Lozan statülü değil eşit statülü vatandaşların sözleri!
- GİRİŞ04.11.2011 11:15
- GÜNCELLEME04.11.2011 11:15
Önce bir fıkra:
İngiliz Avam Kamarası’nda söz alan bir milletvekili kürsüden konuşmaya başlar:
“Kraliyet sarayı yıkılmalı. Monarşi kaldırılmalıdır..!”
Milletvekili kürsüden inmek üzereyken, üst düzey bir polis şefi kürsüye yaklaşır ve şöyle seslenir:
“Sayın vekiller, milletvekilimizin yapmış olduğu konuşma nedeniyle tebrik ediyoruz. Ancak bu düşünceyi hayata geçirmek isteyen varsa, lütfen benimle gelsin..!”
Yukarıdaki fıkrayı tam böyle değil ama buna yakın bir ifade biçimiyle Türkiye Rum Cemaati’ne yönelik Rumca yayın yapan Apoyevmatini gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Mihail Vasilidiadis anlattı.
Fıkrayı anlattığı mekan Dolmabahçe Sarayı.
Ev sahibimiz Meclis Başkanı Cemil Çiçek’ti.
Toplantının amacı, Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nu ile medya yöneticilerini buluşturmaktır.
Toplantı aslına bakılırsa tatsız tuzsuzdu!
Çünkü, baştan Meclis Başkanı Çiçek, Komisyon Başkanı şapkasıyla çalışma usullerini 15 madde olarak bizlere sıraladı.
Ardından, usul, içerik gibi konuların tartışmaya açılmasını önlemek için, çalışma aşamalarının birincisinde olduklarının altını çizdi.
Bu birinci aşamayı da “Katılım, veri toplama ve değerlendirme” şeklinde özetledi.
Hal böyle olunca, biz medya mensuplarının sorduğu neredeyse bütün sorulara Meclis Başkanı Cemil Çiçek, ya “Tekraren söylüyorum, biz şu an veri toplama aşamasındayız“ diyerek komisyon üyelerini tedirgin edecek her türlü salvodan korudu.
Ya da “Biz sizden katkı bekliyoruz” derken, aslında “Bu masada müzakere ederek değil, medyada bu meseleyi tartışarak katkı vermenizi bekliyoruz” demeye getirdi!
Toplantı bittiğinde ekseriyetimizin zihninde, “Bu meşakkatli yol, birçok mayın ile döşeli, iş o kadar da kolay değil” algı oluşsa da içeriden size aktarabileceğim güzel şeyler de oldu.
İşte onlardan biri:
54 yıllık gazetecilik hayatında ilk kez devlet tarafından böyle bir toplantıya davet edildiğini söyleyen Rumca yayın yapan Apoyevmatini gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Mihail Vasilidiadis, önce yukarıdaki fıkrayı anlattı ve düşünce özgürlüğüne vurgu yaptı, ardından şunları söyledi: “Yeni Anayasa’dan bir azınlık olarak çok bir şey beklemiyorum. Çünkü Lozan ile bizim haklarımızın çerçevesi çizilmiş. Ancak bir Türk vatandaşı olarak bu çalışmayı önemsiyorum.”
Vasilidiadis’e itiraz Agos temsilcisinden geldi.
Ermeni cemaatinin gazetesi Agos’un Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş, gelinen noktada yapılacak yeni anayasanın Lozan’daki azınlıklık haklarının üzerine çıkabileceğini söyledi ve ekledi, “İşte bu noktada Vasilidiadis’e katılamıyorum..!”
Şalom gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İvo Molinas ise öyle bir söz söyledi ki, yeni anayasa bu memlekete neden gerekli sorusunun cevabı gibiydi.
Molinas söze şöyle başladı: “Böyle bir toplantıya ilk kez çağırılıyorum. Bu davet ile birlikte bende, Lozan statülü vatandaş olmadığım, eşit statülü vatandaş olduğum algısı oluştu.”
Milli Gazete’den Mustafa Kurdaş’ın “Yeni anayasada istismar alanı olarak ortada duran laiklik meselesinin tanımı yapılmalı” sözü ile Yeni Akit’ten İbrahim Acar‘in “Kılık kıyafet meselesinin de yeni anayasa ile çözülebileceği” ne ilişkin cümleleri Meclis Başkanı Çiçek’in “Biz henüz müzakere aşamasında değiliz” diyerek toplantının amacına vurgu yapmasıyla püskürtülmüş oldu.
Dolmabahçe Sarayı’nın o buğulu, hafif nemli; biraz serin ve fakat harikulade ortamında kahvaltı eşliğinde Cemil Çiçek başkanlığında kurulan Anayasa Hazırlık Komisyonu’nun üyeleriyle biz medyacıların buluşmasından somut olarak sadece “destek” talebine, “olur” sözü çıktı.
Ne komisyon üyesi CHP’li Süheyl Batum laf söyledi.
Ne MHP’li Tunca Toskay “kırmızı çizgiler”den söz etti.
Ne BDP’li Sırrı Süreyya nükte yaptı!
Ne Altan Tan, hararetine hararet katan çıkışta bulundu!
Cemil Çiçek güzel güzel anlat…
Bize düşen de “bir güzel dinlemek” oldu!
Görünen o ki, yeni anayasa meselesi Türkiye’nin “olmazsa olmazı.”
O halde, sadece bir kesimin taşın altına elini koyması meseleyi çözmeye yetmeyecek!
Sorumluluk hepimizde!
Görelim Hüda ne takdir etmiş.
Kalın sağlıcakla.
Minyeli Abdullah’tan Allah’ın Sadık Kulu’na..! |
Baştan anlaşalım… Ben bir sinema eleştirmeni değilim ve biraz sonra yazacaklarımı bir sinema eleştirmenin yazdıkları gibi okumayın lütfen… İlk önce şunu belirtmeliyim, iki filmin galasına gittim bu yaşıma kadar. Biri Minyeli Abdullah, diğeri dün gece izlediğim Allah’ın Sadık Kulu Barla… Şimdi konuya geleyim: Yücel Çakmaklı rahmetlinin, Hekimoğlu İsmail’in o unutulmaz eseri Minyeli Abdullah’ı beyaz perdeye aktarması Türk Sinema Tarihi’nde önemli köşe taşlarından biriydi. (Ki onca çekim hatası olmasına rağmen. HÖ) Tıpkı Minyeli Abdullah gibi dün gece Genel Koordinatörlüğü’nü Hidayet Karaca’nın yaptığı ve ilk uzun metrajlı 3D Animasyon teknolojisi kullanılan Allah’ın Sadık Kulu Barla filmi de köşe taşlarından biri olacak göreceksiniz. Allah’ın Sadık Kulu Barla, Bediüzzaman’ın Barya günlerini anlatıyor. Yani gerçekliğin ta kendisi, 3D animasyon teknolojisiyle beyaz perdeye aktarılmış. Filmi iki açıdan konu edinmek istedim. Birincisi, animasyon teknolojisini biz Türklerin de artık bu denli kullanabildiğine örnek teşkil etmesi münasebetiyle. İkincisi ise, filmin içeriğine yönelik eleştirilerimin olması nedeniyle. Birincisi için bir “Buz Devri” kıvamına yaklaşılmış teknoloji için tüm ekibi tebrik ediyorum. İkinci hususa gelince; Senaryoda özellikle repliklerde neden bu kadar kalıp cümleler kurulduğunu anlamış değilim. Dahası, ömrünü insanların iki cihan saadeti için adamış bir “iman” önderinin, filmin hiçbir sahnesinde, “selam” vermemiş olması, gözden kaçan bir küçük detay olarak izah edilebilir mi bilmiyorum? (Sadece bir sahnede iki köylü bir biriye selamlaştı arka planda) Zira “Arapça farz, Türkçe vacip, Kürtçe caiz” diyen bir Bediüzzaman portresini sahneye taşıyan akıl, günümüz sorunlarına bile duyarlı olduğunu gösterdiğine göre… Sözün özü: Eksiği var, bana göre yanlışı da var! Lakin ortada var olan bir şey var: Bir gerçeklik (ruhumuzu titreten bir gerçeklik) 3D animasyon teknolojisi ile ortada… Hedef 5 milyon izleyici. Bu bir başlangıç. Devamı gelsin dileğiyle… Bu vesileyle Kurban Bayramınızı da tüm yüreğimle şimdiden tebrik ederim. |
Hasan Öztürk / Haber 7
hasan.ozturk@kanal7.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol