Sezai Karakoç'un mirası

  • GİRİŞ18.11.2021 11:57
  • GÜNCELLEME19.11.2021 08:35

Dün Şehzadebaşı’nda bir kahramanımızı daha toprağa verdik.

Acımız büyük. Bağrımızdaki ateş hala sönmedi.

Cenazede sarıldığım herkes ağlıyordu.

Uzakta olup cenazeye gelemeyen yüzlerce dostumuzun telefondan hıçkırıklarını duydum.

Gözyaşları içinde Üstada veda ettik.

Başımız sağ olsun diyemiyorduk çünkü Yusuf Genç’in dediği gibi Başımız oydu.

Başımızı, yol başçımızı kaybettik.

Sadece yakınında bulunan sınırlı insanın değil hepimizin üstadıydı.

Hepimizin hayatında silinmez izler bıraktı.

Bir dostum babamın vefatında ağlamadım ama Üstadın ölümünü duyduğum andan itibaren gözyaşlarımı tutamıyorum dedi.

Haklıydı.

O bizim manevi babamızdı.

Sadece kalplerimize zihinlerimize değil yazdıkları ve yaşadıklarıyla bir devre mührünü vurdu Sezai Karakoç.

 Onun vefatıyla birlikte bir devir kapandı.

Arkasında doldurulması zor bir boşluk bıraktı.

 Türk Edebiyatında yazdığı gibi yaşayan, yaşadığı gibi yazan çok isim yok maalesef.

O Edebi dünyada erdemi ve edebi muhafaza ederek nasıl yaşanacağını nasıl örnek ve öncü olunacağını anlayan herkese en güzel şekilde gösterdi.

 Sezai Karakoç, bir çağ okuyuculuğunu hep sürdürdü. Bu çağın adeta tek başına ufuk açıcılığını yaptı. Durmadan yorulmadan anlattı. 

Yaşadığı çağı okurken geçmişin aydınlık güzel günlerine atıfta bulunmayı ve geleceğe dair de hedef belirlemeyi ihmal etmedi.

Katı batıcı bir anlayışla değerlerin yok edilmeye Müslümanların sindirilmeye çalışıldığı bir dönemde korkuya mahal vermeden telaşa kapılmadan Uhulet ve suhuletle mücadelesini sürdürdü.

 İnananlara özgüven kazandırmak noktasında önemli bir rol üstlendi. Mehmet Akif ve Necip Fazıl’dan aldığı bayrağı tertemiz bir şekilde hep burçlarda tuttu.

Karakoç çağdaşı olan bazı aydınlar gibi hiçbir komplekse girmedi. Müslümanca düşünüp Müslümanca yaşadı.

Hiçbir zaman kimliğini gizlemedi. Sözünü esirgemedi. Her şey bitti denilen bir zamanda yeniden başlayabileceğimizin şuurunu yükledi. Geçmişte nasıl yapmışsak gelecekte de yaparız diyerek gençleri sürekli dirilişe hazırladı.

 Büyük ve köklü bir medeniyete mensup olduğumuzun bilincini yeni nesillere nakşetti.

Diriliş fikrini her daim genç tutmayı başardı.  Bu büyük milletin “bir kere daha başarabileceğinden” hiçbir zaman kuşku duymadı.

 Sezai Karakoç seksen sekiz yıllık ömründe dünyaya hiçbir zaman meyletmedi. Hayatı, dünyalık bir hayat olmadı. Yaşamıyor gibi yaşadı. Hayatı sevaplar gibi yaşadı.

 Rabbimizin kendine verdiği emaneti en doğru doğru ve güzel şekilde değerlendirdiğine herkes şahitlik etti.

 Ömrü gibi ölümü de güzel oldu. Ölüm güzel olur mu? Ölen güzel olursa ölüm bile güzel olur. Bir şiirinde ifade ettiği gibi kendinden bir şeyler katarak ölümü de güzelleştirdi.

Cenazesinde millet mistiklerinin cenazelerinde görülen manevi hava hakimdi. Çünkü o sadece bir edip değil Hak dostu bir erendi.

Öyle inanıyorum ermişlerin mezarları yüzyıllardır nasıl ziyaretçi akınına uğruyorsa Üstadın da kabri bir türbe gibi gece gündüz demeden ziyaret edilip dualar edilecek.

 Hayatında ziyaret imkânı bulamayan sayısız insan tanıyorum. Şimdi onlar da Fatihalar ve Yasinlerle üstada gelip ziyaretlerini gerçekleştirecek.

Milletimizin kadim hastalıklarından biri de değerlerinin farkına yaşarken varamamasıdır.

 Sezai Karakoç’u ne akademimiz ne entelektüellerimiz ne de milletimiz yeterince değerlendiremedi. Bazıları görmek istemedi bazıları göremedi.

Üstadın fikirlerinin bundan sonra daha iyi anlaşılacağına inanıyorum. Ölürse tenler ölür. Büyük şahsiyetler ölmezler.

Onlar içinden çıktıkları toplumu aydınlatmaya devam ederler.

 Sezai Karakoç da İslam milletinin önünde ebediyen bir rehber olmaya devam edecek. Gün gelecek ömrünü birlik olmalarına adadığı İslam ülkeleri de onu keşfedecek.

Haddi zatında diriliş fikrine sadece İslam ülkelerinin değil bütün insanlığın ihtiyacı olduğunu biliyoruz.

Fakat merhumun da her zaman işaret buyurduğu gibi insanlığa şifa olacak tek medeniyet hakikat medeniyet olarak adlandırdığı İslam medeniyetidir.

İslam’ın dirilişi insanlığın dirilişi demektir.

Üstad kendisini takip edenleri fikirlerinden beslenenleri hiçbir zaman yanıltmadı. Kritik zamanlarda yaptığı uyarılarda hep haklı çıktı.

 Kamil mürşitler gibi izinden gidenleri selamete ulaştırdı.

Şimdi Türk dünyasının da selameti İslam dünyasının da selameti için onun izinden gitmeye ihtiyacımız var.

 Onun kutlu izini sürmek bizi muhakkak aydınlığa ulaştıracaktır. Bedenler göçer fikirler bakidir. Aslında diriliş yeni başlıyor.

 Hayatıyla da vefatıyla da bizi sarsan bizi dirilişe çağıran Üstada rahmet olsun. Allah’ın izniyle mekânı cennettir.

 Aziz ruhu da hepimizin bize bıraktığı manevi emanetine sahip çıkmasıyla şad olacaktır.

Bize büyük bir miras bıraktı.

Medeniyetin yeniden ihyası için Üstadın mirasına sahip çıkmak boynumuzun borcudur.

Ustada kalırsa bu öksüz yapı Onu sürdürmeyen çırak utansın bilinciyle dirilişe sahip çıkacaklara selam olsun.

Yorumlar5

  • Yaşar Akgül 3 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun..Rabbim üstada rahmet eylesin..Teşekkürler..
    Cevapla
  • Kasım Gül 3 yıl önce Şikayet Et
    Güzel yazı
    Cevapla
  • duman 3 yıl önce Şikayet Et
    Kabri nur, mekânı Cennet, makamı âlî olsun...Amin Amin Amin....
    Cevapla
  • Recep T. 3 yıl önce Şikayet Et
    "Bedenler göçer fikirler bakidir. Aslında diriliş yeni başlıyor." Diriliş Erleri olarak ne ile, nasıl ve niçin mücadele ettiyse biz de mücadelesini devam ettireceğiz biiznillah.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • 1299 3 yıl önce Şikayet Et
    ALLAH rahmet eylesin mekanı cennet olur inşallah
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat