Hemşerim Ağabeyim Mehmet Doğan
- GİRİŞ12.08.2024 18:24
- GÜNCELLEME12.08.2024 18:24
Rabbim rahmetiyle muamele eylesin. Ne diyeceğimi, ne yazacağımı bilmiyorum. Söz boğazımda düğümlendi. Bedenimden bir değil, birkaç parçam koptu sanki.
Şahitliğimiz odur ki, Ehli iman bir mütefekkirdi ve gözünü budaktan esirgemeden inandıklarını yazdı, konuştu ve dahi hayatına uyguladı.
Amentüsü pürüzsüz bir Müslümandı. 46 yıldır birlikteyiz. Ben ona “abi”, o bana; “Aziz hemşerim” diye hitap ederdi ve 46 yıldır birbirimize karşı, ağabeylik-kardeşlik hukukumuzda hiç kusur etmedik.
En son birlikteliğimiz Burdur’da idi. Burdur’da, 2023 yılı Aralık ayının 22’sinde, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen, Mehmet Akif İnan Vakfı ve Türkiye Yazarlar Birliği tarafından düzenlenen “Mehmet Akif 150 Yaşında” temalı bilgi şöleninde beraberdik.
Rahatsızlığına rağmen, Mehmet Akif hatırına daveti kabul etmiş ve gelmişti ama rahatsızlığı da bir hayli ilerlemişti.
Hastaneye zorla götürmüşlerdi, doktorların hemen tedaviye başlanılması gerektiğini söylemelerine rağmen, iki gün boyunca programı bırakıp Ankara’ya dönmemişti.
Vefayı cefaya tercih etmişti. Davetlilerle birlikte programı kapanışa kadar izlemiş ve tabii Akif üzerine muhteşem bir konuşma yapmıştı.
………………..
Ankara’ya döndükten sonra arayıp; “Bu sefer bari artık hastaneye git” diye aile fertleriyle birlikte baskı yapmıştık.
Tabii Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan başta olmak üzere yönetim ısrarla “yeter artık” diyorlardı ve nihayet gitmişti.
Gerekli tetkikler ve muayenelerden sonra hastaneye yatması ve tedavisinin doktorlar nezaretinde sürmesi gerektiğine nihayet ikna olmuştu.
Hastane sürecini sevgili oğlu Melih üzerinden haftada iki üç gün devamlı sordum. Kimi vakit sevinçli haberler aldım kimi zaman üzüldüm.
Bir ara iyileşmiş hatta eve bile çıkmıştı. Lakin birkaç gün sonra tekrar hastaneye kaldırıldı ve belli aralıklarla yoğun bakıma girip çıkmıştı.
Üç gün önce yine Melih ile görüşüp durumu sorduğumda; “Hocam yoğun bakımda ve durum kritik” demişti.
……………..
Derdi, bütün bir insanlık olmak üzere İslam âlemi ve Türkiye idi. Derdi; tarihimiz-kültürümüz-inancımız ve tabi dilimizdi. Kırmızıçizgilerinden hiç vazgeçmedi. Amentüsünü, mahşer günü hesap vermeye kilitlemişti.
Makam-mevki-şan-şöhret gibi insanı dünyaya bağlayan fani hiçbir şeye tenezzül etmedi. Sözüyle özü birbirinden hiç şaşmadı. Sözü özünün, özü sözünün kalesiydi.
Kırk altı yıl önce Ankara Hatay Sokaktaki Yazarlar Birliğinde tanışmıştık. Gıyaben bilişiyorduk ama ruberu ilk defa göz göze gelmiş ve 46 yıl sürecek yolculuğumuzun o gün başlayacağını ikimiz de bilemiyorduk ve başlamıştı.
Kırk altı yıl boyunca görüşüp konuşmamız, 15 gün bile aralamamıştı. Bizim gazetede yıllarca birlikte yazdık.
Bütün ömrünü, Hakk katına güvendiği ve esas hesabı orada vereceği için inandığı değerlerden asla taviz vermeden yaşadı-yazdı-konuştu.
Ruhu şerifi için el-Fatiha.
YENİ AKİT
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol