Ters hilal
- GİRİŞ27.02.2023 12:03
- GÜNCELLEME27.02.2023 12:05
Türkiye, ABD’nin kuracağı terör devletinin Suriye ayağını engellemek amacıyla harekete geçmek istediği her dönemde başına değme baba yiğidin kolay kolay altından kalkamayacağı büyük felaketlere maruz kaldı. 2020 yılını Kovid-19 pandemesi, 2021 yılı orman yangınları, sel ve kısmi deprem felaketleri, 2022 yılı Ukrayna savaşının etkileri, 2023 yılı ise yüzyılın felaketi olarak adlandırılan büyük depremle sınandık. Bütün bu süreç içinde de ekonomik yaptırımlar, dolarizasyon, kur -faiz oyunları, enflasyon, yabancı sermayenin borsayı boşaltması gibi halkı hükümete karşı kışkırtıcı bir dizi senaryoyu seyrettik.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batı’nın amacının eski SSCB’yi parçaladıkları gibi Rusya’yı da parçalara ayırarak kolay yönetilebilir bir ülke haline getirmek olduğunu söyledi. Putin, Rusların, Moskovalılar, Urallılar gibi daha kolay kontrol edilebilir bir duruma getirilmek istendiğini belirtti.
CIA’nın planlarına göre, Rusya tam 71 parçaya bölünmek isteniyor. Aynı odak, Türkiye’yi ise yıllardır 4 ana parçaya bölmek için çalışmalar yapıyor. 1980 öncesi ASALA’dan doğu topraklarımızda Ermenistan çıkartamayan CİA, 80 sonrasında ise PKK terör örgütünden Irak, Suriye, İran ve Türkiye’yi bölecek projeyi devreye soktu. Irak ve Suriye’de proje kısmen başarılı oldu. Devletlerine sahip çıkmayan Irak ve Suriyeliler bugün kardeş kavgası içinde emperyalizmin insafına terkedilmiş durumdalar.
Türk devletinin savaşlarda gerek akın, gerekse de savunma hattının ana unsuru hilaldir. Anadolu savunması da ters hilal sistemiyle yapıldığı inkar edilemez bir gerçektir. 1980 darbecilerinin deşifre ettikleri Fatsa-İskenderun hattı, ters hilalin sağ-sol çatışmalarıyla dıştan kırılma işleminden başka bir şey değildi. Maraş ve Çorum bu eksende saldırılan iki merkez oldu. İsrail güdümlü 28 Şubatçıların kullandığı Sivas olayları da bu hilalin göbekten çatlatılma girişiminden başka bir şey değildi. Sağ-sol, Alevi-Sunni, Türk-Kürt çatışmalarının ana ekseni de bu hilalin dış kabuğunu kırma işlemi yıllardır sürüp gitti. Bildik taktiklerle Türkiye’de iktidarı dize getiremeyenler hedeflerine varmak için doğal felaketleri birer koz olarak kullanmaya başladılar. Pandemi, Sel, Yangın, deprem felaketlerinden sonra dış güdümlü muhalefetin söylemlerine baktığınızda beşinci kol faaliyetin asıl amacı kabak gibi gözlerinizin önüne serilir. TSK’nın personelinin yarıya yakınının temin edildiği bir bölgenin deprem felaketine maruz kalması, bu bölgeye niçin daha çok dikkat edilmesi gerektiğinin bir başka gerekçesi.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Türkiye ziyaretinin hemen ardından Hanry Barkey isimli FETÖ’cü, Türkiye’ye yapılacak deprem yardımı karşılığında ABD’nin dostu rolünün oynatılıp oynatılmayacağı sorusunu gündeme getirdi. ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi başkanı Senatör Bob Menendez ise, “Erdoğan’ın uluslararası yasaları ihlal ettiğinde, demokratik normlara meydan okuduğunda veya güçlerinin insan hakları ihlalleri yapmasına izin verdiğinde davranışlarından sorumlu tutmalıyız” diyerek. Blinken’in ziyaret amacının bağcı döğmek olduğunu dillendirmiş oldu. Erdoğan’ın ABD’nin isteklerini kayıtsız şartsız yerine getirmemesi durumunda Türkiye’ye F-16 verilmesini onaylamayacağını dile getirdi.
Hanry Barkey, AK Parti’nin 2002’den beri Türkiye’yi yönettiğini, Erdoğan’ın Suriye ve Irak’ta ABD’nin desteklediği terör örgütlerine operasyon tehdidinde bulunduğu, Ege adalarının ‘militarizasyonu’ dolayısıyla Yunanistan ve Kıbrıs’ı uyardığı, S-400 füzeleri alarak ABD ile ters düştüğü, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım hedeflerine sekte vurduğunu dile getirerek 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde Erdoğan’ın oy kazanmadan çok oy kaybetmeme kaygısında olduğunu ifade ediyor.
Depremle Türkiye’nin bölgesel hegemon rolünün sarsıldığını belirten uluslararası aktörler, Batı Trakya’da Türkiye sınırına sıfır noktada İsrail, ABD ve Yunanistan’ın askeri tatbikatlarının zamanlamasına dikkat çektiler.
ABD’nin bakış açısına göre, ABD politikalarını kayıtsız şartsız destekleyenler demokrasi, Rusya ve Çin’in yanında yer alanlar otokrasi, Türkiye gibi ülkeler ise arada kalmış rejimler olarak sınıflandırılıyor.
Michael Rubin, dünya kamuoyunu etkilemede Amerika’nın Sesi (VOA) eskisi gibi işlev göremediğinden yakınarak çalışanlarının yanında algı ajanlarına milyonlarca dolar fonlayan VOA’nın paraları gereksiz belgesellere yatırma yerine Rusya, Çin veya Türkiye’de iktidarın açıklarını deşifre etmekte kullanması gerektiğine vurgu yapıyor.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yüzyılın felaketiyle ilgili, ‘İçinde sır olan bir olay gibi geliyor bana’ ifadeleri sonrasında, maruz kaldığımız, sel, orman yangınları ve depremlerin doğal tabiat olayları mı yoksa tetikleme sonrasında meydana gelmiş birer felaket mi, sorusunu getiriyor aklımıza. Milletler acıda ve kederde ülkü birliği yapmış topluluklardır. Zaman, bu felaket sonrasında da kardeşliğimizi daha da güçlendirerek ters üç hilalin doğusunu kırmak isteyenleri, hilalin uçlarını kapatarak kurt kapanına alma vaktidir. Vesselam...
İsmail Zelvi / Milat Gazetesi
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol