Türkiye'de karşılığı olmayan zihniyet
- GİRİŞ16.12.2011 10:25
- GÜNCELLEME16.12.2011 10:25
Attığınız her çamuru silmek için, uzun yıllar elbiselerini temizlemek zorunda kaldı bu millet! Boyunlarına astığınız her yaftayı oradan çıkarmak için, acıların türlüsünü sonuna kadar yaşadı.
Hep suçladınız:
Yobaz da oldular; din bezirganı da…
İstismar eden de oldular; gerici de…
Cahil de onlardı; göbeğini kaşıyan da…
Her seçim sonucunu, “Halk cahil olursa elbette böyle sonuçlar çıkar” diyerek aşağıladınız onları…
İmtiyazlı bir sınıf olarak devam etmek için her türlü numarayı çektiniz!
Değerlerini yerle bir etmek için, çocuklarını okul önlerinde, hastane kapılarında, devlet dairelerinin soğuk duvarlarının dibinde beklettiniz milletin.
Ne haykırmalara, ne ağlamalara yüz verdiniz!
İkna odalarında tamamlayamadığınız misyonunuzu, “militan kadrolar” eliyle sürdürmeye yeltendiniz!
xxx
Her attığınız çamurun izini, nasırlı elleriyle silmesini bildi bu halk…
Sabretti…
Azmetti…
“Kan kustu kızılcık şerbeti içtik” dedi.
Akıl etti!
Siz attığınız çamurun sıfatına layık olduğunuzun bile idrakine varmaktan aciz kaldınız!
Aslında bütün çirkinlikler…
Bütün yobazlıklar…
Bütün istismarlar...
Sizin zihniyetinizde neşet etti!
Siz içinde bulunduğunuz ruh halinin aynısını karşınızdakinde de var sandıydınız!
Xxx
Dün, “Başörtüsü bir üniformadır” diyerek üzerlerine geldiniz.
“Ne yani kendi adamlarımı değil de MHP’li militanları mı kadrolara alacaktım” diyerek “militan kadrolaşma” nasıl olurmuş bize gösterdiniz!
Bugün “Militan yargı” diye yaftaladıklarınızı kendi kadrolarınızdan seçememenin ihtirasına kapıldınız.
Yargıtay’ı kast ederek, “Orada verimli olacak adama ihtiyacımız yok bizim. Bize orada dik duracak adam lazım. YARSAV’ın militanı olacak adam lazım bize...” diye bas bas bağıracak hale geldiniz.
xxx
1998 yılında yazdığım bir yazının başlığı “Bir rüyam var”dı.
Ve o yazıda Fehmi Koru’nun kimya hocası eşi Nebahat Koru’nun üniversiteden uzaklaştırılmasından tutun da Ankara İlahiyat’ta başörtüsüyle okumak isteyen Şerife Katırcı’nın başına gelenlere kadar bir çok mağduriyeti anlatmıştım.
Sonunda da “bir rüyam var” deyip,
“Bukleli sarı saçlı kız ile, başörtülü kız üniversite kampüsünde kol kola yürüse” diye bitirmiştim.
Şimdilerde bu rüyam kısmen gerçekleşti derken…
İstanbul Barosu’nun koca sakallı erkek ağaları Amerikan ırkçılarına özenmiş meğer…
Baro’nun koridorlarına “Başörtülü giremez” diye yazılar asmışlar!
Gerekçe: Başörtüsü “Avukatlığa yaraşır kılık kıyafet” değilmiş.
Tıpkı ırkçı Amerikalıların 20’nci yüzyılın ortalarına kadar sağa sola astıkları “Zenciler giremez” yazısı gibi.
Kafanın içindekinin ne olduğu değil önemli olan, dışındaki öyle mi?
Bu kafa yukarıda en başta bahsettiğim kafa!
Yani seçkinci, fakat cahil…
Yani milletin değerlerini aşağılayan, fütursuzluğu hat safhaya çıkmış bir kafa…
Halkın basireti, zaman içinde bu zihniyeti tasfiye etti, marjinalleştirdi…
Anlamak istemedikleri, yarım asırdır yaptıklarının bugünlerde hala geçerliliğini koruduğunu zannetmeleri…
Yağma yok!
Artık arkaik kalan bu zihniyetinizin bugünün Türkiye’sinde karşılığı yok!
Kalın sağlıcakla.
Hasan Öztürk / Haber 7
hasan.ozturk@kanal7.com
Yorumlar9