Sıvılaşmadan viskoziteye…

  • GİRİŞ03.02.2025 08:16
  • GÜNCELLEME03.02.2025 08:16

Özellikle pandemi, ardından asrın felaketi deprem ve bir yıl arayla yaşadığımız iki seçimin devlet ve toplum arasındaki ilişkileri her açıdan gevşettiğini hatta bazı noktalarda sıvılaştırdığını hep ifade etmeye çalıştım.

Tabii pandemi tüm dünya devletlerinde benzer bir etki yaptı ve bazı devletlerde iktidar değişimlerine dahi sebep oldu.

Biz, pandemi üzerine, 11 ili yıkıp 50 bin canımıza mal olan bir deprem ve iki seçimin etkisini ayrıca yaşadık.

Avrupa ve ABD gibi kişi başı geliri yüksek ülkelerin, sadece pandemiden bile ne kadar etkilendiği gerçeğini bir kenara not ederek düşünmek durumundayız.

Bu uzun dönemde, bizim devletimiz de dâhil tüm dünya devletleri kendi gücü nispetinde zor durumda kalan vatandaşlarına müşfik taraflarını göstermeye çalıştı.

Kadife eldivenin içindeki demir yumruk çok daha itinalı kullanıldı ve zaten gergin olan toplumların daha da gerilmemesi ve sosyal patlamalara sebebiyet verecek hareketlerin oluşmaması için dikkat en üst seviyelere taşındı.

Tabii bu yaklaşımlar, kötü niyetli ve fırsat kollayıcılar için bulunmaz bir zemin oluşturdu.

Savaşları, pandemileri, kıtlıkları tarih boyunca fırsat olarak gören bir harami zümresi hep var oldu.

Fakat küreselleşen ve tedarik ağları uluslararası düzeye gelen dünyamızda, haramilik de kendi ölçeğini ve etkisini genişlettiği bir gerçek olarak karşımızdadır.

Birinci Dünya Savaşı’nda bir yanda canını ve malını devleti için feda eden şehitlerimiz ve kahramanlarımız varken ne yazık diğer yanda da unun, şekerin fiyatını katlayarak milletin boğazına çöken haramiler vardı.

Bu, savaşın kazananları için de çok farklı değildi.

Mesela; “Savaşı kazandık ama köşedeki bakkala yenildik.” diyen Fransız’ın durumu gibi.

Yukarıda bahsettiğim sebeplerle durumu fırsata çevirmek isteyen ve fahiş fiyatlarla milletin boğazına çökenler için artık hesap vakti de gelmiş gibi görünüyor.

Bunun yanında siyaseti germeye çalışan ve fırsattan istifade, “Acaba iktidarı devirebilir miyiz!” diye her türlü yalan, hakaret ve iftira ile saldıranlar için de bir hesap vakti geldi gibi.

Seçimsiz dört yıl ve aşağıya doğru ivmelenen enflasyon, dış politikada kendini gösteren başarılar, siyasi istikrarın da gücüyle artık devlet, gevşettiği otoritesini yeniden geri kazanmak istiyor.

Tabii burada özgürlük-güvenlik dengesi oldukça önem taşıyor.

Sıvılaşmanın nerede durması gerektiği kadar, viskozitenin yani ağdalaşmanın da nerede duracağı hayati bir dengeye tekabül ediyor.

Aşırı sıvılaşma tıpkı depremlerdeki zemin sıvılaşması gibi bütün devlet kurumlarını çökertebilirken aşırı ağdalaşma da kristalizasyona sebep olur ve bütün ilişkileri çatlatarak birbirinden koparır.

İşte tam da bu nokta da çok nazik, hassas bir dengeye ihtiyaç var.

Bu denge de mutlaka korunarak devletin; kendi varlığını, egemenliğini bu harami zihniyetlere mutlaka ve yeniden hissettirmesi gerekiyor.

Maaş zamlarına daha almadan göz diken, kiraları astronomik bir seviyeye taşıyarak ulaşılmaz kılanlar kimler ise onların, artık bu ülkenin bir kabile ülkesi olmadığını ve her hareketin bir hesabının olacağını çok derinden hissetmesi gerekiyor.

Tabii bu süreçte devletin kurumlarının kapısına dayanarak onları tehdit eden, itibarını sarsan eski CHP Genel Başkanı’nın da çok büyük etkileri oldu.

Zafer Partisi Genel Başkanı’nın, İçişleri Bakanlığı’nın kapısına dayanarak “Erkeksen in aşağı.” şeklindeki tavrı da bir hukuk devleti açısından asla kabulü mümkün olmayan bir itibar suikastıydı.

Marjinal yapılara ve kötü niyetlilere, “Ha demek ki devletin kurumlarına baskın yapılabiliyormuş.” dedirten bu baskınlar, aslında sosyal medyada Cumhurbaşkanı’na ya da iktidara yapılan hakaretlerin dozunu da artırmış oldu.

Naçizane, parçalanmış bir siyaset aynası artık toplumu birlikte gösteremez diyorum.

Dolayısıyla da artık devlet ve onu temsil eden iktidar, başta hukuk olmak üzere her alanda varlığını hissettirmeye başlamış gibi görünüyor.

Bu durum elbette düzensizlikten, sıvılaşmadan beslenen harami takımını çok rahatsız edecek.

Kopan yaygaranın kime ait olduğunu iyi tespit edemeyen iyi niyetliler de yapılanın kendileri için olduğunu anlamakta zorlanacaklar belki.

Benim için meselenin özeti şu; “Bütün zor günlerin ardından devlet yeniden buradayım diyor.”

“Ya devlet başa ya kuzgun leşe.” diyenler ise tüm bu olup biteni çok daha iyi idrak ediyor…

Diriliş Postası

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat