“Şiddet imparatorluğu” çökerken…
- GİRİŞ07.01.2025 08:11
- GÜNCELLEME07.01.2025 08:11
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ürdünlü mevkidaşı Eymen Es-Safedi ile ortak basın toplantısında, kitabın tam ortasından konuştu. "DEAŞ Müslüman toplumlar için zehirdir" diyerek, Batı’nın tezgâhına dikkat çekti…
Evet, bölücü terör örgütü PKK ve türevleri için alan ve zaman daralıyor… Türkiye’de, Irak’ta ve Suriye’de, küresel güçlerin destek verdiği, himaye ettiği bu kanlı taşeron örgüte karşı verilen keskin ve etkili mücadele, net olarak bir sonuca varmak üzere. Bölücü örgüt Türkiye’de bitti. Suriye’de, Dışişleri Bakanı Hakan Fidanın ifadesiyle yepyeni şartlar doğdu. “PKK’nın Kürt halkı üzerinde kurduğu şiddet imparatorluğu çökmek üzere…” Sayın Fidan’ın bu ifadesi tabir yerindeyse, kitabın tam ortasından konuşmaktır! Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Es-Safedi ile yaptığı ortak basın toplantısında; bölücü örgüt ve türevlerini on yıllardır gizli-açık biçimde destekleyen dış güçlere seslenen Fidan, nihai durumu şöyle özetledi: “Bölgede emelleriniz farklıysa, DEAŞ’ı bahane ederek PKK’yı güçlendirerek başka bir politikaya hizmet edilmek isteniyorsa, ona da geçit yok. Her türlü oyunu görecek ve bozacak durumdayız…” Batı’nın sözde DEAŞ ile mücadele masallarını dinleye dinleye bıktık. Bu karanlık örgütün kim tarafından ve nasıl kurulduğunu da, dünya âlem artık biliyor. Çünkü bizzat yeni seçilmiş olan ABD Başkanı Trump resmen ilan etti, dedi ki; “DEAŞ’ın kurucusu Barack Obama’dır. Yardımcısı da Hillary Clinton’dur…” Hatta Bayan Clinton için sahtekâr ifadesini de kullandı. İşte buradan devamla, Hakan Fidan DEAŞ’ın Müslüman toplumlar için bir zehir olduğu ikazında bulunuyor. Batı’ya da şu ihtarı yapıyor: "YPG’ye atfedilen gardiyanlık rolü ile DEAŞ’la mücadele bahane ve kisvesi altında, PKK/YPG üzerinden Kürt kardeşlerimiz sömürülerek, başka bir politikaya hizmet edilmek isteniyorsa, ona da müsaade etmeyiz…” Bu sebeple, şiddet imparatorluğunun çökmesinin an meselesi olduğuna dikkat çekiyor.
Ürdün Dışişleri Bakanı Es-Safedi de, “Suriye’de kuşatıcı hükûmetin kurulması hususunda hemfikiriz” diyen Hakan Fidan’ı teyit ederek şunları söyledi: “Yeni bir tarih daha yazılacak. Suriye egemenliğini alacak ve topraklarını kurtaracaktır. Her Suriyeli hukukun olduğunu görecektir, vatandaş olduğunu hissedecektir. Türkiye ile duruşumuz aynı. Yeni Suriye’yi destekliyoruz. Mutlaka hakları geri verilmeli…” Ürdün Devleti cenahından bu açıklamanın gelmesi önemli. Zira Arap âleminde, Suriye’deki yeni durumla ilgili derin tereddüt ve endişeler taşıyan ülkeler var. Bilhassa Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır… Arap Baharı diye on dört sene evvel başlatılan halk hareketlerinin hangi ülkelerde ne gibi gelişmelere kapı araladığı görüldü! Suriye’deki bu yeni durumla birlikte, kendilerine de sirayet edip tekrar 2011 Baharına dönme korkusu ciddi biçimde hüküm sürüyor. O yüzden de Suriye’deki sürecin çok dikkatli yönetilmesi elzem. Siyasi yapı ve işleyiş olarak, kırılganlığa mahkûm rejimlerin tedirginliği her daim fazla olduğu için, en ufak bir değişim talebi veya niyet işareti bu ülkelerin başkentlerinde kriz etkisi doğuruyor. Şayet Suriye’de geçiş süreci başarıyla yönetilebilirse, korku ve tereddütlerin dozu azalır ve gidişatı menfi yönde etkileyecek herhangi bir dolaylı müdahale düşüncesi ileriye götürülmez… Tabiatıyla bu hiç de kolay değil. Çünkü Batı Dünyası’nın ve özellikle İran ve Rusya’nın bu ülke üzerindeki emelleri de ortada. PKK/YPG üzerinden Suriye’nin Kuzey-Doğusunu kontrol altında tutmak isteyen Amerika’nın bitmeyen atraksiyonları ortada. İran ve Rusya, içinde bulundukları konjonktür sebebiyle geri çekilmek zorunda kaldı. Lakin bu geri çekilmeyi hiç hazmedemeyecekleri kesin. İş birlikçi rejim yıkılmış olmasına rağmen, yeni ortaklarla etkili olmak için çalışacaklardır. ABD/YPG misali ortada!
Suriye’de, Hakan Fidan’ın işaret ettiği üzere, ileriye dönük farklı hesapları bozabilecek ülke Türkiye’dir. Türkiye’de PKK’nın kendini feshetmesi için atılan adımların netice vermesi bu bakımdan hayatidir. Devlet Bahçeli’nin çağrısı ile PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın silah bırakma ve örgütün kendini feshetmesi adımları devam ediyor. İmralı’da Öcalan ile görüşen DEM Parti heyeti, siyasi partilerle görüşmeyi sürdürüyor. Şu ana kadar menfi bir hava esmedi… Ancak DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, herhâlde rol çalmak için veya en azından pişmiş aşa su katmak için çok yersiz bir çıkış yaptı. Hatimoğulları’nın dili hiç de barışa hizmet eden bir dil değil. Ortamı germek ve kendince bazılarını alttan alta tehdit etmeye dönük zehirli ifadelerin kimseye faydası yok, ama zararı çok olabilir. Her ne kadar, mevcut hâlde geçmişteki gibi herhangi bir çözüm süreci veya farklı isimle anılan bir müzakere söz konusu değil ise de, başlamış olan bu temas trafiğinin bir yol kazasına uğramaması konusunda herkes dikkatli olmalı. “Süreç” yerine daha eski kullanılan vetire kelimesini veya daha da anlaşılır olması için, safahat yani aşama aşama ilerleyen bu durumun ülkemiz yararına tamamlanması için, iyi niyetli olan herkesin ve her kurumun üstüne düşeni ifa etmesi fevkalade önemli. Tülay Hatimoğularının çok yanlış ve talihsiz biçimde yaptığı, “Kırılgan durum ya olumlu gelişir, barış olur veya negatif gelişir her yer Gazze olur…” gibi absürt benzetmeye Ahmet Davutoğlu’nun gösterdiği tepki son derece yerindedir. DEM Parti işlevsiz kalacağı endişesiyle buna benzer bozguncu çıkışlar yapma niyetinde ise, bunu derhâl terk etmeli ve gerçekçi bir tavır takınmalı. Şunu da unutmamalı; terör örgütüne sırt dayayarak siyaset yapma zemini artık sona ermiştir. “Ya silahlar gömülecek veya birileri silahlarıyla birlikte gömülecek.” Nokta!..
Türkiye gazetesi
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol