1071’i de 1922’yi de selamlıyoruz…
- GİRİŞ26.08.2024 08:48
- GÜNCELLEME27.08.2024 09:00
Alparslan da bizim Mustafa Kemal de
Bugün Malazgirt Zaferi’nin 953’ncü yılı.
Bugün aynı zamanda Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın başlangıcının 102’nci yılı.
Yani 30 Ağustos Zaferi için taarruz emrinin verildiği gün.
Ağustos ayı zafer ayıdır bizim için. Malazgirt gibi… Dumlupınar gibi… Daha niceleri gibi..!
***
Sıcaktır. Çetindir. Güçtür. Lakin Ağustos ayı bizim için zaferdir.
Büyük Taarruz’dan, Malazgirt’e, Kıbrıs’ın fethinden Mohaç’a, Belgrad’ın fethine, Çaldıran’a…
Türk tarihinde Ağustos ayı zaferlerle doludur. Zafer ayıdır, Ağustos.
Bunlardan biri de Mercidabık zaferidir. Suriye’nin kapılarının açıldığı Mercidabık Savaşı 24 Ağustos 1516’da yapıldı ve savaşın sonunda kazanılan zafer ile Suriye ve Mısır’ın kapıları bize açılmış oldu.
Kudüs, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Osmanlı topraklarına katıldı ve 1917’de çekilinceye kadar barış yurdu oldu.
Mercidabık Zaferi’nin yıl dönümünde yakın tarihte bir şey daha oldu. 24 Ağustos 2016’da bu kez Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Müşterek Özel Görev Kuvveti tarafından Suriye’nin Halep kentine bağlı Cerablus bölgesinin terör örgütü DAEŞ unsurlarından temizlenmesi amacıyla harekat başlatıldı. Fırat Kalkanı Harekatı’nın ilk günü ile Mercidabık Zaferi aynı güne denk getirildi.
“Tesadüf” mü dedi birileri?
Hadi oradan..!
“Tıpkı, 1071 Malazgirt Zaferi’nin yıl dönümü olan 26 Ağustos 1922’de Mustafa Kemal’in Büyük Taarruz’u başlatması gibi” desek…
O da mı tesadüf? Hadi oradan..!
Büyük tarih şuuru ile büyük millet olmanın göstergesi olarak, bu böyledir.
Tıpkı, dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 21 yıl sonra ilk kez Kabine’yi Ankara dışında Ahlat’ta toplaması gibi.
26 Ağustos 1071’e atıf yapmak için.
26 Ağustos 1922’ye atıf yamak için.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Cumhuriyet ile Osmanlıyı, Selçukluyu buluşturması, barıştırması büyük tarih yürüyüşünde Türkiye Cumhuriyeti’nin “köklü bir çınar” olduğunun tescili niteliğindedir.
***
Ağustos ayı sıcaktır. Çetindir. Güçtür. Lakin bizim için ayın zamanda zafer ayıdır.
Malazgirt ile Bilad-ı Rum’un (Anadolu) kapısını açan ceddimiz, Mercidabık ile Bilad-ı Şam’ın (Suriye) kapılarını açmıştı. 26 Ağustos 1922’de de Anadolu’nun çekilebileceğimiz son sınır, son kale olduğu ve ilelebet Türk vatanı olarak kalacağı cümle aleme ilan edildi.
Bu örnekleri neden verdiğime gelecek olursak.
SEVR’İN KABULÜ DE TOZLU RAFLARA KALDIRILMASI DA AĞUSTOS’TADIR
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde kurulmak istenen terör koridorunu “ölüm kalım” meselesi görmesinin çok haklı gerekçeleri vardı. Mesela onlardan biri de Sevr’in tekrar diriltilmesi meselesidir. Kaderin cilvesine bakın ki Sevr’in imzalanma ayı da Ağustos’tur. Ne var ki 10 Ağustos’ta 1920’de Sevr’i imzalayanlar 19 Ağustos 1920’de Meclis tarafından vatan haini ilan edilmiştir. Sevr, büyük direncimizin sonucu tarihin tozlu raflarında uygulanamadan öylece kalmıştır yine bir Ağustos ayında.
Bugün işte Türkiye, Sevr’i tekrar tozlu raftan indirip önümüze koymak isteyenlere karşı mücadele veriyor ve meseleyi bir “ölüm kalım” meselesi olarak tanımlıyor.
Malazgirt Zaferi’ni selamlıyoruz.
Büyük Taarruz’u selamlıyoruz.
1071…
1516’yı…
1922’yi selamlıyoruz..!
Alparslan da bizim, Kanuni de… Elbet Mustafa Kemal de…
Zaferler yolumuza devam etmeyi diliyoruz.
Kalın sağlıcakla.
Yorumlar3