Sisi’nin ziyareti…
- GİRİŞ05.09.2024 08:18
- GÜNCELLEME05.09.2024 08:18
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin Türkiye’yi ziyareti hayli zamandır bekleniyordu. Ancak iki ülke ilişkilerinin soğuk sularda seyri sebebiyle erteleniyordu. Ziyaretin önemli sonuçları olacak…
Türkiye-Mısır ilişkileri her şart ve ortamda büyük önem arz eder… O sebepledir ki, ilişkilerin seyri olumlu veya olumsuz da olsa, her durumda ikili veya çok taraflı olarak, kendi hükmünü icra eder. Mısır, Orta Doğu; Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika’da, genel olarak Arap ve İslâm âleminde stratejik önemi haiz bir konuma sahip olduğu için, bölgesel ve küresel güçlerin her zaman çok yakın ilgi alanındadır… Bilhassa İsrail ve Filistin ile komşu olması, İsrail ile çok ciddi ihtilaflarının mevcut olması, Mısır’ı amansız biçimde dış etki ve baskılara maruz bırakmakta. Bu dış etki ve baskılar, görünür-görünmez müdahaleler, koca ülkeyi zaman zaman büyük savrulmalara açık hâle getiriyor… Arap Baharı diye tanımlanan felaketten en fazla zarar gören ülkelerden biri de Mısır oldu. Mısır’ın hâlihazırdaki siyasi ve idari yapısı, nevi şahsına münhasır ve galiba uzun müddet pek de değişmeyecek bir karakterde. Ve Mısır karşı karşıya bulunduğu zorluklara rağmen, bölgesindeki nüfuzunu korumak ve güçlendirmek için siyasi ve askerî kapasitesini ortaya koymaktan geri durmayan bir ülke. Şüphesiz bu noktada farklı okumaları da var. Mesela Türkiye’nin Libya’daki varlığından duyduğu rahatsızlığı her vesileyle dile getiriyor… Temelde Türkiye ile Mısır’ı daha sıkı ve ileri bir iş birliği içinde tutacak pek çok imkân var. Lakin yukarıda işaret ettiğimiz bölgesel ve küresel güçlerin tavır ve müdahaleleri, Mısır’ın dış politikasını kendi millî menfaatlerine göre dizayn etmesinde kısıtlayıcı etki yapıyor.
Mısır 2012 yılında, tarihinde ilk defa gerçek manada serbest seçimleri gerçekleştirip, halkın desteğini arkasına alan bir iktidar çıkarmıştı… Ne var ki, bu iktidarın ömrü tamı tamına ancak bir yıl sürebildi… Türkiye-Mısır ilişkilerinin fena hâlde bozulmasına sebep olan da bu idi!.. Yani bizzat Sisi’nin liderliğinde hayata geçirilen askerî darbe ile Cumhurbaşkanı Mursi’nin devrilmesiydi. Bu darbenin nasıl gerçekleştiği canlı televizyon yayınları üzerinden, bütün dünya tarafından anbean izlenmişti. 1952 yılında krallık rejimini deviren askerî darbeden bu tarafa, Mısır otoriter bir gücün idaresi altındadır. 1948’de İsrail devletinin kurulmasıyla birlikte, özellikle 1967 ve 1973 Arap-İsrail savaşlarının getirdiği ağır sonuçlar, bu ülkede askerî yönetimi kökleştirmiştir. Sadece idari olarak değil, Mısır ekonomisi de büyük ölçüde askerî vesayet altına girmiştir. 111 milyonluk nüfusuyla dünyanın 14. ve Afrika’nın 3. en büyük ülkesidir. Ancak bu devasa nüfusu, Mısır gibi topraklarının yüzde 95’i çöl olan bir ülkede beslemek hiç kolay değil. Nüfusunun yüzde 97’si Nil Nehri kıyılarında yaşamakta… Ülke ekonomisinin büyük zorlukları hiç eksik olmamıştır. Bunun ekonomik sebepleri yanında şüphesiz siyasi sebepleri de çok belirleyicidir. Önemli gelir kaynaklarından biri olan turizm, son yıllarda vuku bulan terör eylemleri sebebiyle büyük zarara uğramıştır. Mısır içinde bulunduğu askerî şartlar ve tehditler sebebiyle büyük bir ordu beslemek zorunda. Dolayısıyla savunma harcamaları da çok önemli bir yer tutmakta…
Her şeye rağmen, Mısır’ın avantajları da çok ve Afrika’nın üçüncü büyük ekonomisine sahiptir. Mısır’ın hayat kaynağı Nil Nehri'dir. Nil sularının aslan payını kullanan Mısır, hâlihazırda çok büyük bir problemle yüz yüzedir. Aynı problem Sudan için de geçerlidir. Çünkü Nil Nehri sularının dörtte üçünün topraklarından doğduğu Etiyopya, uzun zamandan beri devam eden İsrail ve Amerikan telkin ve teşvikleriyle, Rönesans Barajı'nı inşa etti. Bu baraj, aşağı kıyıdaş olan Sudan ve Mısır ile yukarı kıyıdaş olan Etiyopya arasında çetrefil problemler doğurmaya devam edecek. Nil Nehri, kendi uzunluğu gibi çok uzun bir hikâye ve ayrı yazı konusu…
Sisi’nin ziyaretine dönersek, Gazze krizinin zirve yaptığı bir sırada, bu ziyaretin gerçekleşmesi ayrıca önemlidir. Filistin meselesinde Mısır her zaman birinci plandadır. Nitekim dün iki cumhurbaşkanı en öncelikli konu olarak Gazze’deki felaketi ele aldı. Özel olarak Gazze ve genel olarak Filistin meselesine çözüm arayışı istikametinde, Türkiye-Mısır’ın ortak gayretleri şüphesiz önemli neticeler doğuracaktır. Bu bakımdan bahse konu ziyaret sadece bu meseleye hasredilse yeridir. Temennimiz Türkiye ve Mısır gibi, diğer İslâm ülkelerinin de ortak gayretleriyle Filistin halkının acılarına bir nebze çare bulunur. Nitekim dün Sisi de bu alanda ortak çalışmanın önemine dikkat çekti…
Kısaca hatırlatacak olursak, 2013’te ilişkilerin kopmasından önce, Türkiye ile Mısır arasında çok geniş ekonomik iş birliği mevcuttu. Krize rağmen bu iş birliği devam etti. Şüphesiz dün Türkiye ile Mısır arasında imzalanan 17 tane anlaşma, ekonomik alanda önümüzdeki dönemde yeni önemli sonuçlar doğuracak. Türkiye-Mısır Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin tekrar canlandırılması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifade ettiği üzere; hâlen diyaloğun en üst seviyeye çıkmış olması, çok çok kıymetlidir. Umarız bu atmosfer devam eder…
Türkiye gazetesi
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol