Mesele teğmenleri sahiplenmek veya kreşçilik değil…

  • GİRİŞ28.11.2024 08:00
  • GÜNCELLEME28.11.2024 08:00

Siyasi muhalefetin de bir seviyesi, kalitesi olması lazım değil mi? Yani yapıcı muhalefet için plan-program ve vizyon lazım!.. Ama CHP’nin üslubuna bakılırsa, işler kesat. Ya karalama veyahut ‘yerim dar’ teranesi!

Huylu huyundan vazgeçmiyor… CHP’de ne kadar yönetimler değişse de o malum politik çizgi değişmiyor. Hırçın ve yıkıcı muhalefet!.. Vesayet odaklarına yaslanma. İcabında zinde kuvvetlerle iş tutma, ordu üzerinden siyaset yapma ve imkân olursa onun üzerinden bir nevi iktidar devşirme vs. vs... Yaklaşık üç aydan beri, yeni mezun olan teğmenlerin korsan “ant içme” eylemi üzerinden iktidara yüklenmeye çalışıyor… Buradan bir politik hamle yapma hesabında olduğu intibaını veriyor. Geleceğe dönük vaatlerle birilerinin gönlünü kazanmaya çalışıyor veyahut o yoldan farklı bir sonuca ulaşma hesabı yapıyor. Genç teğmenler meselesi, Türkiye’nin son yüz elli yıllık tarihinde, çok dramatik sonuçlara sebebiyet vermiştir… 1876’da Harbiye Kumandanı Süleyman Paşa, Harp Okulu talebelerini kandırarak ve kullanarak, Sultan Abdülaziz Han’ı tahttan indirip dört gün sonra da katlettirmişti. Tabii Süleyman Paşa’nın arkasında dönemin Erkân-ı Harbiye Reisi Hüseyin Avni Paşa, Mütercim Rüştü Paşa ve Mithat Paşa gibi cuntacılar vardı… 27 Mayıs 1960 Darbesi öncesinde ve sırasında, Harp Okulu öğrencileri bir hayli sürecin içine sokulmuştur. Eski Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’u, evinden küstahça tekme tokatlarla sürükleyip götürenler o günkü Harbiyelilerdi. “Harbiyeli aldanmaz” sloganını atmakla aldanmanın önüne geçilmiyor… Talat Aydemir’in her iki kalkışmasında da Harp Okulu öğrencileri fena hâlde alet edilmiştir. Sonuncusunda bin dört yüz elli küsur talebe okuldan ihraç edildiği için istikballeri heba olmuştur. Son olarak 15 Temmuz 2016’daki ihanet kalkışmasında da, Harp Okullarındaki öğrencilerin nasıl gırtlağına kadar suça bulaştırıldığını müşahede ettik…
 

Demek ki, genç teğmenlerin heves ve heyecanı gibi bir kılıfa sokulmak istenen organize eylemin önünü arkasını, altını üstünü pek dikkatli biçimde tetkik etmek gerekiyor. Özgür Özel’in “Genç teğmenlere sahip çıkacağız, iktidara geldiğimizde onları geri alacağız vs.” hamasi sözleri gerçeklere hizmet etmiyor… Özel ve ekibi, bu konuya farklı pencereden bakabilir. Ancak kazın ayağı öyle değil! Millî Savunma Bakanlığı peş peşe açıklamalar yaptı ve dedi ki: “Mesele yürürlükten kaldırılmış olan bir metnin okunması veya Mustafa Kemal’in askerleriyiz (CHP en çok bu noktayı istismar ediyor…) sloganının atılması değil… Mesele disiplinsizliktir. Alt-üst ilişkilerinin, askerî hiyerarşinin bozulmuş olmasıdır. Disiplin askerliğin özüdür. Disiplinden taviz verilmesi asla ve kata söz konusu değildir. Disiplinin aması-fakatı olmaz…” Bakanlığın bu açıklamasına rağmen, CHP ve onun yandaşları aynı sazı çalmaya devam ediyor. Oysa soruşturmada ortaya çıktığı üzere, eyleme katılan yani korsan ant içme gösterisi yapan belli sayıdaki teğmenler, tam yedi defa amirlerine başvurup bu eylem için izin istemiş ve her seferinde de istekleri reddedilmiş… Buna rağmen korsan eylem yapılmış, onunla da yetinilmemiş basın mensupları davet edilerek görüntü paylaşılmış vs. vs... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dile getirdiği üzere, “Komutanlarının talimatına rağmen, teğmenlerin yarın neler yapabileceğini kim bilebilir?” Nitekim geçen sene de Tuzla Piyade Okulunda benzer bir vahim disiplinsizlik olayı yaşanmıştı. Millî Savunma Bakanlığı, bahse konu olayı değerlendirirken, bu türden vakaların ileride gruplaşmalara yol açması ve çok daha tehlikeli gelişmelere kapı aralaması ihtimalini seslendiriyor. Buna binaen, yapılan disiplinsizliğin her yönüyle irdeleneceğini ve gereğinin mutlaka yapılacağını tekraren beyan ediyor. Her şey bu kadar ayan beyan ortada iken ve geçmişte de sayısız müessif hadise vuku bulmuşken, birilerinin siyasi ve ideolojik hesaplarla, güya askerleri savunuyormuş pozlarında laf üretmesi, kimse kusura bakmasın ama hiç inandırıcı değil. O yüzden de CHP ve Genel Başkanı Özgür Özel yanlışta ısrar etmemeli.
 

Aynı şekilde kreş tartışmasında da, sırf DEM Parti ile dayanışma içine girmek için, gerçekleri tersyüz etmeye kalkışmamalılar. Aksi hâlde komik duruma düşüyorlar. Bakanlıktan gönderilen tartışma konusu yazı gayet açık ve detaylı. Anayasada; Millî Eğitim Temel Kanunu, Özel Öğretim Kurumları Kanunu ve Belediyeler Kanununun ilgili hükümleri gayet sarih. Belediyeler kreş açabilir. Ama kreş adı altında ana sınıfı veya anaokulu açamaz. Hatta daha önce, Belediye Kanununun 14. Maddesinde buna imkân tanıyan hükmü, bizzat CHP’nin başvurusuyla, Anayasa Mahkemesi iptal etmiş… Bu gerçek de CHP’nin ibret verici bir çelişkisidir. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Millî Eğitim Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlarına salvo yapmaya yelteniyor, ama kendisi fena hâlde açığa düşüyor. Nitekim Bakan Yusuf Tekin, İmamoğlu’nun okuduğunu anlama problemi olduğundan söz etti!.. Yani öyle “vız gelir tırıs gider” şeklinde ‘kıtır atmak’ basit gerçekleri ortadan kaldıramaz. Bakanlıktan gelen bir resmî yazıyı bile doğru dürüst okumayıp, oradan söylenenlerin tam tersine sonuç çıkarmak sağlıklı bir durum değil. Hele hele devlete meydan okuma havası içinde, tribünlere oynamak hiç doğru ve mantıklı bir yaklaşım değil. Anayasa ve kanunlar ortada… Devletin işleyişi de mevzuata göre olur. Kişi veya kurumların keyfine göre veya subjektif düşüncelerine göre kimse bir icraat yapamaz. Yapmaya kalkarsa hukuk yakasına yapışır. Netice olarak hem teğmenler meselesinde hem de kreşler üzerindeki gereksiz tartışmalarda, CHP kural dışı tavırlarla sonuç almaya yelteniyor. Velakin bunlar beyhude çabalar!.. Daha rasyonel politikalara yönelse en çok kendisi kazanır.

Türkiye gazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat