Kürt sorununa 'dokunmak'
- GİRİŞ11.12.2012 09:27
- GÜNCELLEME11.12.2012 09:27
Yine biliyorlardı, Silvan'da 13 asker şehit edilirken Van Gölü kıyısındaki otelden, “Özerklik ilan ettik” dediklerinde bu memleketin çoğunluğunun nefretini olmasa da antipatisini çekeceklerini!
BDP'li vekiller, Batman'da, Şırnak'ta, Diyarbakır'da, Van'da sokak olaylarında polise posta koyup, galiz hakaretler ederken sınıyorlardı bu memleketin geniş hoş görüsünü..!
Meclis'in açılışında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün “temenni” niteliğindeki, tavsiyelerini de bir yere not etmiş olmalı ki BDP'liler, sınırları zorlamakta behis görmüyorlardı…
Ve bütün bu olup bitenler 2011'in Temmuz'undan bu yana, PKK-BDP çizgisindeki Kürt siyasal hareketinde bir güç mücadelesinin tezahürüydü!
Bu da olup bitenleri serinkanlıca izleyenler tarafından biliniyordu!
BDP-PKK çizgisindeki Kürt siyasal hareketinde, merkezi kim dolduracak..?
Odak kim olacak?
Oyunu kim kurup, kuralı kim belirleyecek?
Kısaca gücü kim devşirecek?
2011 Temmuz'undan bu yana bu yapı içinde çok güçlü bir savaşın belirtisidir olup biten.
Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın “anlamıyorlar” diye eleştirdiği BDP'liler ile “gerillacılık” oynuyorlar dediği Kandil sakinleri, parayı yönetenlerle zaman zaman kol kola girerek yeni güç odağı olma yolunda hayli mesafe kat etti.
Bu dönemde, Oslo süreci akamete uğratıldı, tıpkı Habur'u sabote etmeleri gibi..!
“Önder” dedikleri İmralı sakinini bilerek ve isteyerek kendileri tecrit etti.
Eğitim yılı başlangıcında bölgedeki okulları ateşe verip, öğretmenleri kaçırarak bölge insanını sindirdi.
Olmadı Şemdinli'de “alan hakimiyeti”ne girişti!
İşte böyle bir ortamda BDP'lileri ile Kandil kol kola girip yürürken ve “muhataplık” meselesinde rol devşirmeye çalışırken İmralı'nın devlet ile doğrudan görüşmesi…
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'nin Milliyet aracılığıyla “Sanırım PKK'nın lideri hala Abdullah Öcalan” diyerek işaret çakması…
Hemen akabinde Başbakan Erdoğan'ın geçen hafta bugün AK Parti Genel Merkezi'nde “Millet de Allah da affetmez” diyerek “dokunulmazlık” konusunda “işaret” eden açıklaması…
Sürecin farklı bir noktaya geldiğinin göstergesidir.
(Bu arada PKK terör örgütünün çevremizde olup biten hadiselerde ne kadar var olduğu, taşeronluk meselesinin hangi safhalara vardığı, şu anda hangi servisle kol kola, hangi devletle ahbap çavuş ilişkisinde olduğu da başka bir fasıl…)
Biz konumuza dönersek, yine geçtiğimiz hafta Akşam gazetesi peş peşe Kürt sorunuyla ilgili çok önemli manşetler attı hatırlıyor musunuz?
Bir tanesi çok dikkat çekiciydi:
Apo'nun “Avukatlara lüzum yok doğrudan görüşüyoruz” diyerek İmralı'ya gitmek isteyen avukatlarla görüşmeyi reddetmesi Kuzey Irak'ta petrol yataklarında yatırımı olan Karamehmet'in gazetesi Akşam'da manşet oldu.
Bu manşet bile başlı başına gelinen son noktada PKK-BDP çizgisindeki Kürt siyasal hareketinin artık kendi içinde yekpare olmadığının bir kanıtı!
Ve sanırım, Türkiye'de terörü körükleyenlerin yakın tarihte Kürtler arasında tutunma ihtimali yok.
Mesut Barzani'nin, Irak Başbakanı Maliki ile giriştiği güç mücadelesinde Türkiye'yi yanında görmek istemesi ile terör örgütünün geleceği doğrudan ilgilidir.
Esad'ın geleceği ile de PKK terör örgütünün geleceği ilgilidir.
O halde, Mahir Kaynak'ın sözlerini hatırlamakta yarar var:
“Bizim Kürtlerimizi kimseye vermeye niyetimiz yok” derdi hoca.
Siz bakmayın, “kardeşim sözünü literatürden kazımak lazım” diyenlere…
Siz bakmayın, “dokunulmazlıkları kaldırmak 90'lı yıllara dönmektir” diyen tehditlere!
Türkiye, kendi Kürtleriyle sorunlarını çözecek.
Anladınız öyle değil mi?
Kendi Kürtleriyle!
Taşeronluk yapan, derdi “bağcı dövmek” olanlarla değil!
Onların hakkı kötek!
Ve zaten bu köteği 2011'in Temmuz'undan bu yana Türk Silahlı Kuvvetleri ve polis ziyadesiyle atıyor!
Şımarma hakkını fazlasıyla kullanan BDP'lileri zor günler bekliyor vesselam.
Kalın sağlıcakla.
Hasan Öztürk - Haber 7
hasan.ozturk@ulketv.com.tr
@hasanozturke
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol