Akdeniz cephesini bölme. Batı kuşatmasını dağıtma
- GİRİŞ06.05.2021 11:42
- GÜNCELLEME06.05.2021 11:42
Türkiye, dış politikada yeni bir hesap yapıyor, yeni bir oyun kuruyor. Bunu; “bugüne kadar yapılanların üstüne güçlü bir şey inşa etmek” olarak da anlayabiliriz.
Bir yandan “içeriden kuşatma” ile mücadele ederken diğer yandan “yakın çevre kuşatması”nı yarmaya ayarlı, iyi düşünülmüş, adımların hesabı yapılmış yeni bir akıl harekete geçirilmiş gibi.
Kahire ve Riyad’la yumuşama, fırtına bulutlarını Akdeniz’den uzaklaştırma..
“Mısır ve Suudi Arabistan’la yumuşama” ve Doğu Akdeniz merkezli bu arayış, girişim, bölgedeki bunalımlı alanları rahatlatıp, Türkiye ve muhataplarına nefes aldırmayı amaçlıyor.
Çünkü, ABD ve Avrupa’nın Türkiye ve bölge ülkelerine baskıları tamamen bölge içi anlaşmazlıklardan güç buluyor. “Zaaflar diplomasisi”Batı’nın coğrafyamıza yönelik en büyük silahıdır.
Hemen söyleyelim ki; Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan’ın aralarındaki anlaşmazlıkların çok ötesinde küresel tehditler var ve fırtına bulutları bütün bölgede; Basra Körfezi, Kızıldeniz ve Akdeniz’de dolaşıyor.
Erdoğan-Selman görüşmesi. S. Arabistan tehdit altında!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz’le görüşmesi, Velihat Muhammmed bin Selman’ın İstanbul’daki cinayetinin ve amansız Türkiye düşmanlığının bıraktığı enkazı ortadan kaldırabilir mi?
İki ülke bunu aşmanın yollarını arıyor. Dünyanın ve bölgenin yaşadığı sarsıntılar öyle büyük tehditler üretiyor ki, iki ülkenin de bunları aşacak bir yol bulması acil bir zorunluluk haline gelmiştir.
Hemen söyleyelim ki; her ne kadar Veliaht Batı’ya tahammül edilemez tavizler verse de, S. Arabistan bölgenin en fazla tehdit altındaki ülkesidir. Bunu sadece İran tehdidi olarak algılamayın. Ülke bizzat ABD ve Avrupa’nın parçalama planlarında birinci sıradadır.
ABD, İsrail, Fransa, Libya’da yenilmiştir...
Türkiye “yerli” bir düşünceyi temsil etmektedir. Bölgede, hangi ülke olursa olsun, bütün destek ve karşıtlığı bu kritere göre şekilleniyor.
“Dışarıdan”, “Batı”dan gelen tehditlere karşı bölgesel direnci esas alıyor. Bu örneği en iyi şekilde Libya’da gördük. Türkiye, karşılaşacağı her büyük sorunda Suudi Arabistan’ın yanında duracak tek ülkedir.
Türkiye ve Mısır arasında son aylarda güç kazanan yumuşama, istihbarat servisleri üzerinden yürütülen iletişimin diplomasi alanına taşınması, iki ülke arasında heyetlerin gidip gelmeye başlaması, ülkenin bu yönde verdiği güçlü mesajlar,Akdeniz’de yeni bir durum oluşturabilir.
Açık söyleyelim: Mısır, S. Arabistan, Rusya, Fransa Libya’da kaybetti. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) üzerinden servis edilen ABD-İsrail tezleri Libya’da yenildi. Sadece Türkiye, Libya’nın yanında durdu, ülkenin parçalanmasına ve emperyal iddialara direndi. Türkiye ve Libya kazandı.
Mısır’la deniz yetki anlaşması, Akdeniz’deki hesapları sıfırlar.
Türkiye ile Mısır’ın Akdeniz’de bir “deniz yetki anlaşması” imzalaması, bütün hesapları sıfırlayacaktır.Fransa, Yunanistan ve İsrail öncülüğünde hazırlanan, BAE, Mısır ve S. Arabistan desteği ile Türkiye’nin karşısına çıkarılan ABD ve Avrupa’nın hesapları, hepimizi Akdeniz sularına gömmeyi amaçlamaktadır.
Kahire ile böyle bir anlaşma imzalanırsa ki, çok acil imzalanmalı, o proje çökecek. Akdeniz, Kızıldeniz, Basra Körfezi arasında yeni ve çok güçlü bir inisiyatif bu şekilde ortaya çıkabilir. Bu da, Afrika derinliklerine kadar yayılacaktır. Şu an için krizi yumuşatmak, üç ülkenin de gelecek hesaplarını güvenceye almak elzemdir.
Bin Zayed devreden çıkarılmalı.
ABD-İsrail-BAE çizgisi bölge ülkeleri için büyük tehditler üretiyor. BAE’nin, özellikle de Muhammed bin Zayed’in coğrafyanın, ülkelerin, milletlerin varoluşuna karşı İngiliz Lawrence rolünü üstlenmesi, S. Arabistan’ın Sudan’a her yerde işgal güçlerini taşıması bölgesel bir tehdit haline geldi.
Riyad yönetiminin yapması gereken ilk şey, Zayed çizgisini cezalandırmasıdır. BAE’nin de yapacağı ilk şey, Zayed çizgisinden vazgeçmesidir. Aksi takdirde bu fitne, bütün ülkeler için kötülük üretmeye devam edecektir. Bunun en büyük zararını da önce S. Arabistan sonra BAE görecektir.
Kafkaslar’dan Çin sınırına. Akdeniz’den Afrika’ya… Türkiye büyüklerle yarıştı.
Suriye/Irak’ın kuzeyinde devam eden mücadele, Karabağ savaşından sonra Kafkaslar’dan Çin sınırına ulaşan yeni inisiyatif Türkiye’nin başarısıdır. Bu başarı “kardeş ve ortak” ülkelerle birlikte inşa edilmektedir.
Üstelik Türkiye, bütün bu alanlarda dünyanın en güçlü ülkeleri ile rekabete girerek, boy ölçüşerek adımlar atabilmeyi başarmıştır. Bu bir güç ilanıdır ve 21. yüzyıl dünyasına çok şey anlatmaktadır.
Akdeniz kuşatması kırılınca, içerideki kuşatma da kırılır.
Bütün bunlar olurken şimdi sağlam bir adım daha atılıyor. Akdeniz kuşatması, Akdeniz ve Ege’den çevreleme kırılıyor. Türkiye bunu yapmalı ve yapacak.
Mısır, S. Arabistan ve bölge ülkeleri Türkiye’nin yüzyıllara ışık tutacak coğrafya inisiyatifinin, jeopolitik aklının kendileri için de bir “rol-model” olduğunu mutlaka anlayacaktır.
Akdeniz kuşatması kırılırsa içerideki kuşatma da kırılacaktır.
Yenişafak
Yorumlar3