Başbakan Erdoğan, 4 bakanı değiştirerek safları sıklaştırdı
- GİRİŞ25.01.2013 09:56
- GÜNCELLEME25.01.2013 09:56
Bütün bu söylentilere bazen, “istifa et” çağrıları da eklendi.
Örneğin, “Bülbülün dili başı belası” diyerek İdris Naim Şahin'in İçişleri Bakanlığı'ndan istifa etmesini isteyenlerden biri de bendim.
Oysa Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, siyasi kişiliğine bakıldığından hiçbir zaman medya baskısı ya da kamuoyu baskısıyla hiçbir çalışma arkadaşını kurban vermediğini biliyoruz.
Bakanlıktan ya da bürokrasiden aldığı tüm çalışma arkadaşlarını, fırtınalar dindikten sonra, eleştiriler neredeyse unutulduktan sonra almıştır, Başbakan Erdoğan.
Hal böyle iken, günler, haftalar, aylardır “Kabinede büyür revizyon”, “Gidenler, gelenler”, “Görevi değişenler, kaydırılanlar” diyerek “Bakan toto” oynadık hep birlikte.
Ve nihayetinden dün akşam saatlerinde yapılan yazılı açıklama ile, 4 bakanın gittiği ve yerlerine 4 yeni ismin bakan olarak atandığını öğrendik.
ÖNCE GİDENLER
Bu güne kadar kurulan bütün Ak Parti Hükümetlerinde görev alan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, dün itibariyle görevini bıraktı.
Recep Akdağ ile birkaç toplantıda görüşme, konuşma şansım oldu. Kişisel olarak “itici” yanları olmakla birlikte, Sağlık Bakanlığı yaptığı 10 yılı aşkın zamanda Türkiye'ye bu konuda “çağ” atlattı.
Hayalini bile kuramadığımız, sağlıkta hizmet alımıyla…
Her sosyal güvenlik kurumu üyesinin istediği eczaneden ilacını alabilmesi uygulamasıyla…
Özel, devlet ve üniversite hastanelerinden faydalanma dahil yepyeni uygulamalarla…
Sağlıkta devrim niteliğinde başarılara imza attı Recep Akdağ.
Hele “sigarayla mücadele” kampanyaları var ki unutulacak türden değil.
Neyse, uzun lafın kısası, Recep Akdağ, Türkiye tarihine “en iyi” Sağlık Bakanlarından biri olarak girmeyi hak etti.
Neden gitti sorusuna ise ben burada cevap vermek istemiyorum.
Sosyalist geçmişiyle gurur duyan, bugüne kadar da bu düşünceleri nedeniyle partisi tarafından hiç de dışlanmayan bir Kültür ve Turizm Bakanı vardı: Ertuğrul Günay!
Ak Parti grubunu “devrimci selamı”yla selamlarken de samimiydi, Başbakan Erdoğan ile bazı konularda “ters” düşerken de.
Ben Ertuğrul Günay'ı da başarılı bulanlardanım. Her ne kadar onu yakın gelecekteki yerel seçimlerde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olarak görmek isteyenler olsa da benim kanaatim Demre'ye yerleşip, Akdeniz ikliminde emekliliğin tadını çıkaracağı yönünde. Yoksa yanılıyor muyum?
İslami düşüncenin Türkiye'de varoluş serüveninde bir nefer olarak hep var olan Ömer Dinçer'e gelince.
Ömer Dinçer, Başbakan Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden bu yana yanında yer alan “kurmay”lardan. Başbakanlık Müsteşarlığı, milletvekilliği, Çalışma Bakanlığı ve sonunda Milli Eğitim Bakanlığı yapan Dinçer, özellikle son dönemde “atama”, “dershane” ve “4+4+4” tartışmalarında kendini ifadede yeterli olamamıştır.
Ancak, Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki hızlı değişimde onu imzası vardır. Ve bu değişimi kırıp dökmeden yapmıştır.
“Bülbülün dili başı belası” diyerek bir keresinde bu köşede kendisini kıyasıya eleştirdiğim İdris Naim Şahin'e gelince.
İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturduğu günden bu yana, o kadar katı bir “devletçi” ve o kadar katı bir “güvenlikçi” politika takip etmiştir ki onu yakından tanıyanlar bile “hayret” etmiştir.
Yaptığı gaflar, bazı olaylar karşısındaki tutum ve davranışları medyaya malzeme olmuş, en son Uludere olayının ardından yaptığı açıklamalar işin tuzu biberi olmuştu.
İçişleri Bakanlığı Bakanlıktan alınmasına hiç şaşırmadım desem yalan olmaz.
GELENLER
O'nu ilk kez 1986 yılının Eylül ayında Zaman gazetesinin Ankara'daki Rüzgarlı Sokak'taki merkezinde elinde kocaman bir deri çantayla koridorda görmüştüm. Pos bıyıkları, alnına düşmüş biraz uzun kırçıllı saçları ile.
Sonraki yıllarda, pipo içişine özendiğim…
Yazı yazarken büyük camlı yuvarlak hatlı gözlüğüyle oynamasını taklit etiğim…
Her sabah gazete kapısından girdiğinde bütün odaları gezerek, her odaya selam verdikten sonra odasına gitmesini kendime örnek aldığım kişidir Nabi Avcı.
Yıllarca Başbakan Erdoğan'a danışmanlık yapmış, ardından vekil, Milli Eğitim Komisyonu Başkanlığı ve işte şimdi de Milli Eğitim Bakanı.
Nabi Avcı'nın “kurmay akıl” olduğunu biliyorum. Bakanlıkta başarılı olacağını düşünüyorum. Milli eğitim politikalarında başarıyı tam elde edemediğini düşündüğüm Ak Parti'nin Nabi Avcı'yla bu açığı kapatacağını ümit ediyorum.
Deri mont, motosiklet, İslamcı gençliğin entelektüel zekası olarak Yeni Şafak'ın 90'lı yıllardaki yazarı olarak tanıdığımız, ardından Başbakan Erdoğan'a danışmanlık, vekillik, genel başkan yardımcılı derken şimdi Kültür ve Turizm Bakanı olarak karşımızda Ömer Çelik.
Bilenler bilir, “zehir” gibi bir kafaya, iyi bir kaleme sahip. Türkiye'nin kültürel sorunlarına ilgisi malum. Uzun zamandır bakanlığı konuşuluyordu. Kısmet bugüneymiş.
Ben Ömer Çelik'in, bürokrasi ile ilişki uzmanı olduğunu biliyorum. Kültür ve Turizm Bakanı olarak neler yapacak birlikte göreceğiz.
1978 yılında 1 Mayıs gösterileri sırasında Taksim Meydanı'ndaki o katliamdan sonra, 2011 yılında Taksim'i tekrar işçilere açan vali olarak tanıdık kendisini. Valiliğin ardından vekil, şimdi de İçişleri Bakanı oldu Muammer Güler.
Operasyonel yönü kuvvetli. Devleti tanıyan bir siyasetçi Muammer Güler. 1 Mayıs'ta Taksim'i işçilere açan Güler'in, yeni “İmralı süreci”nde çok daha aktif ve pozitif katkıları olabilir diye düşünüyorum.
Ak Parti İstanbul İl Başkanı, vekil ve şimdi Sağlık Bakanı; Mehmet Müezzinoğlu.
Recep Akdağ'ın koltuğunu doldurmak kolay olmayacak.
Lakin Başbakan Erdoğan'ın baştan bu yana çok güvendiği isimlerden biri Müezzinoğlu.
Dileğim o ki sağlıkta son 10 yılda elde edilen başarılar aynı hızla devam etsin
Uzunca bir süredir merakla beklenen değişiklik dün itibariyle gerçekleşti. Bugün yeni bakanlar koltuklarına oturacak.
Gördüğüm o ki Başbakan Tayyip Erdoğan, seçimlerden sonra ve özellikle 2012 Eylül'ündeki son Ak Parti Kongresi ile birlikte “safları sıklaştırıyor.”
Ne diyelim?
Umarız memleket kazanır!
Kalın sağlıcakla.
Hasan Öztürk - Haber 7
hasan.ozturk@ulketv.com.tr
twitter: @hasanozturke
Yorumlar2