Bazen maslahat gözetmek gerekmez mi
- GİRİŞ19.02.2025 08:52
- GÜNCELLEME20.02.2025 08:52
Diyarbakır’da hafta sonu bir çalıştay vardı. Çalıştay öyle bir zamanlamayla yapıldı ki gerçekten “tartışılmayı” hak etti!
Evet: ama…
Gözetilmesi gereken maslahat gözardı edilince tartışmanın zemini kaydı.
“Ne amaçlandı” sorusunun sorulması zaruret haline geldi!
“Tartışmak için gerekli normal bir zemin oluştu mu” derseniz; cevabım hayır.
Çünkü, seçilen zaman, murat edilen maksadın çok önüne geçti!
ERDOĞAN, “TEK AMAÇ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN KENDİNİ FESHETMESİ” DEDİĞİ HALDE…
Önce iki hatırlatma:
Birincisi;
11 Ocak 2025 günü Ak Parti Diyarbakır İl Kongresi’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan.
Erdoğan, o gün 22 Ekim’de MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açtığı “Umut Kapısı”yla ilgili olarak bir çerçeve çizerken önce Diyarbakır üzerinden şu hatırlatmayı yaptı;
“Diyarbakır'ın huzuru, Türkiye'nin huzurudur. Diyarbakır'ın kaderi, Türkiye'nin kaderidir. (Diyarbakır) İslam'ın mührü bir şehirdir. Her şeyden çok birlikte yaşama hukukuna kundak olduğunu dost da düşman da çok iyi bilir. Bizim kardeşliğimiz İslam kardeşliğidir. Dicle ve Fırat nasıl tabii ve tazeyse bizim kardeşliğimiz de bu güzelliktedir. Bizim kardeşliğimiz daha sağlamdır.”
Ardından da olup bitenin çerçevesini şu cümlelerle çizdi;
“Son dönemde gerçekleşen çalışmaların tek amacı terör örgütünün kendini feshetmesi. Silahların kayıtsız şartsız bırakılması. Siyasi vesayetin tamamen kaldırılması. Siyasi yapıya kendini geliştirme fırsatı verilmesi. İç cephenin güçlendirilmesi. Bu Kürt kardeşlerimizle ilgili bir konu değil, terör örgütünün tasfiye edilmesiyle ilgili bir husustur.”
İMRALI HEYETİ, “ÇÖZÜM DEĞİL, KURMAYA ÇALIŞTIĞIMIZ BARIŞI” DEDİĞİ HALDE…
İkinci hatırlatma ise şu;
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çizdiği çerçeveye uygun açıklama ise yine aynı gün Edirne’de tutuklu Selahattin Demirtaş’ı ziyaret eden İmralı Heyeti’nden Sırrı Süreyya Önder yaptı.
Önder;
“Çözüm demokratik bir mücadele ve uzun soluklu bir iştir” dedikten sonra, “Şu an için, kurmaya çalıştığımız barıştır. Kamuoyundan bir şey saklamıyoruz. Yüreğimiz elimizde geziyoruz” dedi.
Önder aynı konuşmada, bir süreçten bahsedilmeyeceğini ve öncelikle barışın inşasının gerektiğini vurguladı. Olan bitenin yanlış bir çerçevede tartışıldığını da anlattı.
DEMEK Kİ NEYMİŞ? MESELE “TERÖRSÜZ TÜRKİYE” MESELESİYMİŞ
Yani, Sayın Bahçeli’nin 22 Ekim’de yaptığı çağrı, “Terörsüz Türkiye” için yapılan bir çağrı.
Yani, Sayın Cumhurbaşkanı’nın çizdiği çerçeve, “Terör örgütünün silah bırakması” ve dolayısıyla “Terörsüz Türkiye” çerçevesi.
Yani, Terör örgütü PKK ele başı ile İmralı’da görüşen heyetin söylediği “Öncelik barışı inşa etmek!”
Yani, bu bir al-ver ya da bir pazarlık süreci değil. Hele hele “Kürt meselesi” denen çok tartışmalı, çok sorunlu çok talepli, çok istismara açık sorunun “çözümü” yönünde yeni bir “süreç” değil!
Öncelikle aradaki silahın ortadan kaldırılması süreci! Sonrası uzun, ince bir yol. Ama büyük engelin aşıldığı bir yol!
***
Peki hafta sonu Diyarbakır’da düzenlenen çalıştayın ismi ne?
“Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı”
Peki sonuç bildirgesinde benim hatırladığım 40 yıldır söylenen ve talep edilenlerden ayrı ne var?
Hiç!
Peki, bir “devlet inisiyatifi” olarak başlayan “tek tarafılı terör örgütünün tasfiye süreci”ne bu çalıştayın bir katkısı olabilir mi?
Hayır!
O zaman ne oldu da bu zamanda bu çalıştay yapıldı?
İçlerinde dostlarımızın olduğu, içlerinde hayatta yanyana gelmeyeceğimiz çok farklı düşünenlerin olduğu...
İçlerinde, uzun yıllar birlikte yayın yaptığımız isimlerin olduğu çalıştay heyeti, iki gün boyunca benim hatırladığım 40 yıldır konuşulan, tartışılan meseleleri bir kez daha konuştu ve sonuç bildirgesine “talepler” olarak koydu!
Peki, bu taleplerin “Terörsüz Türkiye için silah bırakma sürecine” bir katkısı var mı?
Hayır!
Peki neye yaradı?
Sayın Bahçeli’nin açtığı kapının kapanma ihtimalini güçlendirdi.
Sayın Erdoğan’ın Diyarbakır’da söylediği “terör örgütüne silah bıraktırma” sürecinde ters manivelaya neden oldu.
Terör örgütü PKK dışındaki siyasal hareketlerin “sistem içinde” kendine açtığı alanın daralma ihtimali güçlendi.
***
Bitirelim!
Diyarbakır’da hafta sonu bir manidar çalıştay yapıldı.
Bu çalıştay, çok kırılgan bir meselemize özenle ve ihtiyatla yaklaşmamız gerektiğini bir kez daha “kötü bir örnekle” ortaya koydu.
Keşke bu çalıştay bu zamanda değil de “terör örgütünün tasfiye sürecinden sonra” çok daha kapsayıcı ve çok daha güçlü katılımcı ile yapılmış olsaydı!
***
İSLAM BİR KAVMİN DİNİ MİDİR? MAZLUMİYET SADECE BİR KAVMİN TEKELİNDE MİDİR?
Muhatabına Not:
Malkom X (Allah ona rahmet etsin) Hacca gitmeden önce İslam’ın sadece siyahilere ait bir din olduğuna inanıyordu. Çünkü, Elijah Muhammed ona öyle öğretmişti!
***
Malcom X (Allah ona rahmet etsin) Hac’da, beyazların, sarışınların, esmerlerin, siyahların, kızılların, kumralların hep birlikte Kabe’nin etrafında “kardeşçe” döndüğünü görünce, İslam’ın bir zümrenin ve bir kavmin dini olmadığına “iman” etti!
Bilmem anlatabiliyor muyum ağalar..!
Sahi, din ve mazlumiyet bir kavmin tekelinde midir?
Yorumlar43