Suriye’de baş döndürücü gelişmeler…

  • GİRİŞ03.12.2024 08:09
  • GÜNCELLEME03.12.2024 08:09

Suriye’de o kadar hızlı gelişmeler oluyor ki, özet olarak dahi anlamak ve anlatmak çok zor… Dışişleri Bakanı Fidan’ın şu cümlesi belki de konuyu netleştiriyor: “Olanları dış müdahale ile açıklamak yanlış olur!”

Cumartesi günkü yazımızda, "Suriye’deki çatışmalar nereye varacak?" diye sormuştuk. Çünkü değil saat başına neredeyse her çeyrek saatte yeni bir yerleşim yeri el değiştiriyordu. Bu kadar baş döndürücü hızla genişleyen bir muharebe ortamında, olup bitenleri tam anlayabilmek imkânsız. Dolayısıyla medya organlarında dolaşıma giren bilgilere de çok ihtiyatlı yaklaşmak lazım. Çünkü bir taraftan şer güçlerin her zamanki dezenformasyon çalışmaları diğer yandan kasıtlı olmasa bile yanlış kaynaklardan alınan bilgiler, insanı fena hâlde yanıltabiliyor… Nitekim son beş altı gün boyunca dolaşımda olan haber ve yorumlar, bu vadide ne kadar saptırma ve zihin çelme, insanları endişe ve karamsarlığa sevk etme gayreti olduğunu net biçimde gösteriyor!.. Dolayısıyla her söyleneni tahkik etmeden doğru kabul etmek veya uzmanlığı kendinden menkul şahısların gelişigüzel üfürmelerini sağlam bir analiz gibi görmek yanıltıcı olur. Bu noktada dikkatli olmak kendi hesabımıza çok ehemmiyetli… Beş yıl boyunca Suriye’deki çatışmaların en şiddetli olanına maruz kalan ve taş taş üstünde kalmayan Halep’in, dört gün içinde muhalifler tarafından ele geçirilmesini izah etmek hiç kolay değil. Ancak zaman ve şartların muvacehesinde bazı hususların öne çıkması ve tesir icra etmesi, böyle şaşırtıcı neticelere kapı aralıyor. Hiç tereddütsüz, 2011’den itibaren İran ve daha sonra Suriye’ye çok geniş çapta bir giriş yapan Rusya, iç savaşın seyrinde en büyük etkiyi gösteren aktörlerdi. Baas Rejiminin, sadece ülkenin yüzde 14’ü gibi, cüz’i bir alanda kontrol sahibi olabildiği bir noktadan, çok büyük katliam (Bir milyon insan hayatını kaybetti) ve sürgün zulmü ile tazyik altına sokulan milyonlarca insanın yerini yurdunu terk etmesi ve Suriye’nin âdeta nüfus açısından boşalması sonucuna getirdiler…
 

1970 yılında, Baba Esad’ın Baas İktidarını ele geçirmesiyle başlayan felaket dönemi boyunca, Suriye halkının huzurlu bir günü olmadı… Bugüne kadar milyonlarca Suriyeli hayatta kalabilmek için ülke dışına kaçtı… Bugün dünyada hariçteki nüfusu içerideki nüfusundan daha fazla olan tek devlet Suriye’dir!.. Bu tablo Suriye topraklarındaki zulüm ve baskının ne kadar dehşet verici olduğunu yeterince anlatıyor. 1982 yılında Hafız Esad ve kardeşi (Büyük uyuşturucu tüccarı…) Rıfat Esad, Hama şehrini topa tutarak birkaç gün içinde en az kırk bin kişiyi katletti ve iki yüz bin insan da hayalet şehirden kaçtı… Zalimlik bakımından Baas rejiminin dünyada bir ikinci benzeri yoktur! Son on üç yıl boyunca Baas rejimi, arkasına Rusya ve İran desteğini de alarak, özellikle İran güdümündeki Hizbullah Örgütünün yaptığı vahşi katliamlarla dehşet saçtı. İnsanları öldürmekle ve sindirmekle rejimi ayakta tutan Beşar Esad, bu sebeple siyasi çözüm için sunulan hiçbir teklife yanaşmadı. Son bir yıldan beri, Türkiye’nin tek taraflı olarak ısrarla yaptığı çağrılara kulak tıkadı. Beşar, arkasındaki Rus ve İran desteğinin aynen devam edeceğini düşündü ve yine ona güvendi. Ama köprülerin altından çok sular aktığını göremedi. Rusya Ukrayna savaşı sebebiyle daha çok kendi derdine düşmüş, İran İsrail’in baskı ve saldırıları karşısında fazlasıyla müşkül duruma düşmüş, Hizbullah ise İsrail’in Lübnan’daki saldırıları sebebiyle büyük zayiat vermişti… Evet, Beşar Esad rejimi, siyasi basiretsizlik ve körlükle tekrar 2014 şartlarına geri dönmüş oldu. Velakin bu defa onu destekleyen haricî güçler eskisi kadar istekli ve hazır değil…
 

ABD Başkanı Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da bu duruma dikkat çekiyor. Yani Rusya ve İran’ın dikkatinin dağılmış olmasını önemli bir husus olarak belirtiyor. Bu arada Esad rejiminin, muhaliflerin şiddetli taarruzu karşısında geri çekilirken, tıpkı Kuzey Doğu Suriye’de olduğu gibi, Halep’in havaalanı ve bazı bölgelerini bölücü terör örgütü PKK/PYD’ye teslim etmesi çok dikkat çekici bir noktadır. Gelgelelim muhalifler bu hinliğe müsaade etmediler ve terör örgütüne bırakılan yerleri çabucak zapt ettiler… Bir o kadar önemli diğer gelişme de, Tel Rifat’ın alınması oldu. Böylece Kuzey Doğu Suriye (Burada ABD’nin bir "teröristan" kurmak istediğini hepimiz biliyoruz…) ile Tel Rifat arasında açılmak istenen koridor da bertaraf edildi...
 

Bütün bu gelişmeler, şüphesiz Esad ve yandaşlarını fena hâlde kızdırıyor. Rejim ve Rusya her zamanki gibi hava saldırıları ile sivilleri katlediyor. Ama şurasını unutmayalım, bu katliamlar muhalifleri durduramayacak… Bu arada Amerika, İngiltere, Almanya ve Fransa, taraflara sükûnet çağrılarında bulunuyorlar, ancak bu çağrılarında ne derece samimi olduklarını sorgulamak gerekiyor… Zira her birinin ayrı bir emeli, sinsi bir hedefi var. Fransız firması La Farge’ın çimentosu ile inşa edilen tünelleri yok sayabilir miyiz? Veyahut ABD’nin PKK/PYD ile ortaklaşa yaptığı hinlikleri… Kuzeydoğu Suriye coğrafyasında zorla kurdurmak istediği terör devletçiğini… İngiltere ve Fransa deseniz zaten o sömürgeciler, yüz küsur sene önceki Sykes-Picot gizli anlaşmasıyla bu toprakları paylaşmışlardı. Dolayısıyla onların sükûnet çağrıları timsah gözyaşlarından farklı bir şey değil. Esasen Suriye emperyalistlerin müdahalesinden uzak kalabilse, dertlerine belki daha kolay çözüm bulabilir. Tabii İran ve İsrail’in kirli hesaplarını da göz ardı etmemek şart!..

Türkiye

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat