Donald Trump Başkan mı, “Süpermen” mi?
- GİRİŞ14.11.2024 08:13
- GÜNCELLEME14.11.2024 08:13
2017’de ilk defa Başkan olduğunda, Donald Trump için şöyle tahminler yapılıyordu; ABD tarihinin en az yöneten başkanı olacak… Pek de öyle olmadı. Trump, bazı bakanları ve yüksek bürokratları fena harcadı!..
Besbelli Donald Trump bu defa çok daha güçlü geliyor… 2021 Ocak ayında, Beyaz Saray’dan ayrılırken; kendi düşüncesine göre, hileli bir seçimle saf dışı bırakılmıştı. Bu durumu hazmedemedi. Hatta kimin tam olarak tahrik ettiği belli olmayan, ama işaret parmaklarının Trump’ı hedef aldığı bir kalkışma denemesiyle, ABD tarihinde ilk defa, Kongre binası basılıyordu… Can kayıplarının da yaşandığı bu kalkışma denemesinde, açılan soruşturma ve davalar, şayet Trump’ın şahsında belgelenmiş olsaydı, bugün bambaşka bir ortam söz konusu olacaktı… Sonuç olarak Trump pes etmedi ve önüne çıkarılan bütün engelleri (Hakkında açılan pek çok dava…) aşabildi ve kurulan tuzakların hepsini boşa çıkarmayı başardı. Şimdi bu başarı Trump’ın 5 Kasım başarısının yelkenlerini bol bol şişiriyor. Zaten öteden beri şişik olan egosu, bu rüzgârla daha da şişiyor… Seçim kampanyası sırasında hiç eksik etmediği, sivri ve uç söylemlerini pekiştirerek, rakip tarafın daha çok mide sancıları çekmesini sağlıyor. Diğer taraftan Trump geleceğe dönük vaatlerini bu öz güvenle büyüttükçe büyütüyor. İyi de Trump Başkan mı yoksa “Süpermen” mi? Tamam, ikinci defa dünyanın en önemli başkanlık koltuğuna oturmayı başaran Trump, şimdiye kadar kendisine iyi gözle bakmayan ve kendisini ekarte etmeye çalışan önemli makamlardaki bürokratlara çok keskin bir tırpan atacak. Senato ve Temsilciler Meclisi'nde partisinin çoğunluğu kazanmış olması dolayısıyla, Kongre ile olan ilişkilerinde de sıkıntı çekmeyecek. Bütün bu unsurların devreye girmesiyle oldukça rahat bir ortamda istediği gibi at koşturabilecek. Peki, ama nereye kadar?
Dünya siyaset ve ekonomi çevreleri, on günden beri Trump’ın zaferini konuşuyor, tartışıyor. Göreve getireceğini ilan ettiği kadrolar fazlasıyla dikkat çekici. Bilhassa İsrail muhiplerinin fazla oluşu… Şunu hemen belirtelim, başkan kim olursa olsun, ABD’nin İsrail politikaları asla çizgisinden sapmaz. Sadece şu farklılık olabilir; Kim daha çok İsrail’e yaranabilir?! Biden ne demişti? “Siyonist olmak için Yahudi olmak şart değil…” Buradan yola çıkarak katıksız bir Siyonist olduğunu ilan etmişti. Ve İsrail’in Gazze’de yaptığı katliam ve soykırımı kayıtsız şartsız desteklemiş, ABD’nin bütün imkânlarını Terörist Devletin hizmetine vermişti. Bu da yetmemiş olacak ki, Biden’ın partisi ve yerine gelmek için çalışan yardımcısı Kamala Harris saf dışı oldu… Biden’ın Dışişleri Bakanı Blinken, Ekim 2023’te İsrail’e ayak basar basmaz, esasen bir Yahudi olarak geldiğini ilan etmişti. Dememiz şu ki, Trump’ın dışişleri bakanlığı için ismini ilan ettiği; Senatör Marco Rubio’nun aşırı İsrail sempatizanı olması, çok şey fark ettirecek bir durum değil. Zaten Trump ilk başkanlık döneminde İsrail’e yapacağını yaptı yeteri kadar. Trump, İsrail’e yeni büyükelçi yapacağı Mike Huckabee ile Güvenlik Danışmanı ilan ettiği ‘Yeşil Bereli-Özel Kuvvetler eski mensubu’ Michael Waltz gibi fanatik isimlerle oldukça dikkat çekiyor. Güvenlik Danışmanı da hariciye bakanı gibi Çin ve İran’a karşı fazlasıyla şahin ve tabii İsrail meftunu… Bu arada savunma bakanlığına getirmeyi planladığı televizyon yorumcusu eski asker, Pete Hegseth daha şimdiden Cumhuriyetçilerin de bir kısmının tepkisini aldı. Yani Trump’ın kadrosu, öyle baştan aşağı kabul görecek bir liste de olmayacağa benziyor. Hikâyenin başı ile sonu farklı olabilir…
Gelelim başlıktaki soruya… Trump ne yapabilir ne yapamaz? İddia ettiği gibi Rusya-Ukrayna Savaşını 24 saatte(!) sonlandırabilir mi? Keza en büyük rakibi olan Çin’i hizaya getirebilir mi? Veya İran’a savurdukları tehditleri fiiliyata çevirir mi? En önemlisi de, Orta Doğu’da akan kanı durdurabilir mi? Gerçekten durdurmak isteyecek mi? O istese bile “Amerikan derin devleti” isteyecek mi? İstemese ne olur?.. Zira ilk döneminde, bu dirençle karşılaşmış ve söylediğini hayata geçirememişti. ABD tartışmasız dünyanın bir numaralı askerî ve ekonomik gücü… Fakat bu gücü her zaman ve her yerde doğru kullandığı ve ona göre de sonuç aldığı söylenemez. Amerika Vietnam’a beş yüz bin asker göndermişti. Toplamda yedi bin uçak ve helikopter kullanmıştı. Velakin netice hezimet olmuştu. ABD Vietnam’dan çekilirken yaşanan sahneler hâlâ arşivlerde… Daha yakınlara gelirsek, mesela Afganistan’a… Dünyanın tek süper gücü, üstelik yanına NATO’yu da aldığı hâlde, 20 yıl boyunca (2001-2021) Afgan savaşçılarının direnişini kıramadı ve apar topar çekilirken çok tirajikomik bir duruma düştü… Şu sıralarda Orta Doğu Bölgesinde anormal ölçekte askerî yığınak yapan ABD, yeni bir maceraya girerse ne olur? Evdeki hesap çarşıya uyacak mı? Uymazsa ne olur? Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’de; Amerikan, İngiliz ve İsrail hedeflerine karşı icra ettikleri saldırılar hayli dikkat çekici… Yani ABD ve iş birlikçileri için meydan öyle hepten boş değil. Trump şayet hakikaten savaş değil, barış taraftarı ise; her şeyden evvel ve hiç gecikmeden, İsrail’in Filistin’deki soykırım vahşetine mâni olmalıdır. Şayet bunu yaparsa, yapabilirse, ismini tarihe altın harflerle yazdıracak demektir. Bakalım “öngörülemez bir kişilik” diye tanımlanan Trump, böyle bir başarıya imza atabilecek mi?
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol