Türkiye “rasyonalite”den ayrılmadan yoluna devam ediyor
- GİRİŞ11.07.2023 13:06
- GÜNCELLEME11.07.2023 13:37
Türkiye’nin baş döndürücü gündeminde dikkatimizi iki husus çekiyor. Bunlardan ilki, Türkiye’nin uluslararası eko sistemde “nerede” olduğuna ya da nerede durmaya çalıştığına dair yaptığı hamleler.
İkincisi, içeride Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın dayandığı sosyolojinin “ekonomik” talepleri!
İlki ile ilgili baş döndürücü birkaç gün yaşadık.
15 TEMMUZ GECESİ MECLİS’İ BOMBALAYAN F-16 BİR YÖNÜYLE NATO UÇAĞIYDI
Elimizi yüksekten açıp, “makul” olanda sabitledik. Yani, “Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecinin kilidini açmak” için NATO kartını açtık. Amerika ile ilişkilerin yoluna girmesi için İsveç’e önce sarı ışık sonra yeşil ışık yaktı.
Kategorik olarak NATO’ya karşı biri olduğumuzu her vesileyle söylüyoruz. Dahası, cumartesi yıl dönümü olana 15 Temmuz’daki işgal ve darbe teşebbüsünün bir yönüyle NATO eliyle yapıldığını söylüyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclis’ini o gece bombalayan F-16 savaş uçağı aynı zamanda bir NATO uçağıydı. O gün FETÖ’cü alçaklar aynı zamanda NATO subayıydı. Hatta, NATO’da görevli askeri personelin neredeyse tamamı o geceden sonra Türkiye’ye dönmedi, bulundukları ülkelere iltica etti.
Yani, 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi bir yönüyle NATO kurmay aklıyla FETÖ’cü maşalara yaptırılmak istendi.
AMERİKA İLE MAKUL ZEMİN, AB İLE YENİ YÜREÇ
Hal böyleyken, Türkiye’nin uluslararası arenada bulunduğu eko sistem, Batı ve AB ve NATO ekseninde 1945’ten bu yana.
Ayrıca Biden seçildiği günden bu yana Amerika ile yaşadığımız olağan üstü gerginlik, hem içeride hem dışarıda Türkiye’yi zorluyor.
Bütün bunlar neticesinde İsveç’in NATO üyeliğine bir yıldır direnen Türkiye, taleplerinin tamamını elde etmemiş olsa da önemli “mesafe” kat ettiği için bugün şerhini kaldırıyor.
NATO meselesini daha çok konuşacağız ama Amerika-Türkiye ilişkilerinin “göz hizasında” normal bir ilişkiye dönüşmesi için verilen çabanın hakkını da teslim etmek istiyoruz.
AB süreci ve vize muafiyeti meselesi ise öyle kolay kolay çözülecek ya da nihayete erdirilecek gibi görünmese de “krizi yönetmek” gerekiyordu. O yönde Türkiye “iyi niyetini” gösterdi. Takip edeceğiz.
***
Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nı destekleyen dar gelirlilerin beklentisi Baş döndürücü Türkiye gündeminin ikinci ve bize göre çok önemli maddelerinden biri de Erdoğan ve Cumhur İttifakı’na seçimde destek veren sosyal kesimlerin “geçim sıkıntısı”na ilişkin alınan kararların yansımaları. Erdoğan, seçim vaadi olarak verdiği “En düşük memur maaşı 22 bin tl olacak” sözünü yerine getirmek için harekete geçti. Meclis tatile girmeden yasası çıkıyor. Tam da bu noktada, yıllardır “En düşük emekli maaşı asgari ücrete endekslensin” çağırımızı da hatırlatarak bir hususa parmak basmak istiyoruz. Birkaç gündür, memurlara ve emeklilere verilen zam oranları tartışma konusu. Emekliler, enflasyon farkının üzerine yaklaşık bir 5.5 puanlık artış ile yüzde 25’lik zammı yeterli görmüyor. “ZENGİNDEN ALIN FAKİRE VERİN” DEMEYE DEVAM EDİYORUZ Vergi düzenlemelerinde yapılan uygulamaları “zenginlerin korunduğu” şeklinde yorumluyor. Ve “Seçimde her ne pahasına olursa olsun desteklediğimiz hükümet ve Erdoğan bizleri gözetsin” diyor. Yine hatırlarsanız 3 yıla yakın zamandır “Zenginden alın fakire verin” çağrıları yaptık. Bu bağlamda Kurumlar Vergisi’nin artırılmasını… Mevduata ek vergi konmasını tavsiye etmiştik. Ne var ki Mehmet Şimşek yönetimindeki ekonomi kurmaylarımız, “dar gelirlileri” de etkileyecek bir vergi düzenlemesi yolunu seçti! İşte tam da bu süreçte MHP lideri Devlet Bahçeli’nin son grup toplantısındaki şu cümleyi hatırlatıyorum: “Emeklilerimizi yapılan yüzde 25 maaş zammı gördüğümüz kadarıyla makul ve yeterli bulunmamıştır. İlk olarak memur maaşlarına ilavesi planlanan 8 binlik artışın kök ücrete ve aynısıyla emekli maaşlarına da yansıtılması beklentimiz ve talebimizdir.” Dar gelirlilerden de KDV almayı düşünüyorsunuz tamam. Ama dar gelirlilerin önemli bir kısmı olan emeklilerimizin “refah” payını biraz daha yükseltmek seçimde size destek veren sosyal kesimi gözetmek doğru bir politika olamaz mı? Bırakın sizi destekleyip desteklemediklerini… bu memleketin dar gelirlilerinin refah payını yükseltmek gerekmez mi? Açıkçası Sayın Cumhurbaşkanımızın bu olup bitenlere duyarlı olacağını ümit ediyoruz. Haksız mıyım?
|
Yorumlar146