Siyasette cicim ayları sonar erdi, turnusol kağıdı neyin ne olduğunu ortaya çıkardı
- GİRİŞ17.05.2024 08:22
- GÜNCELLEME19.05.2024 08:51
CHP lideri Özel, Sözcü’de katıldığı canlı yayında, “Bir biriyle bağlantılı” diyor. Ve, “Sinan Ateş iddianamesi ve Ayhan Bora Kaplan davası bağlamında Ankara Emniyeti’nde yaşananlar” diye ekliyor.
Soru soran gazeteci bir ara name söylüyor, “Kavala’nın yeniden yargılama başvurusu reddedildi!”
Sayın Özel sufleyi alıyor, “Yargıtay seçimlerinde adaylıktan çekilen isim Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olarak atandı” diye devam ediyor.
***
Pazartesi gününden bu yana yaşadıklarımız, tez-antitez-sentez bağlamında da… Siyasette karşılıklı kart açma olarak da….
Dar alanda yaşanan müthiş bir kapışma olarak da yorumlanabilir.
***
Anlatalım…
CHP lideri geçtiğimiz hafta pazartesi günü MHP lideri Bahçeli’den randevu istedi. Anında randevu verildi. Salı günü Meclis’te görüşme yapıldı.
Görüşmede Özel’in Sayın Bahçeli’ye, “Sinan Ateş cinayetini hatırlattığı” CHP medyasına servis edildi.
Zamanlama o kadar iyi işletildi ki, Sinan Ateş cinayeti iddianamesinden çekilip alınan “işte cinayeti işleyeni taşıyan otomobil” diye haberler paylaşıldı.
Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, Sözcü TV'de gazeteci İpek Özbey'in sorularını yanıtladı. Ateş, CHP lideri Özgür Özel'in kendisine eşinin ölümüne ilişkin olarak ‘Devlet Bahçeli'nin bu işte bir dahlinin olduğunu düşünüyor musun’ diye sorduğunu söyledi.
Allah’tan Ayşe Ateş bu cümlenin arkasından şu cümleyi de kurdu o yayında,
“Ben Devlet Bahçeli'nin bu işle hiçbir ilgisinin, haberinin olduğunu düşünmüyorum."
Ama, yine aynı günlerde Sinan Ateş’in vurulma anına ilişkin görüntüler ilk kez yine CHP medyasında yayınlandı.
Amaç belliydi, Sinan Ateş cinayeti üzerinden MHP liderliği “baskılanmak” isteniyordu.
***
Özel’in “normalleşme” sürecinde ilk ziyareti Cumhurbaşkanı Erdoğan’aydı. O ziyaret öncesinde Osman Kavala’nın serbest bırakılmasına ilişkin yayınlar gördük. Bize göre “Ak Parti içinde MHP ile devam etmeyelim” diyenlerin de bu görüşte olduğuna ilişkin emareler vardı.
Nihayet, hem Ak Parti’yi müzahir yazarlar hem CHP medyasından yazarlar Kavala’nın yeniden yargılanmasına ilişkin aynı cümleler ve aynı kaynaktan alınan “bilgiler”le yazılar yazdı.
Beklenti yüksekti. Kavala’nın yeniden yargılanma yoluyla salıverilmesi bekleniyordu.
Hatta, bir Yargıtay içtihadının gereği olarak, 13’ncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin üyeleri değiştirildi. (Yargıtay içtihadına göre, Yeniden yargılama talebini karara bağlayacak mahkeme, yargılamada bulunanlardan oluşamıyor.)
Yine aynı gazeteciler, “Toplumu rahatlatacak umut doğdu. Sevineceğimiz haber alabiliriz” minvalinde yazılar yazıp paylaşımlar yaptı.
***
Tam da böyle bir ortamda birden Ayhan Bora Kaplan’ı bir polisiye filmin aksiyon sahnesi edasında gözaltına alan Ankara Emniyeti’nde görevli üst düzey polis şefleriyle ilgili çok tartışılan bir süreç yaşandı.
Bir itirafçının paylaşımları ve ses kayıtlarından öğrendiğimiz kadarıyla, bu polis şefleri, itirafçının vermesini istediği ifadeyle Ak Partili bakan, millitvekili ve bürokratların isimlerinin geçtiği bir şema oluşturulacaklarmış…
Yine itirafçıya verilen telkinle “MHP de “patlatılacak”mış
Bu söz konusu polis şefleri önce açığa alındı sonra gözaltına alındı. Ama bu arada, Devlet Bahçeli, “Üç beş kişi ile sınırlı kalamaz” dedi, 15 Temmuz’daki darbecilerin akibetini hatırlattı. Kumpası, darbe teşebbüsü olarak nitelendirdi, “Hedef MHP, Ak Parti ve nihayetinde Türkiye” dedi.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “FETOvari işler” dedi, “Üzerine gideceğiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kuklayı da kuklacıları da biliyoruz” dedikten sonra, bürokratik hegemonyaya teslim olmayacaklarını anlattı.
Öğrendik ki, işin içinde iş vardı. Gizli tanığın ayağında elektronik kelepçe olduğu halde Ankara’da mekandan mekana dolaştığı…
Nihayetinde bir işkembecide çıkan çatışmada vurulduğu…
Ayağının alçıya alındığı anlarda elektronik kelepçenin çıkarıldığı…
Bir daha takılmadığı ortaya çıktı.
Kelepçeden kurtulan gizli tanığın apar topar yurt dışına kaçtığı…
Ne hikmetse Alman gizli servisine “içerik üreten” kaçkın bir gazeteciye “ifşatta bulunurken”, polisleri de faş ettiği ortaya çıktı.
***
Lütfen buraya dikkat buyurun!
Kavala’nın akıbetini yargı belirleyecekken siyasete bir ödev verilmek istendi. Böylece “normalleşme”nin kapısının açılacağı vehmedildi.
Geri tepti.
Sinan Aktaş cinayeti üzerinden Sayın Bahçeli ve MHP baskılanmak istendi.
Geri tepti.
Ayhan Bora Kaplan soruşturması araçsallaştırılarak “geçmiş” ile hesaplaşma içingirildi.
Polis şeflerinin kurduğu büyük kumpas, devşirdikleri gizli tanığın ağız ishali olmasıyla ortaya saçıldı.
Geri tepti.
Normalleşme diyerek, Kobani Davası sanığı Selahattin Demirtaş’ın ceza almayacağı telkinleri yapıldı.
Geri tepti.
Sayın Özel en son Kobani Davası olarak isimlendirilen davanın neticesinde Selahattin Demirtaş başta olmak üzere HDP’lilere (DEM) verilen cezalar üzerine akşam Sözcü’deki üslubu normalleşmeden çok farklıydı.
Ne Ayhan Bora Kaplan soruşturmasına ilişkin soruya cevap verirken…
Ne Sinan Ateş cinayetine ilişkin olup biteni anlatırken…
Ne yeni anayasa tartışmalarına ilişkin görüş beyan ederken…
Özel, özenli ve rikkatli değildi!
***
Toparlayalım.
İki hafta içinde gelişen siyasette “normalleşme” süreci bize göre kısa sürdü. Turnusol kağıdı işlevi gören Kavala meselesi, Kobani Davası, Sinan Ateş cinayeti ve Ayhan Bora Kaplan’ı gözaltına alan polis şeflerinin gözaltına alınması olaylarıyla cicim ayları sona erdi.
Son bir not: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün gece Resmî Gazete’de yayınladığı kararname ile 28 Şubat davası hükümlülerini “sağlık” gerekçesiyle affetmesi, Erdoğan cephesinde “yumuşama” sürecinin devamına işarettir. Ama Özel cephesi bu yumuşamayı bile boşa çıkartacak “gerginlik” içine girmiştir.
Muhatabına Not: Bu köşeyi takip edenler Cumhur İttifakı’nı bozma çabalayanları kayıtlara geçirmiştik. Son bir haftadaki olup bitenlerin neticesi şudur: Erdoğan ve Bahçeli öyle bir huruç harekatı yaptı ki abluka darmadağın oldu. Yeni bir mücadele yeniden başlıyor haberiniz olsun.
Hasan Öztürk / Haber7
Yorumlar34