaycı üslupla eleştirenlere inat bir kez daha tekrarlıyoruz.
Gelin, İstanbul’u deprem yıkmadan bir an önce biz yıkalım ve güvenli binalar inşa edelim. Bırakın birkaç metre kare kaybımız olsun.
Şehirlerimizin demografisini korumak için yapmamız gerekenler: Yazının bu bölümünde, deprem bölgesindeki demografik yapıya ilişkin önerilerimizi aktarmak istiyoruz. Sayısını tam bilemesek de yaklaşık 5 milyon insanımız şu anda depremden etkilenen 11 ilimizden göç etti. Bu insanlarımızın yeniden şehirlerine, evlerine-barklarına dönmesi için yapmamız gereken çok önemli ödevlerimiz var.
Bu konuda da şimdiden bölge insanı için güven verici açıklamalar da peş peşe geldi.
Bu da ancak, deprem bölgelerine hükümetin “teşvik programları”, alt yapı ve üst yapı olarak yatırım yapması… İstihdam için ortamlar oluşturmasıyla mümkündür. Şayet, bu adımlar ivedilikle atılırsa, şehirlerini terk edenlerin geri dönmesinin önü açılır, depremzedeler hayata yeniden tutunur ve şehirlerimizin demografileri değişmez.
Bu tehlike vardır. Ve fakat, devlet tehlikenin farkındadır! Demografi demişken, Suriyeli geçici koruma altındaki misafirler başta olmak üzere Türkiye’ye sığınanların başta İstanbul’un belli semtlerindeki gettolaşma süreçlerini de bu vesile ile tekrar hatırlatarak, dikkat çekmek isterim. *** Muhatabına Not: Depremin, 6’lı masadaki yansıması, “İktidar seçimleri ertelemek için bahane buldu” şeklinde oldu! Oysa hükümet, depremin yaralarını sarmakla meşgul. Narkoz etkisindeki muhalefetin aklı, “seçim”de kalmış. Fakat seçimin yapılmasında değil, mümkünse bir bahaneyle ertelenmesinde… Çünkü, millet, bu büyük felakette gördü kim yanında kim değil! Millet, kim yaramızı sarar, kim saramaz onu da gördü! Sanırım, muhalefette..! Ne dersiniz?
|
Yorumlar51