Ak Parti kongresinin zamanlamasına ve kongredeki değişime baktığımız zaman ne görüyoruz?

Ya da yakın coğrafyamızda olup bitenlerle Ak Parti’deki değişimin doğrusal bir bağı olabilir mi?

MERKEZ ÜLKE TÜRKİYE

Dün önce Rus Dışişleri Bakanı Lavrov ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Ankara’da bir araya geldi. Saatler süren görüşmenin ardından kameraların karşısına geçen ikili hem Ukrayna-Rusya savaşına, hem Suriye meselesine hem de İsrail’in Filistin topraklarındaki vahşetine ilişkin açıklamalar yaptı.

Aynı gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Lavrov’u kabul etti. Kabine Beştepe’de toplandı.

Bu arada, Trump, Macron’u kabul etti. Zelenski’nin Amerika’ya doğru yola çıkacağına ilişkin ilk emareler belirdi.

Almanya seçimlerinde eski Doğu Almanya’nın tamamı AFD’nin renklerine büründü. Almanya’da “Büyük koalisyon” hayali ile ancak krizden çıkılabileceği yorumları yapılmaya başlandı.

Suriye’de İsrail tehlikeli adımlar attı. İsrail Batı Şeria’ya yıllar yıllar sonra tanklarla girdi.

Şam yönetimi, “kimseyle savaşmak niyetinde değiliz” derken, YPG/PKK ile “petrol” ve “doğalgaz” anlaşması yaptı!

***

Gördüğünüz gibi, etrafımızda, yakın coğrafyamızda olağanüstü bir hareketlilik yaşanıyor. Dünya yeniden kuruluyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan düzenin yıkıldığını biliyorduk da yerine ne ikame edileceğini kestiremiyorduk.

Tam da böyle bir ortamda, “merkezileşmiş” ve güçlü siyasi iradelerle yönetilen ülkeler yeni kurulan dünyada yerini almak için büyük mücadele veriyor.

Dünyada yükselen milliyetçi dalga… Yükselen milli çizgi Türkiye’ye de yansıyor.

NE LİBERAL DEMOKRASİ, NE LİBERAL EKONOMİ…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kongrede, “Ya silah, ya siyaset” dediği…

“Terörsüz Türkiye” dediği…

“Kayıt dışı siyasete izin vermeyiz” dediği …

“Çok kazanandan çok alacağız” dediği …

Kabine Toplantısı sonrası, “Serbest piyasa demek 'başıbozukluk' demek asla değildir” dediği mesele…

Dünyanın geldiği noktaya işarettir.

Ve yeniden kurulan dünyada edilgin değil etkin olma çabasının tezahürüdür..!

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Batı’nın yaşadığı “buhran”ın aşırı sağın yükselişine neden olduğunu söylüyor.

Kabine Toplantısı sonrası yaptığı açıklama bu konuda çok dikkat çekici cümleler kurdu.

Dedi ki, “Geçtiğimiz yüzyılın albenisi en yüksek ideolojisi olan liberal demokrasi ciddi bir krize ve darboğaza girmiştir. Bir dönem tüm sorunların ilacı olarak gösterilen liberal demokrasi artık eski itibarını ve etkisini yitirmiştir.”

Yine dedi ki, “Avrupa Birliği'ni içine düştüğü çıkmazdan sadece Türkiye kurtarabilir.”

BATI’NIN İLACI TÜRKİYE, EKONOMİNİN İLACI SERBEST PİYASAYA MÜDAHALE

Başa dönelim.

Ak Parti lideri Erdoğan, partisini zamanın ruhuna uygun olarak hem gençleştirdi, hem yeni bir paradigma inşası içine girdi.

Bu paradigmanın ne olduğuna ilişkin çok önemli ipuçlarını hem kongrede hem dünkü kabine doplantısı sonrası yaptığı konuşmada verdi.

Türkiye etkin bir dış politika ile Avrupa Birliği perspektifini güncelliyor. Yine Türkiye, Rusya-Amerika ekseninde tam orta yerde duruyor. Bir NATO ülkesi olarak Ukrayna ile ortaklaşırken, aynı anda Rusya’nın güvenini kazanıyor.

Trump’ın Gazze planına cepheden karşı çıkarken, Ukrayna savaşının bitmesi için “kolaylaştırıcı” rol üstleniyor.

Liberal demokraziye ağır eleştiriler yöneltirken, “Serbest piyasa”ya müdahale sinyalleri veriyor!

O halde uluslararası arenada “merkez”e oturan Türkiye’nin “iç çephe”de yeni bir denklem kurması da anlaşılabiliyor.

Ak Parti artık daha merkezde… Ama daha milliyetçi bir partidir. Ve bu partinin mihenk taşı olarak Erdoğan, hem uluslarası alanda Türkiye’yi denge unsuru olarak inşa ediyor;

Hem partisi Ak Parti’yi Türkiye içinde denge unsuru olarak merkeze oturtuyor.

Olup biten budur!

Bilmem anlatabiliyor muyuz?