İp atmaya da ipleri germeye de lüzum yok!..

  • GİRİŞ24.10.2024 08:33
  • GÜNCELLEME24.10.2024 08:33

Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır… Devlet Bahçeli İmralı’daki terörist elebaşına seslenirken, 1 Ekim 2007 tarihinde Erzurum’da yağlı urgan attığının hatırlatılacağını bilmiyor muydu? Püf noktasına dikkat!..

Gerçekçi siyaset yapmak başka, hamaset yapmak başka… Şimdi hemen soralım; İyi Parti Genel Başkanı Musavat Dervişoğlu, grup toplantısında Devlet Bahçeli’ye tepki olarak; kürsüden yağlı urgan atarken, siyaset mi yoksa hamaset mi yapıyordu? Bu meseleyi çok dikkatli şekilde ele almak gerekir. Ve halk tabanından gelecek olumlu-olumsuz tepkiler, kimin doğru yerde durduğunu elbette ortaya koyacaktır. Evet, MHP lideri Devlet Bahçeli, önceki gün tarihî bir çıkış yaparken yani bölücü terör örgütünün elebaşı Öcalan’ın; tecridi kaldırılırsa Meclis’e gelip DEM Parti grup toplantısında konuşması ve örgütün lağvedildiğini haykırması için çağrıda bulunurken, geçmişte ne söylediğinin hatırlatılacağını bilmiyor muydu? Daha iki ay önce, 20 Ağustos’ta DEM’in 57 vekilinin maaşlarının kesilerek şehit ailelerine verilmesini söylediğini… Ondan üç ay önce de, kapatma davasını sürüncemede bıraktığı için, Anayasa Mahkemesine çok sert eleştiriler yönelttiğini… Ve ondan bir ay önce de DEM kapatılsın çağrısında bulunduğunu… Fakat daha da çarpıcı olanı var: On yedi sene evvel, 1 Ekim 2007 tarihinde, Erzurum’da; miting meydanında, Bahçeli dönemin başbakanı Erdoğan’a yönelik, çok sivri bir eleştiri yaptı. Öcalan’ın idamıyla ilgili, kürsüden ilmek atılmış urgan fırlatarak yaptığı polemik, birileri tarafından bilhassa hatırlatılabilirdi değil mi? Bunu hiç düşünmemiş miydi acaba? Keza on iki sene önce ‘Çözüm Süreci'ne “yıkım süreci” dediği de hafızalarda. Dervişoğlu’nun dün bu anlamda yaptığı siyasi hamlenin bir nevi boşa çıktığını belirtmek lazım… Zira Bahçeli o urganı kendi makam odasına asmak üzere hemen İyi Parti’den istedi ve de gönderildi. Şüphesiz her parti kendi tepkisini ortaya koyma hakkına sahiptir… Bunu da belirtelim.

Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır… Dikkat ediniz, Sayın Devlet Bahçeli, bütün siyasi kariyerini riske ederek tarihî bir çıkış yapıyor. Ama bu arada her şeyi milimi milimine hesaplayarak konuşuyor. Bölücü örgüt elebaşının ismini telaffuz etmiyor. Ne diyor? “Şayet teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin Meclis’te DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın…” Bahçeli bir hafta evvel de, benzer bir çağrıda bulunmuş ve şöyle demişti: “Türkiye’ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen teröristbaşı buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin…” Evet, bu çağrı bir milattır. Bu çağrının önü arkası şüphesiz çok iyi hesaplanmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 30 Ağustos’ta yaptığı ve siyasette normalleşme olması, iç cephenin tahkim edilmesine yönelik adımlar peş peşe atılıyor. Bahçeli 1 Ekim’de, Millet Meclisi’nin yeni yasama yılı açılış töreninde DEM Parti yetkililerinin elini sıkarak, Erdoğan’ın çağrısına fiilen destek verdi. Ve devamında da dünkü çağrıya kadar bir dizi gelişme yaşandı. Çok kritik bir devreden geçtiğimiz açık… Erdoğan’ın şu cümlesi yeterince manidar: “Orta Doğu’da haritalar kanla yeniden çizilirken, İsrail savaşı Lübnan’a taşırken iç cephemizi güçlendirmemiz gerekiyor…” Hedef terörün olmadığı bir Türkiye inşa etmek. Ama bu kolay bir şey değil maalesef. Türkiye’nin etkinliği arttıkça düşmanları da çoğalıyor! Nitekim dün Ankara’da TUSAŞ’ta gerçekleşen terör saldırısı maalesef bu hususu çok çarpıcı biçimde yansıtıyor. Son yıllarda Türkiye’nin savunma sanayi alanında ortaya koyduğu büyük hamleler dost-düşman herkes tarafından çok yakından takip ediliyor.

Türkiye’nin çok güçlü olması gerekiyor… Suriye’nin kuzeyinde bir garnizon terör devletçiği kurmak için, PYD/YPG terör örgütü ile ortaklık yapan ve oraya korkunç silah yığınağı yapan Amerika’nın hesaplarını boşa çıkarabilmek için, Türkiye’nin her şeyden evvel içeride birlik içinde olması zaruridir. Son zamanlardaki bütün bu çağrılar, atılan adımlar esasen ateş çemberine dönüşen bölgedeki siyasi-askerî durumla bire bir bağlantılı. İçerideki cepheyi tahkim etme gayretlerine herkesin destek vermesi lazım. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu hususta şunu söylüyor: “Cumhur İttifakı tarihî bir pencere açtı. Açılan bu tarihî pencerenin kişisel hesaplara kurban edilmemesini istiyoruz. Hep beraber terörün olmadığı bir Türkiye inşa edelim istiyoruz…” Hem Erdoğan’ın hem Bahçeli’nin işaret ettiği esas nokta, terörün ülke gündeminden çıkarılması. CHP’nin ve DEM’in verdiği olumlu tepki önemli. Ancak bunun devamının gelmesi gerekir. İyi Parti’nin Bahçeli’nin tarihî çıkışına karşı gösterdiği sert tepki bu açıdan aykırı düşüyor. Bakalım zaman içinde farklı tavırlar gelişir mi? Her hâl ve şartta Türkiye’nin birlik ve dayanışmaya ihtiyacı var. Siyasi hesapların mutlaka geri plana itilmesi ve millî menfaatlerin, ulusal güvenliğin öne çıkarılması lazım… Bu şuuru ne kadar ortaya koyabilirsek o kadar rahat ederiz.

İsmail Kapan / Türkiye Gazetesi

Yorumlar2

  • ALİ KISA 3 hafta önce Şikayet Et
    eğer şuan iktidar da chıp pe olsa aynı çıkışı özgr özl yapsa, devlet bahçeli nasıl tepki verir, reis nasıl tepki verirdi,
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • İyi parti 3 hafta önce Şikayet Et
    iyi parti diye bir parti gerçekte ne kadar var?sonuçta amacı CHP ye oy taşımak için kurulmadımı sağ oyları bölmek için resmen komedi filmi kim takar musavatı iyi partiyi lağvedilmesi gereken sözde parti tek amacı tek vizyonu ana ilkesi CHP ye oy taşımak!
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat