Toplu mezarlar ve normalleşme…
- GİRİŞ19.12.2024 08:17
- GÜNCELLEME19.12.2024 08:17
Suriye topraklarının her köşesinden toplu ceset fışkırıyor ne yazık ki! Cesetlerin makinelerde kıyılması, asit çukurlarında eritilmesi gibi vahşetler insanın kanını donduruyor. Ama Suriye için yeni bir ümit var: Normalleşme…
Düşünebiliyor musunuz, sadece bir toplu mezarda, en az yetmiş beş bin ceset!.. Suriye’nin tamamında kaç tane başka toplu mezar var, henüz belli değil. Belki de hiçbir zaman tamamı bilinemeyecek. Şu felakete, şu dehşete bakar mısınız? En az elli işkence merkezinde, akla havsalaya sığmayan yöntemlerle insanlara yapılan kan dondurucu zulümler. Ve bu şekilde hayatı söndürülen zavallı kişilerin, bedenlerini de eriterek izlerini dahi kaybettirdiler. Böylece yakınlarının yıllarca acı ve elemle, mezara koyacak bir cesedi dahi bulma şansı bırakılmamış. Dünyanın en korkunç hapishanesine, Sednaya’ya; canhıraş şekilde koşan zavallı ana-babalar ümitle, belki bir iz bulabiliriz diye, o meşum duvarların dibini kazmaya çalışıyor… Ne büyük acı, ne tarifsiz dehşet, ne benzersiz keder ve elem! 120 kişilik ekiple, bu insan mezbahasında teknik inceleme yapan AFAD Başkanı Okay Memiş, hayretle soruyor: “Bir hapishanede neden bu kadar çok ceset torbası bulunur?” Şayet o hapishane, zalim ve katil Esad ailesinin yönettiği bir ülkede ise, işte böyle vahşet tabloları iliklerimize kadar bizi titretiyor. Ve bu vahşet tabloları karşısında, Beşar Esad ve rejimini arkalayan Rusya ve bilhassa İran gibi ülkeler, insanlık namına neyi, hangi yüzle savunacaklar? Suriye topraklarında kim bilir daha ne canavarlıkların eseri ortaya çıkacak… AFAD’ın elde edeceği deliller önemli ve bunlar uluslararası mahkemelerde hukuki delil niteliğinde değerlendirilecek. Fakat en önemlisi bu vahşetlerin faili olan katillerin, zalimlerin kaçta kaçı adalet önüne çıkarılabilecek? İnsanlık bu konuda çok büyük bir sorumluluk altında. Zalimleri saklayan, koruyan ülkelerin beynelmilel arenada en azından siyaseten mahkûm edilmesi şarttır. Fakat heyhat… Buna dair ümit verici işaretler göremiyoruz.
Bütün bu olumsuzlukların yanında, nihayet zalim rejimin çökmüş olması ve Suriye halkının büyük ümitle, barış havası içinde, yeni bir başlangıç yapma azmi ve kararı, gelecek nesiller adına kıymetli bir fırsattır. Bu fırsatın heba olmaması için Suriye halkına maddi-manevi her bakımdan yardımcı olmakla mükellefiz… Suriye, son on dört yılda zalim Esad rejimi tarafından tamamen tahrip edildi. Lakin Suriye halkı yıkılmadı ve dimdik ayakta… Her türlü takdir ve yardımı hak eden bu insanlara destek vermek insani borcumuz. Türkiye bu konuda her zamanki gibi o örnek davranışını sergiliyor. Temennimiz başka devletlerin de, bilhassa İslâm Dünyası ülkelerinin de benzer bir davranış sergilemesi. Suriye her şeye rağmen hızla toparlanıyor. Dün başşehir Şam ile Halep arasında, 13 yıl aradan sonra ilk uçak saferinin yapılmış olması, sembolik olarak çok şey ifade ediyor. Ancak gecikmeye mahal vermeden bunun devamının getirilmesi gerekir. Evet, Suriye normalleşmek istiyor. Velakin önünde o kadar çok zorluk var ki… Her şeyden evvel, ülkenin tamamında hâlen silahlar susmuş değil. Suriye’nin Kuzey Doğusunda Amerikan himayesi altındaki PKK/YPG’nin bir an evvel denklemden çıkarılması gerekiyor. Aynel Arab, Rakka, Haseke ve Kamışlı’nın, teröristlerden temizlenip asıl sahiplerine teslim edilmesi lazım. Ancak burada mevcut ABD engelinin bir şekilde aşılması kaçınılmaz. Türkiye bu hususta müthiş bir diplomatik mesai içinde. Ve gelen işaretlere bakılırsa, Amerika terörist örgütü bu bahse konu bölgelerde uzun müddet koruyamayacağı işaretlerini de veriyor. Dileriz ki, Suriye’nin büyük bir kısmında gerçekleştiği üzere, çatışma olmadan terör örgütü tasını tarağını toplayıp çeker gider…
Bu safhada çok dikkatli olmalıyız. Yabancı medya organlarının kahir ekseriyeti, Suriye’de kazanan tarafın Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söylemeye devam ediyor. Fakat dikkat!.. Suriye sahasında güç ve iddia sahibi bütün devletlerin gizli servisleri işbaşında… Kırılgan Suriye sosyolojisinden faydalanıp fitne çıkarmaları maalesef hiç de zor değil! Buna zinhar meydan verilmemeli. Fakat nasıl olacak? Bunun en kestirme yolu Suriye’deki normalleşmenin hızlı ve düzenli olması. On dört senedir zindan hayatı yaşayan Suriye toplumunun, bir an evvel asgari hayat şartlarına kavuşması için, uluslararası toplum seferber olmalı. Çünkü gecikme oldukça, başka rahatsızlıklar baş gösterebilir. O yüzden Avrupa Birliği’nin söylemdeki olumlu yaklaşımını fiiliyatta da göstermesi lazım. Suriye’deki enkazın kaldırılıp yerine hayat ortamının tesis edilmesi para ile mümkün. Bu noktada Körfez ülkelerinin üzerine bilhassa çok şey düşüyor… Zira Suriye’de huzur ve sükûnetin sağlanması, bütün Orta Doğu’da tansiyonun büyük ölçüde düşmesine yardımcı olacaktır. Türkiye Gazze ve Filistin meselesinde olduğu gibi, Suriye konusunda da çok kesif ve etkili bir diplomasi maratonu yürütüyor. Bunun neticelerini aldığını da, yukarıda işaret ettiğimiz yabancı medya organlarının yayın ve yorumlarından gayet net anlaşılıyor.
Hiç tartışmasız, Türkiye Suriye’de kilit ülkedir… Bu gerçeği dünya büyük çapta kabul ediyor. Bazıları hiç memnun olmasa da kabullenmek durumunda olduğunu biliyor. Gelgelelim, Türkiye’nin kendi siyasi muhalefeti en fazla karın ağrısı çekiyor, tuhaf bir şekilde!.. Başından beri Suriyeli sığınmacılarla uğraşan muhalefet, bugün şartların dramatik şekilde değişmiş olması ve bu insanların kendi topraklarına dönüş için sabırsızlanmasını dahi gerektiği gibi değerlendiremiyor. Doğrusu ülkemiz adına pek talihsiz bir durum. Ama ne yaparsınız ki, bu zihniyetin hiç de değişmeye niyeti yok. Düşününüz, Suriye bile normalleşiyor, velakin muhalefet cenahında aynı tas, aynı hamam!..
Türkiye gazetesi
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol