Sınırlamanın sınırları
- GİRİŞ10.02.2025 08:19
- GÜNCELLEME10.02.2025 08:19
Bir muhterislikle imtihan hâlinde olan CHP’de sınırlamanın sınırları çoktan aşılmış gibi görünüyor.
Taa o şaibeli kurultay sürecinde ipleri kaptıran Özgür Özel, bugün ipleri kaptırdığı İBB Başkanı’nın, “mazbatam da mazbatam” dediği günleri hatırlatan, “adaylığım da adaylığım” tazyiklerinin muhatabı oluyor.
İBB Başkanı, CHP Genel Başkanı’nın liderlik sınırlarını da aşarak onun rolünde bir siyaset üretiyor.
Bu durum Özel’i, “Kukla bir lider mi?” sorularına muhatap edecek kadar ayyuka çıkmış vaziyette.
Hatta parti içi nezaketsizlikler, CHP seçmeninin diline dahi yansımış durumda.
Mitinglerde CHP liderine rağmen İBB Başkanı’na, cumhurbaşkanı adayı gibi slogan atmakta bir mahsur görmüyorlar.
Seçimlere neredeyse üç yıla yakın bir süre varken daha şimdiden CHP’yi bir aday kavgasına sürükleyen İBB Başkanı’nın tavrı, kendinden başkasını düşünmediğinin açık bir göstergesi.
Kendince hep hayalini kurduğu o cumhurbaşkanlığı için İstanbul’u dahi çıkarlarına alet etmekten çekinmeyen İBB Başkanı, şimdi de CHP’ye aynı muameleyi yapıyor.
Her türlü sınırlamanın sınırları -kim lider, kim değil- tartışmasından başlayarak en alt katmanlara kadar ihlal edilmiş durumda.
İBB Başkanı’nın cümleleri bir şey söylerken; onların yan dilleri çok daha farklı bir anlam üreterek, gerçek niyetlere dair çok daha farklı şeyler söylüyorlar.
Özgür Özel daha geçenlerde “Adayımız hazır” demişti.
Tıpkı Altılı Masa için Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi.
O gün Meral Akşener’in ağır hakaretleriyle öğrendiğimiz aday yokluğu, bugün de başka bir kavga ile ortalığa saçılmış durumda.
CHP’nin parti tüzüğü açısından bir geçerliliği olmayacak bir temayül yoklaması ile bir oldubitti hazırlanıyor gibi.
Bu oldubittinin muhatabı ise Mansur Yavaş olacak kuşkusuz.
CHP’nin aday belirleme süreci bir yandan da “Prokrustes Yatağı”na dönmüş gibi.
Kısa boyluların boyunu uzatıyorlar ya da uzunları kısaltıyorlar ve kendi istedikleri ölçüye çekerek imha ediyorlar.
Bu uğurda ne boylar, ölçü uğruna feda edildi.
Birileri Baykal’ı yedi, Baykal’ı yiyenleri başkaları yedi, onları da daha başkaları…
Öyle anlaşılıyor ki bu insan öğütme sürecinde daha çok kişi feda edilecek.
Bu iç kavgalar bir yönüyle de CHP’nin neden ülke meselelerine odaklanamadığının, politika üretemediğinin temel sebebi oluyor.
Zira bir organizma, içeride hastayken dışa dönemez.
Koltuk kavgaları, koltuk kazanmak isteyenlerle kaybetmek istemeyenlerin kavgası olduğundan kavga, koltuğun yanında yapılıyor.
Uzaklaşmak, koltuğu riske etmek olacağından kimse bunu göze alamaz.
O sebeple CHP’nin dışa odaklanması söz konusu şartlarda mümkün olamıyor.
CHP’nin, “parti için demokrasi” olarak tarif ettiği iç tartışmalar, artık gerçek bir yarılmanın kavgaları hâline geldi.
Ahde vefanın yerini, çıkara vefanın aldığı görüntü; bugünün CHP’sinde parti içi seslerden yükselen bir hakikat gibi.
CHP’nin arz etiği bu parçalanmış ve çıkarlara esir düşmüş hâlin tanımını, “Toplum ve Topluluk” çalışmalarının ilk kuramcısı Ferdinand Tönnies çok daha iyi yapardı.
Her zorluğa rağmen, son açılım çabalarını da hesaba katarak CHP’nin artık daha çok bir topluluk görüntüsü arz ettiğini söylemek zor olmayacaktır.
“İnsanlığı metinler biçimlendirir.” sözünü önemserim.
Dolayısıyla CHP’yi biçimlendiren metinler ve sözler de bana çok şey söylüyor.
Ve ne yazık ki CHP bu hâliyle değil millete, kendine bile çare üretemiyor.
Ne diyelim; kavga meydanından hâlâ umudu olanlar varsa buyursun…
Diriliş Postası
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol