O gemiye kimin korsanı saldırdı? Neden herkes ‘Fransa’ dedi? İşte modern korsanlık örnekleri
- GİRİŞ25.01.2021 11:23
- GÜNCELLEME25.01.2021 11:33
Batı Afrika’da Gine açıklarında M/V Mozart isimli bir Türk gemisi, Nijeryalı korsanların saldırısına uğradı. Bir kişiyi öldüren korsanlar, mürettebattan 15 kişiyi kaçırdı. Olayımız bu.
Türkiye şimdi var gücüyle kaçırılan mürettebatı kurtarmaya, korsan saldırısının arkasındaki gizemli ilişkileri çözmeye çalışıyor. O bölge, terörün cirit attığı, enerji güzergâhları açısından çok kritik. Böyle olunca da olayın “terör” ve “korsanlık” gibi görüntüsünün ötesi tartışmaya açıktır.
Batı Afrika’nın sömürge tarihi, çokuluslu şirketlerin devletleştiği bir dönemde bakış açımızı çok daha derinleştirmek zorundayız. Akla ilk gelen, Türkiye’nin Afrika’da bu kadar derin ilişkiler kurması, bundan kimlerin rahatsızlık duyduğudur.
Neden herkesin aklına Fransa geldi!
Fransa’nın Afrika ve Doğu Akdeniz’de Türkiye ile büyük bir hesaplaşmaya girmesi, Macron’un telâşla ve panikle Türkiye’ye saldırması “olağan şüpheli” durumunu ortaya koyuyor. Birileri Türkiye’ye bir mesaj mı vermek istiyor?
Meselâ; Türkiye’nin Somali’deki köklü varlığını hedef alan İngiltere ile Somalili örgütlerin saldırıları arasındaki bağ gibi bir ilişki, bu olayda Fransa ile söz konusu olabilir mi?
Batılı ülkelerin ve çokuluslu şirketlerin, terör örgütlerinin silahlı güç olarak kullandığı artık tartışma konusu bile değil. Öyleyse biz bu olayın da terör ve korsanlığın ötesinde illiyet bağları üzerinde düşünmek zorundayız.
Neden böyle düşünüyorum. Birkaç örnek vereyim:
Asya/Pasifik’te deniz korsanlığı ve CIA’nın gizli işkence gemileri
11 Eylül 2001 saldırılarından hemen sonra Güney Çin Denizi’nde, Filipinler çevresinde, Asya/Pasifik’te korsanlık patladı. Onlarca gemi saldırıya uğradı, kaçırıldı, kayboldu. Modern zamanların “Deniz Korsanlığı”nı ilk orada gördük. Dünya bunu bir deniz güvenliği sorunu olarak algıladı.
Ama yıllar sonra, kaçırılan tankerlerin, gemilerin CIA tarafından işkence ve hapishane gemileri olarak kullanıldığı ortaya çıktı. “İslâmcı terörist” olarak damgalanan gençler Müslüman ülkelerden, savaş bölgelerinden kaçırılıp bu gemilere hapsediliyor, orada sorgulanıyor, işkence ediliyordu.
Birçoğundan bir daha haber alınamadı, muhtemelen öldürülüp denize atıldılar. ABD yönetimi, uluslararası hukuktan kaçınmak için, ülkelerin egemenlik alanı dışında, açık denizlerde böyle bir uygulamaya gitmişti.
Asya/Pasifik’teki korsanlık bıçak gibi kesildi. Kimse neden başladı, neden bitti, anlamadı.
“Somali korsanları”nın merkezi Londra’daydı!
Ama çok geçmeden aynı korsanlık Somali kıyılarında başladı. Kızıldeniz’in Hint Okyanusu’na açıldığı, dünyanın en büyük enerji ve deniz koridorlarından biri olan bölgede onlarca gemi saldırıya uğradı.
“Somali korsanları” ile mücadele için dünya seferber oldu. ABD ve Avrupa donanmaları Cibuti’yi dünyanın en büyük donanma üslerinden biri haline getirdi. Enerji ve jeopolitik hedefler için korsanlar inanılmaz bir gerekçe oluşturmuştu.
Ancak daha sonra, Somali korsanlarının yönetim merkezinin Londra olduğu ortaya çıktı. Biz, ilkel motorlarla gemilere saldıranları görüyorduk ama finans, enerji ve istihbarat çevreleri Londra’daki lüks ofislerinden Somali korsanlarına talimatlar yağdırıyordu.
Fidye pazarlıklarına, hangi ülke gemilerine saldırılacağına buralarda karar veriliyordu. Sadece enerji değil, ABD ve Avrupa’nın Afrika’ya, Orta Doğu’ya daha da yerleşmesi için meşruiyet oluşturuluyordu.
Sonra o da “bıçak gibi” kesildi. Çünkü amaç hâsıl olmuştu.
Baltık denizi’nde Rus gemisi nasıl kaçırıldı?
Temmuz 2009’da Baltık Denizi’nde çok daha “ince ayar” bir korsanlık yaşandı. Malta gemi siciline kayıtlı, mürettebatı Rus olan, 98 metre uzunluğunda bir yük gemisi, 20 Temmuz’da demirlediği Finlandiya’nın Pietarsaari limanından aldığı 1,3 milyon dolarlık “kereste” yükünü Cezayir’e götürmek için yola çıktıktan sonra kayboldu.
M/S Arctic Sea adlı gemi yola çıktıktan üç gün sonra İsveç kıyılarında durduruldu. 24 Temmuz’da İsveç’in Öland ve Gotland adalarının arasında izlenen gemiden bir daha haber alınamadı.
On iki kişi oldukları söylenen siyah giyinmiş, maskeli insanlar gemiye çıktı. Mürettebatı etkisiz hale getirip bağladı. Kendilerinin narkotik polisi olduğunu söyleyen kişiler, geminin iletişim araçlarını tahrip edip cep telefonlarını topladı. On iki saat sonra gemiyi terk ettiler.
23 gün sonra Senegal’in 260 deniz mili açığında bulundu. Terkedilmişti.
Ama “Korsanlar”dan bir kısmı gemide kalmıştı. Bir süre sonra gemideki izleme cihazı da söküldü ve Arctic Sea tamamen kayboldu. En son sinyal alınan yer Fransa açıklarıydı.
Avrupa’da, Rusya’da, Cezayir’de şaşkınlık yaşanıyordu. Atlas Okyanusu’nda, Avrupa Birliği sularında tam bir korsanlık örneği yaşanıyordu.
24 Temmuz’da kaybolan Arctic Sea, 17 Ağustos’ta bulundu. Nerede? Senagal’in 280 deniz mili açıklarında, Cape Verde takımadaları çevresinde. Yani Batı Afrika kıyılarında…
Tapınak Şövalyeleri ve Blackwater.. Korsanlık mı, gizli operasyon mu?
İsveç kıyılarında kaçırılan gemi, İngiltere, Fransa, İspanya, Portekiz’i de geçip Batı Afrika’ya götürülmüş ve hiçbir Avrupa ülkesi bunu bilmiyordu! Kıyılarından geçen bir gemiyi bulamıyordu! İnanılmaz bir durumdu…
Bazılarına göre bu bir korsanlık değil, Batılı istihbarat örgütlerinin ortak operasyonuydu. Kendilerini Tapınak Şövalyeleri gören Blackwater’ın operasyon üssü Malta siciline kayıtlı gemi kaçırılmamış, bir gizli operasyon için mi kullanılmıştı? Ya da gemide ne bulunmuştu? Kimse bilmiyor.
Bu seferki korsanların merkezi Paris olmasın!
Nijer Körfezi, Batı Afrika sahilleri, Afrika’nın enerji ve zenginliklerinin dünyaya açıldığı kapılardı. Mesela petrol ülkesi Nijerya hiçbir zaman istikrar bulamadı. Terör örgütlerinin ve saldırılarının merkezlerinden biri oldu.
Terörün de korsanlığın da Afrika’daki güç mücadelesiyle birebir alakalı olduğunu artık biliyoruz. Türk gemisinin saldırıya uğradığı bölgenin bu mücadelenin en sıcak bölgelerinden biri olduğunu da biliyoruz.
Son korsanlık olayı böyle bir hesap görmenin yolu olabilir mi? Sadece fidye ve terör müydü? Yoksa Afrika üzerindeki mücadelenin mesaj verme şekli miydi? Bu korsanların merkezi de Paris’te çıkmasın!
Türkiye bunun bedelini elbette takdir edecektir.
Unutmayalım; terör örgütleri gibi korsanlık da bu ülkeler tarafından yönetiliyor. Terör nasıl işgaller için ortam hazırlıyorsa, korsanlar da çıkarlar için ortam hazırlıyor.
Tabii korsanlığın arkasındaki hikâyeyi tam olarak henüz bilmiyoruz. Ben sadece bazı örnekler verdim. Bambaşka ve daha da akıl karıştırıcı bir hikâye çıkması da mümkün.
Afrika’ya giren en zinde güç Türkiye. Eğer mesaj buysa, Türkiye bunun üstesinden gelecektir. Sadece korsanlar için söylemiyorum, arkasındaki ülkeler, şirketler için de bir bedel takdir edecektir.
İbrahim Karagül / Yeni Şafak Gazetesi
Yorumlar2