Önce meselenin Türk eğitim sistemi ile ilgili olduğunu belirteyim. Yeni müfredatın tartışıldığı bugünlerde konu tam da; “Bir ülkeyi yok etmek istiyorsan eğitim sistemini çökert” savıyla bağlantılı.

“Eğitim sistemi ve 9 bin ABD ajanı ne alaka” mı diyorsunuz?

Anlatacağım.

Geçen yıl ve bu yılın başlarında Türkiye’de Mossad ajanlarına yapılan operasyonlar hepimizi şöyle bir sarsmıştı. Gözaltına alınanlar arasında tarikat mensubu görüntülü şahıslar, başörtülü kadınları görünce; “Neler oluyor?” demiştik.

ON YILDA 9 BİN CASUS

Şimdi anlatacağım konu 1950’lerde geçiyor.

Amerika Türkiye’ye on yıl içinde dönüşümlü olarak 9 bin casus gönderiyor. 

Nasıl mı? UID (Uluslararası Demokratlar Derneği) Başkanı Köksal Kuş anlattı. Yaşadıklarını aktaran şu an 95 yaşında ve Almanya’da bulunan Ahmet Şahin isimli aslen Ankaralı bir gurbetçi. 

Ahmet Şahin 1960’ların başında Almanya’ya ilk giden işçilerden. 1950-1960 arasında Ankara Çankaya’da Amerikalı bir çiftin evinde altı yıl çalışıyor. Sonra çift Amerika’ya dönüyor. Bunu yazın bir kenara.

Köksal Kuş, Almanya’da Ahmet Şahin’i ziyarete gidiyor. Ahmet Şahin Köksal Kuş’a şunları anlatıyor:

“EĞİTİM SİSTEMİNİ ÇÖKERTMEYE GELDİK”

“Alman devleti beni Türkiye’den gelen işçilerin genel koordinatörü yaptı. Resmi bir görev verdi. Bunun üzerine ben Alman devletinin çeşitli toplantılarına, davet edilmeye başladım. Bir resepsiyonda oturduğum masada bir Amerikalı adam vardı. Adam beni ben de adamı tanıyacak gibi oldum. O sırada Amerikalının eşi geldi masaya ve onu hemen tanıdım. Onu tanıyınca eşini de tanıdım ve birbirimize sarıldık. Sohbet ettik. İkisi de emekli olmuşlar ve Almanya’ya yerleşmişlerdi. Ben hep aklımda olan soruyu yönelttim: ‘Ankara’da sizin yanınızda yıllarca çalıştım. Ama o zamanlar cesaret edip de soramadım. Sizin ne iş yaptığınızı hep merak etmişimdir. Siz Ankara’da ne iş yapıyordunuz?’.

Adam dedi ki; ‘Biz o dönemde Türkiye’ye Türk Milli Eğitim politikasını bizim istediğimiz çizgiye getirmek üzere geldik. On yıl içinde tam 9 bin kişi gizli görevle bu iş için geldik. Ne zaman ki; istediğimiz oldu. Yani Türk Milli Eğitimi’ni Amerikan çıkarları çerçevesinde yoluna koyduk. Ondan sonra Amerika’ya döndük.”

EĞİTİM SİSTEMİ HEP TÖKEZLEDİ

Köksal Kuş’tan Ahmet Amca’nın telefonunu istedim.

Yaşlı olduğu için telefon kullanmadığını söyledi. Ahmet Şahin ile bu konuştuklarımız üzerine bir röportaj yapıp göndermesini rica ettim. İlk fırsatta bunu yapacağını belirtti. Ben de Almanya’ya ilk gittiğimde hâlâ hayatta ise (İnşallah hayattadır) Ahmet Şahin’i bizzat ziyaret edeceğim.

Türk Eğitim Sistemi üzerine konuşulacak çok şey var.

Ak Parti de Cumhurbaşkanı Erdoğan da hep bunun arayışında oldu. Ama eğitim sistemi bir türlü yerli yerine oturmadı. Bakan Yusuf Tekin’in açıkladığı son müfredat da bu arayışların ürünüdür. 

FULBRİGHT KOMİSYONU HÂLÂ VAR

Anlaşılıyor ki; Dokuz bin Amerikalı casus, ilköğretimden üniversiteye Türk Eğitim sistemini temelden dinamitleyip gitmiş. Türkiye zaten 1960’tan 2003 yılına kadar kimi üçer-beşer aylık istikrarsız hükümetle yönetilmiş. Erdoğan dönemine kadar her şey ABD’nin kontrolünde gitmiş.

Tabii bir de “Fulbright Eğitim Komisyonu” meselesi var. 

Bu komisyonun kurulması tam da Ahmet Şahin’in anlattığı dönemlere denk geliyor.

1950’de çıkarılan kanunla Amerika Türk Eğitim Sistemine resmen nasıl müdahil oluyor? Bu sorunun cevabı biraz uzun. Ama bu cevaplar her şeyden daha önemli. Başka bir yazımızda bu konuyu ele almayı düşünüyorum. Sağlıcakla.

Yeni Akit