Aman Efendim Aman!
- GİRİŞ11.07.2023 13:09
- GÜNCELLEME13.07.2023 08:36
Doğru sorular soramadığımız için doğru cevabı bir türlü bulamıyoruz.
Bir kriz bitmeden diğer krizle muhatap oluyoruz. Yaşadığımız krizlerin çözümlerine yönelik yapılan açıklamalar krizi daha da derinleştiriyor.
Sorunun adını doğru koymadığımızda çözüm de imkansızlaşıyor.
“Bir filozofu önemli kılan şey, doğru cevaplar vermesi değil, doğru soruları sormasıdır.” diyor Kant.
Bir türlü problemin köküne inemiyoruz. Üst perdeden beyanatlar vermeye devam ediyoruz.
Bugünün insanının en büyük derdinin ne olduğu üzerinde toplayamıyoruz dikkatimizi.
Ne inandırılmak istendiğimiz şu veya bu mensubiyete, ne bardaktan boşanırcasına üzerimize taşan ahlaksızlık seline dair kurulmuş esaslı bir cümlemiz yok.
Toplumumuz uzun zamandır toplu fotoğrafta çok net çıkmıyor.
Kimliksiz bir kalabalık görünüyor uzaktan. Kimlik kavgası kaybedilince bütün yenilgilere açık hale geliyor toplumlar.
Bireylerin yaşadığı kimlik krizi doğrudan topluma yansıyor. Çünkü birer birer kaybedilen bireylerin toplamı toplumu oluşturuyor.
Kimlikli kişilikli aziz bir millettik biz.
Eskiler iç zenginliklerine, ruh olgunluklarına bakar ve bir kimlikleri olup olmadığını söyleyebilirlerdi.
Kimlik arayışları ergenlikle sona erer ve kişi kendini tanımlayabileceği eylem ve heveslerine göre tarzını belirlerdi.
Şimdi ise ergenlikten erişkinliğe uzanan süreçte bir kimlik oluşturma problemiyle karşı karşıyayız.
Hayatındaki otorite figürlerinin övgü ve beğenisini kazanmadıysa kendini yok sayan bir nesil var önümüzde.
Okullardan sadece diploma alınıyor artık. İçinden çıktıları toplumun değerlerini alacağı bir müessese yok.
Geçmişten günümüze özenle taşıdığımız kültürümüzü kazandıracak bir eğitim sistemi yok.
İlginç bir kuşakla karşı karşıyayız. Bütün beslenmelerini dijital dünyanın sığ sokaklarından temin eden bir kuşak. O sokaklar kir dolu pas dolu pislik dolu.
Sanal beğenilere kilitli kimliksiz hayatlar hiç bir şeyden tatmin olmuyor.
Hakikatle olan bağları koparılmış boşlukta koşan zavallı koşucular gibi hepsi.
Muhafazakar bir semtin işlek bir caddesine çıktığınızda bile manzaranın hiç de iç açıcı olmadığını görebiliyorsunuz.
Giyim kuşamdaki ve davranışlardaki radikal değişim pek normal görünmüyor.
Her sokak başında insanı olgunlaştıran tekkeler kalmadığı gibi insan yetiştiren mahalle de yok artık.
Eskiden mahalle kültüründeki sosyal kısıtlamalar, kişinin nasıl davranacağını daha iyi belirlemesini sağlayan unsurlar olarak kabul edilirdi.
Dürtüleri bastırmak ve aklına eseni yapmamak toplu kabul görürdü.
Herkes nasıl davranması gerektiğini ortalama olarak bilerek erişkinleşirdi.
Bugün ise kısıtlayıcı olan her ne ise, bir gömlek bir elbise gibi sırttan çıkarılıp atılabiliyor.
Dilediğim gibi giyinebilir, yer içer, istediğim tuhaflıkta davranabilirim. Hiçbir müeyyidenin bana müdahale hakkı yok artık deniliyor.
Arsızlığın sınırları aşılmış durumda. Ahlaksızlık yapanın marjinal sayıldığı bir toplumdan ahlaksızlık yapanı ahlaklı olmaya davet edenin marjinal görüldüğü bir uçurumdayız.
Edep zinciri, haya süzgeci sokaklardan çekildi. Caddeler et pazarı.
Mahalleden kovuldu mahremiyet. Dünün günahları bugünün mübahları oldu, helal saymak için gün sayılıyor.
Herşey alabildiğine serbest. Allah sonumuzu hayır eylesin. Kimlik krizi başka krizlere benzemiyor.
Hal-i pür-melalimizi Üstad ne güzel özetlemiş:
“Aman efendim aman
Galiba âhir zaman”
Yorumlar5