Mesut Uçakan'ın kutsal inadı

  • GİRİŞ08.10.2021 09:59
  • GÜNCELLEME09.10.2021 09:09

Usta Yönetmen Mesut Uçakan Süveyda filmiyle yine seyircisini selamladı.

Kaç kişi bu selamı aldı bilmiyoruz.

Film her yerde gösterime girmedi.

Sınırlı sayıda salonda kendine yer buldu.

Uçakan’ı her şeye rağmen heyecanlı ümitli gördüm.

İnandığı işi yapan adamların huzuru vardı yüzünde.

Uçakan’ın hayatı sinemaya vakfedilmiş bir hayat.

Her karesinde sinema var.

Gençliğini birikimini de bu alana feda eder.

24 yaşında Türk sinemasında ideoloji kitabını yazarak çıktığı çetrefilli yoldaki çizgilerini belirler.

İlk film heyecanını Salih Diriklik’in yönetmen olduğu filmde yardımcılığını üstlenerek yaşar.

  İlk yönetmenlik deneyimini 1978’de tadar.

 O günden bugüne hep inancımızı seslendirme çabası içerisinde olur.

Sanat yapmak için sanat yapmak gibi bir kaygısı olmaz.

 Allah rızası için sinema der.

Filmlerinde de yazılarında da hep bunun savaşını verir.

Bu yüzden gün gelir sistem tarafından dışlanır gün gelir egemenler tarafından taşlanır.

Ama yılmaz yorulmaz mücadeleye devam eder.

 Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Bâtıl şeyleri iyice tasvir, safi zihinleri idlâldir sözü çerçevesinde filmlerini çeker.

 Sanatı kutsayan çoğu yönetmen gibi sanatsal kaygılarla kötülüğü ifşa etmez.

Türk sinemasında İslamî hassasiyete sahip bir hareketin ilk başlatıcılarından olur.

Bugünden bakıldığında cesaret isteyen bir hareketin içine girdiği açıkça görülür.

 İdeolojik kamplaşmaların ve kutuplaşmaların keskin olduğu Sinema gibi bir alanda Müslümanca bir çıkışta bulunmak gerçekten kolay değildir.

Değerlerinden taviz vermeden ayakta kalmanın duruşunu bozmadan yol almanın zor olduğu sektörde tırnaklarıyla var olmayı başarır.

 ORADA KALAN BİR ADAM

Yıllar geçmesine rağmen Uçakan’ın sinema heyecanı geçmez.

Mahallede eski birliğin bozulup dağılıp parçalandığı bir zamanda zor olana talip olmaya devam eder.

  MTTB yıllarından şimdilerde profesör olan bir arkadaşına  Hafız bir çocuğun hayatını film çekeceğini söyleyince  “Ya hala oralarda mısın?” der profesör.

 Uçakan’ın “Ben oralardayım, sen neredesin? Cevabı manidar olsa da orada olması gereken çoğu insan artık orada değildir.

Tepe çoktan terkedilmiş çoğunluk başka zirvelere göz dikmiştir.

BİTMEYEN İMKANSIZLIKLAR

 Uçakan’ın sinema hayatında en büyük imtihanı imkansızlıklarla olur.

Yokluğun zirvede olduğu zamanda zor da olsa imkan bulurken imkan döneminde sponsor bulamamak sorunuyla karşı karşıya kalır Uçakan.

Savrulma yaşandığı bir dönemde ayakta kalabilmek de zordur.

Yola ilk çıktığı zamanlarda inançlı kesimin büyük zenginleri yoktur ama dava bilincine bağlı adanmışlar vardır.

O zamanlar İnancının idrakinde bir zengin olmadığı için orta ölçekli esnafa tüccara gider.

“Ne olur, Türk sinemasının ne yaptığını görüyorsunuz. En azından bir din adamı şahsında nasıl İslam’a saldırdığını görüyorsunuz. Yüzünde sakal, üstünde cübbe, gözleri fıldır fıldır dönen sahtekar tipler çizerek saldırıyorlar.” der.

 Kendi değerlerimizi anlatınca titreyen dudaklar görür, dökülen gözyaşlarıyla elinden geleni yapmak insanların samimiyetine şahit olur.

Şimdilerde büyük zenginlerimiz olmasına rağmen benzer söylemin kimseye tesir etmediğini üzülür.

 Aynı sıkıntılar devam ettiği halde o ruh artık yoktur.

Uçkan’ın içinden çıktığı ve kültürde sanatta daha ileriye gitmesi için ömrünü vakfettiği mahallemiz epey değişti.

Kelebekler Sonsuza Uçar gibi filmlerin dönemindeki heyecan yok.

Uçakan’ın hesap sormaya çalıştığı sistemle mahalleli çoktan barıştı.

O yüzden Uçakan son filmine beklediği ilgiyi bulamazsa çok da şaşırmamak gerek.

 GENÇLİK ARAYIŞI

Günümüzde sinema alanına yönelen bazı gençlerin hemen çizgiden saptığını gördüğümüzde ilk kuşağın istikamet yürüyüşünü daha iyi anlayabiliyoruz.

Elbette baskılar oluyor elbette dışlanmalara dayanmak kolay değil ama direnen kısa vadede kazandırmasa da uzun vadede mutlaka kazandırıyor her şeyden bir duruş kazandırıyor.

Uçakan da MTTB yıllarındaki gençlikteki ruhun bugün kaybedilmesinden acı duyanlardandır.  O dönemin gençliği Necip Fazıl’ın Cemil Meriç’in Nurettin Topçu’nun Sezai Karakoç’un ruh hamurunda yoğrulmuş, fikir sancısı çeken, çile çeken bir nesildir. Tek başına dünyayı değiştirebilecek bir özgüvene sahip sanatta da bir derinlik ve bakışa sahiptir.

Kimliksiz, omurgasız bırakılmaya karşı direnen her konuda sözü olan, düşünen üreten bir gençlik.

 ZOR ZAMANLAR AĞIR MESELELER

Uçakan İlk filmiyle de son filminde de yeni nesle acaba yakın tarihimize dair bir şeyler düşündürebilir miyiz değerlerimizi dert edindirme noktasında ne yapabiliriz kaygısını taşır.

Halkın içerisinde ciddi yaralara sebep olan bu meselelerin sinema diline aktarılması gerektiğini düşünür. Zor zamanları ve ağır meseleleri filmlerinde işler.

Kur’an-ı Kerim’i toprağa gömmeler, imamların üzerinde yapılan baskılar, Kur’an öğretme yasakları, Harf İnkılabı Şapka baskısı Ezan yasağı vesaire Uçakan’dan başka yönetmenlerin açıkçası pek de umurunda değildir.

 

SON FİLM VE BAZI ELEŞTİRİLER

Süveyda filmiyle ilgili eleştiri yapan bazı arkadaşları dinledim.

 Açıkçası bu filme eleştiri getirmeye gönlüm razı değil.

Elbette daha iyi olabilirdi.

Elbette eksiklikleri var.

 Bu filmi tek başına değerlendirmekten ziyade yönetmenin ömrünü adadığı sinemayla bağını koparmadan gösterdiği çabayı daha çok önemsiyorum.

 Bu yürüyüşü kutsal bir inat olarak görüyorum.

Bu inat ve inanç olmasa zaten hiçbir şey yapılamaz.

Kendisiyle yaptığımız konuşmada filmi çekerken yaşadığı imkânsızlıklardan uzun uzun bahsetti

O konuşmadan yeterli destek bulunsaydı film daha iyi olurdu demek istediğini anladım.

Belki de usta yönetmen kendisine gelecek eleştirileri önceden tahmin ettiği için filmi hangi şartlarda çektiğinin bilinmesini istedi.

  Uçakan’ın bütün zorluklara ve yokluklara rağmen cihad alanı olarak gördüğü sinemadan kopmaması ve inandığı davadan kopmadan ceberrut sistemi sorgulamaya devam etmesi takdir edilesi bir duruş.

Bu tavır alkışlanacak bir durum.

Sinemaya adanan bir ömrün sahibi olan usta yönetmene tenkitten önce teşekkür borçluyuz.

Tenkit çok kolay.

Hiçbir şey yapmayanların her şeyi eleştirdiği dijital çağda teşekkürü ve tebriki inadına çoğaltmamız gerekiyor.

Uçakan da teşekkürü fazlasıyla hak ediyor.

Keşke istediği imkânlara kavuşup hayalini kurduğu idealindeki filmleri çekebilseydi diyoruz ama çektikleriyle de adını Türk sinema tarihine yazdırdığını unutmamak gerek.

Asıl film yönetmenin hayatı.

Ömrüne bereket diyoruz.

Yorumlar6

  • Mekki 3 yıl önce Şikayet Et
    Hakkı teslim çok zamandır unuttuğumuz, değerler kavramımızdan yok ettiğimiz bir gerçek. Allah razı olsun, hiç olmazsa siz sahip çıkma, yüreklendirme, takdir etme nezaketini, duruşunu göstermişsiniz. Satır aralarında nereden nereye savruluşumuzun da gerçeğini görmek en acısı. Sağolunuz, hem de Mesud bey adına...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Emine 3 yıl önce Şikayet Et
    Tarihe not düşmek güzel olmuş ama halimizi perişanlığı da dile gelmiş bu milletin neden bu kadar savrulup dünyanın cazibesine kapıldığnı anlatan çok açık bir yazı olmuş umarım tövbe kapısını hatırlayan ve destek olan birileri çıkar
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Haydar ÇELİK 3 yıl önce Şikayet Et
    Bizler Mesut bey, e bu güne kadar verdikleri haklı mücadele ile yüzümüzü güldürüyor kendisine başarılar diliyorum Haydar ÇELİK ❤
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Pervasız 12 3 yıl önce Şikayet Et
    Allah sizden razı olsun. Ne güzel, ne içten , ne doğru yazmışsınız. Vah halimize....
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • gürsel. 3 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun. Daha çok yönetmene ve filme ihtiyacımız var. Tabii ki önce olanların kıymetini bilmek gerek. Ben filmi izledim. Salonda 5 kişi vardı çok üzüldüm.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat