Babalar ve oğullar
- GİRİŞ15.05.2012 11:58
- GÜNCELLEME15.05.2012 11:58
Ateş düştüğü yeri yakar!
Bu kez beni yakıyor...
Zira babamı kaybettim..!
xxx
"Artık uçurtma uçurtma zamanın geldi" diyen de...
"Kale'deki Mehmet amcana git şu ceviz ağacını götür sanan güzel bir kayık yapsın" diyen de...
"Topacı şöyle atarsan iyi döner, çelik çomak oyarken çomağı yakın mesafeden tutmaya çalışma" diyen de...
"Bahar geldiğin de ilk önce asmayı budamalısın, ağaçlar erken çiçek açmasın diye bulduğun bütün karları ağaç koklerine doldurmalısın" diyen de...
Köyün hakim tepesindeki kaya parçasına "ağacı sev", "köyü sev" yazısını 80'e merdiven dayamış yaşına rağmen yazan da...
Ankara'nın mezarlıklarından topladığı binlerce meşe palamudunu köyün boş arazilerine atıp "Üçü-beşi tutarsa kurt-kuş dalına yuva yapar" diyen de...
En nihayetinde Orman Bakanlığı'nın fidanlıklarından bir emeklinin bütçesini zorlayacak paralarla aldığı çam fidanlarını, bulduğu bir parmak su ile 20 yılda büyütüp o çam ağaçlarının dibine yatıp "Gördünüz mü artık kozalaklarınız bile oluyor" diyen de...
İstiklal gazisi bir babanın oğlu olmanın gururunu, ceketinin yakasına taktığı İstiklal Madalyası ile tamamlayan da...
Bir Köy Enstitüsü mezunu öğretmen olarak bu memleketin kara derili evlatlarına kalem tutmayı, kerahat cetvelini dahası adamlığı öğreten de...
24 yıl önce gittiği Hicaz'dan getirdiği zemzem'i kendi imalatı özel kutusunda "songününe" saklayan da O'ydu..!
O dediğim adam benim babamdır...
82 yıllık ömrünün sonunda O'na sadece tanıyıp bilen insanlar değil; bu memlekete armağan ettiği binlerce ağaç, o ağaçların üzerindeki börtü- böcek, kunt- kuş da dua ediyor; biliyorum..!
Ahirete kadar şimdi ayrılık vakti;
Allah'a ısmarladık baba!
Rabbim sana hamdolsun..!
Yorumlar12