Çanakkale ruhumuz, İstiklal Marşı harcımızdır
- GİRİŞ18.03.2023 09:57
- GÜNCELLEME20.03.2023 09:40
Yine bir Çanakkale zaferinin yıl dönümündeyiz. Ve bu yıl dönümünü 6 Şubat’ta yaşadığımız asrın felaketi nedeniyle büyük acılarla birlikte anıyoruz. Depremde kaybettiğimiz 50 bine yakın canımızın acısını bir nebze dindirmek, yaralarımızı sarmak için ruhumuzu diriltmenin yollarından biri de geçmişteki olağan üstü mücadale ruhumuzu hatırlamaktır.
İşte o yüzden yaşadıklarımızı atlatmanın ön koşullarından birinin de inanmak ve mücadele etmek olduğunu anlatmak için sizlere Çanakkale 1915’i yeniden hatırlatmak istiyorum.
18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıl dönümünden yine geleneğimi bozmayıp bu tarihi destanı bir kez daha hatırlatıyorum.
Çünkü, olağanüstü günleri ancak bir inanç etrafında kenetlenerek aşabilmenin göstergesidir Çanakkale Zaferi.
Yine bir seferberlik günlerinde, seferberlik bakiyesi bir dedenin torunu olarak o günleri hatırlatmayı bir borç biliyorum.
Kurt dedesi Çanakkale’de kalmış olan biri olarak, 11 yıl savaştan savaşa koşan dedem Hasan Onbaşı’dan kıtlık, yokluk içinde verilen o müthiş istiklal mücadelesini bire bir dinlemiş biri olarak, bugünlerimize ışık tutması amacıyla yine yeniden…
Zaferin yıl dönümünde Çanakkale ruhunu hatırlamak istiyorum.
O günleri anmadan ve anlamadan bugün hala verdiğimiz istiklal mücadelesini anlamamız mümkün değildir diye düşünüyorum.
KATIR PİSLİĞİNDEKİ ARPAYI YİYEREK DİRENEN DEDELERİMİZİ UNUTMAMAK
Dedem Hasan Onbaşı anlatmıştı bir keresinde;
“Babam Hüseyin gitti önce köyden, akranlarıyla birlikte…
Sonra beni aldılar askere…
Balkan Harbi’nde perişan olduk. Hemen ardından Çanakkale’ye saldırdı gavur.
Babam Hüseyin Çanakkale’de kaldı!
Topçuydum ben…
Erzincan’daki kışladan Erzurum’a yürüyerek gittik. Sarıkamış’ı, Kars’ı, Arpaçay’ı katırlarla çektiğimiz toplarla geri aldık. Top arabalarını çeken katırların pisliğini gözler olduk. Ekmek bile bulamıyorduk. Katırların pisliklerinden topladığımız arpaları yiyerek hayatta kaldık…”
Dedem Hasan Onbaşı’nın Çanakkale’den sonra Doğu Cephesi’nde Kazım Karabekir Paşa’nın komutanlığında Ermenilere ve Ruslara karşı verdiği mücadelenin neredeyse tamamı ses kaydı olarak elimde. Bir gün belki tamamını bu köşede seri olarak neşrederim.
Ama bugün Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümünde dedemin savaş anılarından en dikkatimi çeken ve içimi yakan cümleyi yine yeniden tekraren aktarıyorum, “Katırların pisliklerinden topladığımız arpaları yedik.”
Yokluğun en dibi sanırım, “Katır pisliğindeki arpayı kavut yapıp (ezip kavurmak) yemek” olanıdır.
Katır pisliğindeki arpaları yiyerek hayatta kalan ve müstevlilere karşı savaşan dedelerimizin sayesinde bugün bu topraklarda yaşamaya devam ediyoruz.
İngiliz tarihçisi Arnold Toynbee, sıradan bir İngiliz kadını olan annesinden naklettiği, “Anadolu, çok güzel bir ülke ama Türkler oraya layık değil” ifadesinin istilacıların ilham kaynağı olduğu muhakkak.
Balkan Harbi ile Türkleri Tuna’nın doğusuna itenlerin, sonraki hedefi Fırat’ın da doğusuna itmek olduğunu unutmuyoruz.
Çanakkale ile yapamadıklarını Anadolu’yu işgal ederek yapmak isteklerini de…
Çanakkale ruhu dendiğinde, hem bir direniş bilinci aklımıza gelir…
Hem, memleketin her bir köyünden, her bir şehrinden, her bir bölgesinden seferberlik çağrısına kulak veren vatan evlatları…
Baba oğul Çanakkale’ye koşan kurt dedem ve dedem gibi binlerce ecdadımızın “hesapsız” hali gelir Çanakkale ruhu dediğimizde.
Bugün o dedelerinin ruhuna sahip çıkanların tümünü selamlıyorum.
Bizim ruhumuz Çanakkale’dir.
Harcımız İstiklal Marşı.
Bugün dünden daha çok ihtiyacımız var o ruha.
Zira, birlik ve beraberlikle atlatabileceğimiz olağanüstü günler geçiriyoruz son depremle, asrın felaketiyle birlikte…
Okuyucuya Not: Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümlerinde yukarıdaki yazının benzerlerini ömrümüz yettiği sürece yazmaya devam edeceğiz. Bazen birebir tekrar da olsa… Bazen küçük eklemeler ve çıkartmalar da olsa, bu yazıyı her yıl dönümünde yazmayı murat ediyoruz. Çünkü, Çanakkale bizim ruhumuzdur. Vesselam.
Yorumlar20