Türkiye ekonomisinde 2024’te neler yaşandı, 2025 ne getirecek?
- GİRİŞ03.01.2025 12:33
- GÜNCELLEME04.01.2025 10:19
Değerli Okurlarım!
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 19 ay önce göreve başlamıştı. Yeni ekonomi yönetimi, yeni kadrolarla ve farklı bir ekonomi anlayışıyla iş başı yapmıştı.
Öncelikli hedefler şunlardı:
“Enflasyonu düşürmek, mali disiplini sağlamak, uluslararası ekonomik itibarı yeniden kazanmak, yabancı yatırımları artırmak, döviz kurlarında istikrar sağlamak ve merkez bankası rezervlerini artırmak.”
Yerel seçim atmosferi ve Merkez Bankası yönetimindeki değişiklikler, bu politikaların uygulanma hızını etkiledi. O yüzden 2025 yılı, ekonomi politikalarının etkisini daha net görebileceğimiz bir dönem olarak öne çıkıyor.
TÜİK tarafından açıklanan yıl sonu enflasyon verilerinden sonra ekonominin 2024 yılı karnesi artık iyice belirgin hale geldi.
Gelin hep birlikte ekonominin son 1 yıllık performansına bakalım.
Enflasyondaki Gelişmeler
Geçen yıl sonu rakamlarına baktığımızda enflasyon oranının %64,77 olarak kaydedildiğini görüyoruz. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre; 2024 yıl sonu enflasyonu %44,38 bandına gerilemiş durumda.
Evet… Enflasyonun düşüş eğilimi içerisinde olduğu açık. Ancak, yıllık bazda hâlâ çift hanelerde seyreden bu oranlar, fiyat istikrarı konusunda alınacak daha çok yol olduğunu gösteriyor.
Açıkçası 2025 yılının ilk yarısında da düşüş eğiliminin sürmesini bekliyorum. Önemli olan bu istikrarı yılın ikinci yarısında da devam ettirmek.
Bütçe Dengesi
2023’te bütçe açığı 1,3 Trilyon lira olarak gerçekleşmiş, mali disiplinin bir göstergesi olan faiz dışı bütçe dengesi ise 700 Milyar lira açık vermişti.
Bu yıl Kasım ayı itibariyle bütçe açığının 1,2 Trilyon seviyesinde gerçekleştiğini görüyoruz. Belli ki, bütçe açığı yıl sonu hedefi olan 1,3 Trilyon civarında gerçekleşecek. Tıpkı 2023 gibi.
Faiz dışı bütçe dengesi ise yalnızca 81 Milyar lira açık vermiş. Geçen yıl bu rakam 700 milyardı.
Bu bir sağlık göstergesi. Toplam faiz giderleri artıyor, ancak faiz giderinin toplam giderler içindeki payı giderek azalacak gibi duruyor. Bu gidişat 2025 yılında tekrardan faiz dışı fazla vermeye başlayacağımıza işaret ediyor.
Ama yine de, bütçe açığı rakamları tehlikeli denilecek kadar yüksek! Enflasyonda olduğu gibi, bütçe dengesi de uzun soluklu bir mücadeleyi gerektiriyor.
Döviz Kurları ve Rezervler
Döviz kurunda mesele, kurun düşük veya yüksek olması değil. Asıl ehemmiyetli olan, kurun istikrarlı olması!
Üzerinden çok zaman geçti ama 2021 Kasım-Aralık dönemindeki döviz krizini hatırlayalım.
Aynı ay içerisinde %30-40 artışlar ve azalışlar yaşanmıştı.
İnşallah bir daha böyle bir felaket yaşamayız.
Dolar/TL kuru 2023 yılını 29,5 lira seviyesinde kapatmıştı. 2024 Aralık itibariyle dolar/TL kurunun 35 lira bandında olduğunu görüyoruz. Yıllık bazda %18 civarında bir artış söz konusu.
Görüldüğü üzere doların artışı, enflasyonun oldukça gerisinde kalmış.
Bu durum, TL'nin döviz karşısında görece stabil olduğunu veya reel olarak değer kazandığını gösteriyor.
Bu nedenle, geçtiğimiz yıllara kıyasla döviz kurlarında dalgalanmaların kontrol altına alındığı bir yılın geride kaldığını söyleyebiliriz. Ayrıca KKM sisteminden de kademeli ve dengeli bir çıkış gerçekleşiyor.
Bu arada, Merkez Bankası döviz rezervlerinde de artış söz konusu. 2023 yılı başında toplam rezervler 127,1 milyar dolar seviyesindeyken, 2024 yılı Aralık ayı itibarıyla 163 milyar dolar seviyesini geçti.
Sonuç olarak kur ve rezervlerde başarılı bir yıl geçtiğini söylemek mümkün.
2025’te ise faizlerin düşmesiyle birlikte döviz kurlarında artışlar göreceğiz. Ancak ekonomi yönetimi uyguladığı programa istikrarlı bir şekilde devam ettiği müddetçe, inşallah herhangi bir kur krizi görmeyeceğiz.
Dış Ekonomik İlişkilerde İtibar
Son yıllarda Türkiye; kayıt dışı ekonomi ile mücadele, haksız vergi rekabeti, kara paranın aklanması gibi konularda, uluslararası arenada ciddi eleştirilere maruz kalıyordu. Ülkemiz 2021 yılında, FATF tarafından gri listeye alındı.
Bu durum, yatırım ortamını ve yabancı yatırımcıların ülkemize olan güvenini bir hayli zedeledi. Gri liste meselesi, yeni ekonomi yönetiminin önünde duran büyük bir engeldi. Neyse ki, 3 yıl aradan sonra Haziran 2024’te gri listeden çıktık.
Bir de CDS primi var tabii. O da ayrı bir meseleydi.
CDS, bir ülkenin borcunu ödeyememe riskini ölçen bir göstergedir. Risk yüksekse, borçlanma maliyeti de artar. Örneğin, normalde %4 faizle borç alacakken CDS primi 300 puansa (%3), toplam maliyet %7'ye çıkar.
Bu durum, dış borçlanmayı daha pahalı hale getirir.
Türkiye’nin risk primi 2013 gezi olayları öncesi 119 seviyesine kadar inerek en düşük seviyelerini görmüştü. Temmuz 2022’de ise CDS primi 900 olarak en yüksek seviyesinde gerçekleşmişti.
Yeni ekonomi yönetimi iş başı yapmadan hemen önce, yani Mayıs 2023 itibariyle 664 civarında olan CDS primi, 2024 yılının bitiminde 260 bandına gerilemiş durumda.
Diğer taraftan uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının da Türkiye’nin kredi notunu giderek yükselttiğini görüyoruz.
Bütün bu gelişmeler, ekonomik güvenin artmaya başladığını ve dış ekonomik itibarın toparlandığını gösteriyor. Bu durum, uluslararası kredibilitenin güçlenmesine ve dış borçlanma maliyetlerinin düşmesine muhakkak olumlu katkı sağlayacak.
Yabancı Yatırımlar
Türkiye, 2003-2024 arasında toplam 271 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çekmiş bir ülke. Bu rakam bize yıllık ortalama 12 milyar dolardan fazla doğrudan yabancı yatırım çektiğimizi söylüyor. Ancak bu miktar yeterli değil. Yabancı yatırımlar, son yıllarda belirgin bir düşüş eğilimi içerisinde.
Dönüp dolaşıp her şeyi Gezi olaylarına ve FETÖ kalkışmasına bağlamak istemiyorum. Ancak o dönemde şekillenen siyasi ve ekonomik atmosferin yatırımlar üzerindeki yıkıcı etkisini göz ardı etmek mümkün değil!
Özellikle, 2016’daki darbe girişimi sonrasında doğrudan yabancı yatırımlarda çok ciddi bir azalma meydana gelmişti. 2015’te 19 milyar dolara ulaşan doğrudan yabancı yatırımlar, darbe sonrası önce 2016’da 13 milyar dolara, daha sonra 2017’de 11 milyar dolara geriledi.
Ne yazık ki, hâlâ 2015 seviyelerine yaklaşabilmiş değiliz. Geçen yıl 10,9 milyar dolar olarak gerçekleşen doğrudan yabancı yatırım tutarı, bu konudaki hedeflerimizin gerisinde kalıyor. Yabancı yatırımlar için biraz daha süre gerekiyor. Açıkçası Mehmet Şimşek’le birlikte çok hızlı bir gelişim kaydedileceğini bekliyordum. Ancak Türkiye henüz istenilen seviyede yabancı yatırım çekemiyor.
FED ve Avrupa Merkez Bankası’nın 2025 yılında faiz indirimlerine devam edeceği öngörülüyor. Bu durum Türkiye’ye yabancı sermaye girişinin artmasını beraberinde getirebilir.
Evet, bu bir fırsat.
Ama asıl olan gelen paranın katma değerli yatırımlara dönüşmesi. Sermaye hareketlerinin yalnızca “sıcak para” hareketleri olarak kalmaması.
Büyüme ve İstihdam Verileri
Türkiye ekonomisi 2024 yılının üçüncü çeyreğinde, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %2,1 büyüdü. Tahminler yıllık büyümenin %3 civarında gerçekleşeceğini söylüyor. Oysa 2023’te %4,5 büyümüştük. Burada ne yazık ki düşüş var.
İşsizlik oranı ise 2023 yılında %10,1 seviyesindeyken, 2024 sonunda %8,8’e geriledi. İstihdam edilenlerin sayısında gözle görülür bir artış kaydedildi. Son bir senede istihdam edilen kişi sayısı 1 milyon arttı.
İstihdam verileri açısından ekonomideki potansiyel altı büyümeye rağmen kötü bir yıl geçirmediğimizi söylememiz lâzım.
Gelir Dağılımı
TÜİK verilerine göre, son 5 yılda emeklilerin milli gelirden aldığı pay ne yazık ki giderek azalmış. Sosyal koruma istatistiklerine göre; geçen yıl emekli ve yaşlılara milli hasılanın %4,4'ü kadar kaynak ayrılmış. Oysa bu oran 2019'da ise %6,1 idi.
Ücretli çalışanlar için de 2023’e kadar benzeri bir durum söz konusuydu. TÜİK verilerine göre; ücret ödemelerinin milli gelir içindeki payı 2019’da %30,3 iken, 2022’de %26,5 seviyesinde gerçekleşti.
Neyse ki 2023’te bu oran tekrardan %32 seviyesinin üstüne çıktı.
2024 yılı istatistikleri henüz açıklanmadı.
Bakınız, gelir dağılımında adalet; huzurlu ve dengeli bir toplumun en temel şartı. Adil bir gelir paylaşımı, yalnızca bireylerin ekonomik refahını artırmaz, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı güçlendirir ve uzun vadede sürdürülebilir bir kalkınma zeminini hazırlar.
Ücretli kesimin ve emeklilerin milli gelirden alacağı pay uzun vadede korunmalı. Gelir dağılımındaki makas açılmamalı.
2025’te bu konulara, özellikle de emeklilik sistemindeki reformlara odaklanılması gerekiyor.
Herkese Mutlu Yıllar!
Ekonomi yönetimi 2023 yaz aylarında görevi devraldığında, para politikasında hızlı ve radikal değişikliklere imza attı. Bu süreçte kapsamlı vergi reformları hayata geçirildi. 2024 yılında, bu politikaların etkileri daha belirgin hale geldi ve ekonominin bir yıllık performansına baktığımızda, enflasyon ve bütçe dengesi gibi kritik göstergelerde “kısmî” bir iyileşme olduğunu söylemek mümkün. Ancak, bu sadece başlangıç. Önümüzde halen yürünecek uzun bir yol var.
Sıkı para politikası, kurdaki istikrarı nispeten de olsa sağladı ve Merkez Bankası rezervlerinde çok olumlu gelişmeler yaşandı.
Uygulanan politikalar, dış ekonomik itibarda oldukça önemli bir toparlanma sağladı ve uluslararası arenada Türkiye ekonomisine olan güven bir nebze olsun arttı.
Büyümemiz mecburen potansiyelin altında gerçekleşti ancak istihdam tarafında işler fena gitmemiş görünüyor.
Yabancı yatırımların gelişine dair ne yazık ki güçlü bir ivme göremiyoruz.
Ekonomi yönetimi enflasyon ve döviz meselesine bir hayli odaklanmış durumda. Anlaşılan, bu iki kritik sorun çözüme kavuşmadan, büyüme ve gelir dağılımı gibi alanlara yeterince yoğunlaşmak mümkün olamıyor.
Şimdi, faiz oranlarının kademeli olarak düştüğü ve enflasyonun da aşağı yönlü bir seyir izlediği bir döneme giriyoruz. Enflasyon düştükçe yaşam standardında iyileşmeleri hep birlikte görmeyi umuyoruz. Çünkü hepimizin bildiği gibi, kalıcı refah ve sürdürülebilir büyüme, ancak fiyat istikrarıyla mümkün.
Hepinize; umutlarımızı diri tuttuğumuz, ülkemizin ekonomik potansiyelini daha fazla ortaya çıkaracağı, büyüme ve gelir adaletinin sağlanacağı bir yıl diliyorum.
Kalın sağlıcakla!
İsmail Vefa AK / Haber7
Twitter: @Ismail_Vefa_AK
Yorumlar12