Ankara bunları konuşuyor
- GİRİŞ21.09.2012 09:32
- GÜNCELLEME21.09.2012 09:32
Bu hep böyle olmuştur!
xxx
Terörün en şiddetlisini ve en kanlısını yaşadığımız şu günlerde…
Askerin içindeki bir kanadın Olağan Üstü Hal (OHAL) uygulaması taleplerini kapalı kapılar ardında dillendirirken…
Suriye krizi dönüp dolaşıp bir Hatay krizine doğru evrilmek istenirken…
Kamuoyunun çoktan üstünü örtüp geçtiği Oslo müzakereleri meselesini Haluk Koç eliyle tekrar gündeme getirip buradan bir salvo verebilir miyim, hevesine kapılan CHP, bu nedenle karışmışken…
Has Parti, kendini tasfiye etmişken…
Ankara, 30 Eylül'deki Ak Parti Kongresi'ne kilitlenmiş durumda!
Sadece Ankara değil, memlekette siyaset ile ilintili her kim ve her neresi var ise bu böyle…
Zira seçmenin yüzde 50'sinin oyunu alan bir partinin “tarihi” kurultayından söz ediyoruz!
Kongrede en fazla merak edilen MKYK'da kimlerin yer alacağı, partiye Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu gibi isimlerle birlikte daha kimlerin katılacağı zannedilebilir.
Ya da “Genel Başkanlığa son kez aday olacağım” diyen Tayyip Erdoğan'ın Ak Parti'de nasıl bir vitrin değişikliğine gideceği de…
Lakin 2002 öncesi siyaset tarzını kafasından silememişlerin altan alta bir beklentisinin olduğunu da söylemekte yarar var.
O beklenti, her gündeme geldiğinde kesin bir dille kendisini bağlayan açıklamalar yapmasına rağmen…
“Bu bizim vaadimiz. Ak Parti kendinden önceki partilere benzemeyecek. Bizler faniyiz, koltuklar gelip geçicidir, kalıcı olan kurumlardır” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan değilmiş gibi Ak Parti Tüzüğü'ndeki 3 dönem şartının gevşetilmesi beklentisidir!
Ak Parti lideri Tayyip Erdoğan'ın kesin bir dille kendini ve partisini bağlayan açıklamalarına rağmen…
Bu beklenti içinde olan Ak Partililerin varlığı biliniyor.
Görünürdeki gerekçeleri, “10 yıllık tecrübe boşa mı gitmeli. Devlette devamlılık esastır. Yetişmiş insan bulmak bu kadar kolay mı?” filan..!
Asıl meseleleri, siyaseti bir meslek haline getirmiş olmanın verdiği avantajı ahir ömürlerine kadar sürdürmek!
xxx
İşte tam bu noktada sizi 2002 yılı öncesine götürmek istiyorum.
8'nci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ani ve şüpheli ölümü üzerine “Bu iş bize düştü” diyerek Çankaya'ya çıkan Süleyman Demirel'in görev süresinin son döneminde kendi kişisel hırsları nedeniyle medyada çıkan dedikoduları hatırlatmak istiyorum.
Merkez medyada, “Demirel'in görev süresi uzatılmazsa kaos çıkar, istikrarsızlık olur” söylemi dillendirilmişti 6 ay önceden.
21 Ocak 2000 tarihinde Hürriyet gazetesinde Baba kalsın başlığı ile şöyle bir haber çıkmıştı:
BAŞBAKAN Bülent Ecevit, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in görev süresinin bir dönem daha uzatılması için Anayasa değişikliğine gidilmesi amacıyla düğmeye bastı. Daha önce görüştüğü DYP lideri Tansu Çiller dışında TBMM'de temsil edilen partilerin liderleri ile bir araya gelen Ecevit, ‘‘İlke olarak genel anlamda bir uzlaşı formülünün ortaya çıkabileceği görülüyor. Önümüzdeki haftalarda durum daha netleşebilir'' dedi. Ecevit, liderler turu sonrasında yaptığı açıklamada, Çiller'in, ‘‘5+5, Demirel ile devam'', Yılmaz'ın ‘‘5+5, Demirel'e 3 yıl daha'', Kutan'ın ise ‘‘4+4, halk seçsin'' formüllerini gündeme getirdiğini ifade etti.
Bu haberden tam 4 ay sonra 5 Nisan 2000'de Demirel'in görev süresini uzatmayı öngören Anayasa değişiklik paketi reddedildi. Demirel Güniz sokağa döndü, siyaseten ömrünü tamamladı.
Bu siyasal tecrübelerimiz varken…
Siyaseti meslek olmaktan çıkarmak için adım altmış ve kendini bağlamış bir lider ve parti varken…
O partinin içinden bazılarının hala “ham hayal” kurmasının anlamı nedir?
Sadece şu kadarını söylemekle yetinelim:
İnsanoğlu bu çiğ süt emmiş!
30 Eylül'deki Ak Parti Kurultayı'na sayılı günler kala bu konunun Ankara'da hala konuşuluyor olmasının vahametine işaret etmek istedim;
O kadar!
Kalın sağlıcakla.
Hasan Öztürk - Haber 7
hasan.ozturk@ulketv.com.tr
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol