‘Sram te bilo Latiç’’
- GİRİŞ26.11.2021 16:01
- GÜNCELLEME29.11.2021 09:03
Yıllar önce içinde siyasetçi akademisyen ve yazarların olduğu seçkin bir ekiple Kırım’a gitmiştik.
Sonradan milletvekili de olan İlahiyat Profesörü bir hocamız gördüğü her Tatara sarılıp siz kahramansınız diyerek cömertçe iltifatlarda bulunuyordu.
Büyük sürgünden uzun yıllar sonra topraklarına dönüp ‘aç susuz kalırım vatansız kalmam’ diyerek yoklukla mücadele eden insanlara elbette saygı duyulur iltifat edilirdi.
Fakat değerli hocamız işi biraz abartınca Kırım kökenli ve bölge üzerine çalışmaları olan bir akademisyen uyarıda bulunarak ‘hocam her toplulukta iyiler olduğu gibi kötüler de olabilir kahramanlar olduğu gibi hainler de olabilir’ diyerek sevgili hocamızı orta noktaya çekmeye çalışmıştı.
Benzer duruma Türk dünyasına ilk gittiğimiz zaman da şahit olmuştum.
Biz kafamızda bir dünya kuruyoruz.
Gittiğimiz yerlerde o dünyaya uygun kahramanlar arıyoruz. Filistin’de herkesin İslamı dört dörtlük yaşayan mücahit olduğunu sanmak gibi.
Bu yüzdendir ki Kola içen Filistinlileri görünce bile şaşıranlarımız oldu. Oysaki şaşıracak bir durum yok.
İnsanın olduğu her yerde farklılıkların olması gayet doğal.
Toptan kahramanlaştırma da toptan şeytanlaştırma da normal değil zaten.
Türk milleti duygusal bağ kurduğu kişiler ve topraklar üzerinde beklemediği bir meseleyle karşılaştığı zaman fazlasıyla hayal kırıklığı yaşıyor.
Biz Türkler Mecnun misali sevgilinin köyünden gelen köpeğe bile bir değer atfediyoruz.
Bu kadar uzun girişi şu sebeple yaptım. Türk kamuoyunda Aliya’nın mücadele ve kader arkadaşı olarak tanınıp ve bu yönüyle milletimizin kendisine teveccüh gösterdiği Boşnak Şair Cemalettin Latiç geçtiğimiz hafta maalesef talihsiz bir açıklama yaptı.
Çıktığı bir televizyonda Aliya’yı karalayan merhuma karşı yanlış kanaatlerin oluşmasına sebep olacak cümleler kuran Latiç hepimizde hayal kırıklığına sebep oldu.
Türk milleti kahraman olarak gördükleri Aliya’nın Boşnaklardan daha çok sevdiklerini Bosna’ya gittiklerinde görüp anlamlandıramadıkları bu durumun zaten şokunu yaşamaya alışkın.
Fakat Aliya’nın dava arkadaşı olarak zihinlerine kodladıkları ve bu sebeple milli şair olarak ilan ettikleri bir isimden Aliya’ya karşı tuhaf cümleler duymak herkesin moralini bozdu.
Aliya’ya karşı olan seküler Boşnaklar’ın sert eleştirileri bir noktaya kadar anlaşılabilir ama Müslüman entelektüel olarak bilinen ve kendisini Türk toplumuna Aliya’nın dostu olarak tanıtan bir kimsenin Aliya düşmanlığı asla kabul edilemez hiçbir şekilde mazur görülemez.
Haberi ilk gördüğümde hemen yazı yazmadım.
Latiç’i bizimle tanıştıran bazı ağabeyleri arayıp meseleyi sordum.
Hepsi de çok üzgündü.
Dostluklarını bitirdiklerini kendisine kızgın ve kırgın olduklarını belirttiler.
Ben de bir haftadır Latiç’ten bir özür veya bir düzeltme bekledim.
Maalesef öyle bir adım atmadı.
İsmail Kılıçaslan’ın ‘vaktiyle bu herifi “adam” sayan herkesi bu ihanetine tepki vermeye davet ediyorum’ diyen manidar çağrısına uyarak bu yazıyı kaleme alma gereği duydum.
Düzenlediğimiz programlara defalarca davet ettiğimiz onur konuğu olarak ağırladığımız adına görkemli saygı geceleri yapıp kitaplarını tanıtmak için özel toplantılar tertip ettiğimiz Latiç’i Aliya’ya yönelik çirkin ifadelerinden dolayı kınıyorum.
Bir mümin olarak kendisini hatasından dönmeye Aliya’nın aziz ruhundan özür dilemeye davet ediyorum.
Eğer hatasında ısrar edip Aliya düşmanlığına devam ederse kendisine anladığı dilden şöyle sesleneceğimizi bilmesini istiyorum: ‘Sram te bilo Latiç’’
Yorumlar2