Livaneli, “Bükemediği eli öpemediği” için İttihatçıların darbeci geleneğine öykünmüş
- GİRİŞ15.01.2024 08:02
- GÜNCELLEME16.01.2024 08:08
Ömer Zülfü Livaneli, 30 yıllık husumetini, Maltepe Belediyesi’nin bir programında yeniden kusmuş gördünüz mü?
Ekrem İmamoğlu’na destek vereceğim derken, “çam ile çardağı devirmiş” duydunuz mu?
Tarihe 31 Mart Vak’ası olarak geçen kalkışmayı bahane eden İttihatçıların 2’nci Abdulhamid’e yönelik darbesine öykünmüş işittiniz mi?
31 Mart yerel seçimleriyle ilgili olarak, "Ya gerici ordular, Avcı Taburları ya da Hareket Ordusu kazanacak" ifadesini kullanmış okudunuz mu?
İmamoğlu’nun elini tutarak, “Hareket Ordusu’nun kazanacağına ben inanıyorum” demiş, gördünüz mü?
Öncelikle, Ömer Zülfü Livaneli’nin 30 yıl önce arkasına aldığı medyaya rağmen İstanbul Büyüşehir Belediye Başkanlığı seçimini Recep Tayyip Erdoğan’a karşı kaybetmesinin hıncını almak için her yolu denediğini bir kez daha gördüğümüzü kayıtlara geçirmek isteriz.
31 MART VAK’ASI VE YILDIZ BASKINI NEYDİ?
İkinci olarak birkaç hatırlatma yapma zaruretinin ortaya çıktığına işaret etmek isteriz.
Bir: İttihat ve Terakki’nin desteklediği ve Taşkışla’da konuşlandırılan çoğu Selanik’ten getirilen Avcı Taburları 31 Mart Vaka’sı olarak bilinen İstanbul’daki isyanın çıkmasında büyük rol oynamıştır.
İki: İttihat ve Terakki’nin örgütlediği Harekat Ordusu, Selanik’ten yola çıktığında Kurmay Başkanı Mustafa Kemal’di evet… Ama İstanbul önlerine geldiğinde görevden el çektirildi, hatırladınız mı?
Üç: Mustafa Kemal’in yerine Enver Paşa atandı. Ordunun Başındaki Hüsnü Paşa’nın yerine Mahmut Şevket Paşa getirildi. Enver Paşa’nın Kurmay Başkanı olduğu Harekat Ordusu, Yıldız Sarayı’nı basıp 2’nci Abdulhamid’i tahtan indirdi.
Dört: Dahası 27 Nisan 1909'da içlerinde Ermeni ve Yahudi temsilcilerinde olduğu bir heyet Yıldız Sarayı'na giderek Sultan Abdülhamid'e tahttan indirildiğini tebliğ etti.
Beş: Livaneli, Mustafa Kemal’e bile “darbe yapan” İttihatçıların Harekat Ordusu ile Ekrem İmamoğlu’nu özdeşleştirmesi cahillik değilse neyin işaretidir?
Altı: Livaneli, İttihat ve Terakki’nin 31 Mart Vak’ası’nı bahane ederek, Yıldız Sarayı’nda darbe yapmasına öykünüyor bu açık.
Peki, Livaneli’ye göre Harekat Ordusu’ndaki hangi figür, İmamaoğlu’nu temsil ediyor? Ki İmamoğlu’nun elini kaldırıp, “Hareket Ordusu’nun kazanacağına ben inanıyorum” diyor. Benim gibi siz de merak etmiyor musunuz?
İLİŞKİ “ÜSTADI” LİVANELİ, YİNE KENDİNE ÇALIŞIYOR FARK ETTİNİZ Mİ?
İttihatçıların darbeciliğine öykünen Ömer Zülfü Livaneli kim?
Sorunun cevabını sona bırakalım.
Burada sözü, Allah rahmet eylesin kıymetli Ahmet Kekeç’e devredelim.
Ziyar defalarca Livaneli’nin ipliğini pazara çıkaran yazılar yazmıştı yakın tarihte.
Onlardan birinin tarihi 24 Mart 2020.
Kekeç ölümünden az önce Star’da yazdığı yazıda,
“Gel buraya Zülfü” başlığını kullanmıştı.
“Detone sesiyle ‘dünya çapında’ ünlü olmuş başka bir şarkıcı var mıdır” diye soruyla başlayıp bakın neler söylemiş,
“Zülfü Livaneli’miz (muhtemelen) bu alanda tek.
Bu nasıl oluyor?
Biraz şans...(…)
Biraz da kişisel beceri...
Çünkü Zülfü Livaneli’miz ilişki kurmada (çevre edinmede) oldukça mahir bir arkadaşımız.
Çevre seçerken fayda/zarar unsurunu gözetir ve kendisine fayda getirmeyecek ilişkilerden özenle kaçınır.
Mümkün olsa da, saygıdeğer Yağmur Atsız’ın ‘Ömrümün İlk 65 Yılı’ adlı harikulade kitabını okuyabilseniz. Orada müthiş bir ‘Zülfü Livaneli’ bölümü var: İnsanları nasıl kullandığı, ne tıynette bir adam olduğu, yüzündeki ‘hoşgörü’ maskesine rağmen (yeri geldiğinde) ne mütecaviz bir ruh haletine büründüğü... Otuz iki kısım tekmili birden...
Hatırlayalım:
Bir canlı yayında, ‘Neden bestelerinizin büyük holdingler tarafından reklam müziği olarak kullanılmasına izin veriyorsunuz?’ diyen bir üniversite öğrencisini haşlamış, aynen şöyle demişti: ‘Onları ben üretiyorum. Sen de üret, sen de sat it oğlu it...’
Hoşgörü maskeli Livaneli’nin ‘başarılı’ olduğu konulardan biri de şu:
Çok iyi ‘geçmiş hikâyesi’ yazıyor. (…)
Hayata (entelektüel hayata) ortaokul mezunu bir müptedi olarak başlamanın ‘eksikliğini’ hep hissetti ve bunu (okulsuzluğunu) gizlemek için bin dereden su getiren biyografiler yazdı.
(…)
Fakat, ‘usta yazar ve müzisyenimizin’ küçük bir sorunu var:
Cehalet...
Düşünebiliyor musunuz, ‘Arasat” ve ‘Arafat’ kavramlarını bilmeden hikâyeler yazıyor ve bunu da (bu cehaletini de) kitabın kapağında teşhir ediyor. Kendi kendini ele veren bir cehalet...
Oysa ‘Arafat’ta’ değil, ‘Arasatta Bir Çocuk’ olacaktı...
Peki, bayram değil seyran değil, nerden icap etti bu Zülfü Livaneli yazısı?
Şurdan:
Her şey olmak isteyen değerli sanatçımız şimdi de ‘sosyal medya trolü’ olmuş, gelene geçene korona virüs ayarı veriyor.
Bunu yaparken de ülkesine duyduğu nefreti gizlemiyor.
Bakın kendisine laf yollayan bir ‘user’ e neler söylemiş: ‘Kendime sürekli şunu hatırlatmam gerek: Burası, meleklerin etek altı seyredilir diye rasathaneyi yıkanların ülkesi. Ve mantık firar etmiş.’
Şimdi bir ‘yeni zamanlar trolü’ olan müddei Livaneli’ye soralım:
Bu toprakların tarihinde rasathane ne zaman yıkılmış?
Hangi dönemde, hangi tarih aralığında?
Kim yıkmış?
İsim, tarih ve (bulabiliyorsan) belge sunacaksın Livaneli, kaçmak yok.
Bir de şu:
Sana meleklerin cinsiyeti bulunduğunu kim söyledi de, ‘etek altı’ gibi cinsel çağrışımı olan laflar ediyorsun?
Hiç utanmıyor musun?
Bir gün cehaletimi yüzüme vururlar diye korkmuyor musun?”
30 YIL ÖNCEKİ YENİLGİYİ HALA HAZMEDEMEDİN ÖYLE Mİ?
Ahmet Kekeç’e rahmet olsun. Livaneli’nin ipliğini pazara çıkartmıştı daha birkaç yıl önce. İlişkileri üzerinden kendisine bir dünya kurmuş Livaneli, şimdi de 30 yıl önce seçimi kaybettiği Erdoğan’dan öç almak için yine saf tutmuş!
Ne diyelim, Allah müstehakını versin, hiç mi duymadın “Bükemedin eli öpeceksin” atasözü, hı?
Yorumlar92