Fatih'ini tanımayan millet
- GİRİŞ20.09.2023 13:54
- GÜNCELLEME20.09.2023 13:59
Metropol araştırma şirketi katılımcılara tarihte en beğendiğiniz liderleri sormuş. Ankete katılan kişilerin destekçisi olduğu partilere göre dağıtım yapıldığında ilginç sonuçlar çıkmış.
Sonuçları objektif olarak değerlendirdiğimizde, maalesef milletimizin köklerinden uzaklaşma serencamını da net olarak görebiliyoruz.
Anket birçok açıdan tartışmaya açık olsa da ben meseleye daha çok en beğenilen tarihi kişilik sıralamasındaki Fatih Sultan Mehmet’e layık görülen yüzdelik dilim açısından yaklaşacağım. Tarihi kişiliklere karşı hiçbir önyargım yok.
Hepsini dönemlerine ve dönemlerindeki şartlara göre değerlendirmek gerektiğine inanırım. Önyargılı bir tutum sergilemekten kaçınırım. Hiçbir tarihi kişiliği de birbiriyle yarıştırmaktan veya çakıştırmaktan haz etmem.
Bu sebeple ankette çıkan diğer şahsiyetlerin yüzdelik dilimine dair peşin bir hükmüm yok. Lakin Fatih gibi çağ açıp çağ kapatan bir sultanın milletimizin gönlündeki yere bir itirazım hatta isyanım var. İsyanım elbette milletimize değil.
Sisteme itiraz
Çünkü bu konuda bilmiyorlar, bilselerdi yapmazlardı inancımı muhafaza ediyorum. Benim isyanım, Fatih gibi çağları aşan bir değere sahip şahsiyeti milletimizden uzak tutan sistemin kendisine.
Geldiğimiz durum çok vahim. Türk çocukları, İstanbul’un fethine de Fatih’e de bir Portekizli kadar uzaklar. Başörtülü kızlarımız bile Ayasofya bahsi açıldığında etrafında o kadar camii varken neden açıldı ki diyebiliyorsa oturup ağlayalım, kalkıp ağlayalım.
Bu feryadı figânı masa başından değil, bizzat sahadan yapıyorum. Bu sene 53 okulda Fetih söyleşileri yaptık. Üzülerek gördük ki öğretmenler de öğrenciler de Fetih bilgisinden ve şuurundan mahrumlar. Elbette sevmek için önce bilmek gerekir. Ne idarecilerin ne öğretmenlerin ne de masum yavrularımızın bu konuda hiçbir suçu yok.
Bütün kabahat eğitim sistemimizde. Vakit kaybetmeden Tarih derslerinin yeniden ele alınması ve müfredatın düzenlenmesi gerekiyor. Tarih dersi veriyoruz ama tarih şuuru veremiyoruz. Bu garabet yıllardır devam ediyor.
Sistemin tıkandığı noktalar var…
Fetih rüyaları görmeleri gereken yaşlarda başka dünyalara özendirilen gençlerimizin vebali, etkili ve yetkililerimizin üzerinde. Bugünkü maneviyatından koparılmış eğitim anlayışımızın tıkandığı noktaları açmamız gerekiyor.
Şehzade Mehmed'e yedi yaşından itibaren Fetih rüyaları gördüren ruhu bugüne taşımamız gerekiyor.
Kutlu istikbale yürüyecek nesilleri nasıl yetiştireceğimizi derin derin düşünmeliyiz artık. Her açıdan ufkuna muhtaç olduğumuz Fatih’in örnekliği önümüzde dururken, onu bile anlatmaktan ve öğretmekten aciz bir sisteme mahkûm değiliz.
O büyük rüyalar gören şerefli hayatları günümüze taşımaya mecburuz. O bitimsiz ışıklı, kararlı ruh huzmelerinden birinin pak dimağlara düşmesi bile büyük hizmet olur.
Bu hususta elimizi kolumuzu bağlayan nedir anlamak mümkün değil. Bizi kısıtlayan tek şey, kısıtlanmayı kabullenmemiz aslında.
Düştüğümüz bu çukurdan çıkmak için çırpınmamız gerek. Şairin ifadesiyle, tam düşecekken tutunduğumuz tuğlayı kendimize Rabb bellemeyeceğiz.
Putları yıkamayanlar hakikate eremez
Putları yıkamayanlar hakikate eremez.
Artık putları yıkmalıyız.
Fatih’i daha çok anlatmanın yollarını aramalıyız, yeni nesillerin zihninde ve gönlünde bütün muhteşemliğiyle bir Fatih portresi çizmemizin zamanı geldi de geçiyor.
Şimdi değilse ne zaman?
Büyük sultanı anlatırken Molla Fenari, Molla Gürani, Molla Akşemseddin, Ulubatlı, Hıdır Paşa, Ubeydullah-ı Ahrari Hazretlerini, Şeyh Ebu’l-Vefâ’ mânâ kahramanlarını da anmaktan geri durmamalıyız.
Türk tarihi elbette çok fazla büyük şahsiyet görmüştür ama Fatih’in yeri her zaman ayrı ve özeldir. Böyle bir değere sahip olup da kıymetini bilmeyen bizden başka bir millet yoktur.
Tefekkür edelim:
“İmtisâl-i “câhidu fillâh” olupdur niyyetüm
Dîn-i İslâm’ın mücerred gayretidür gayretüm
Enbiyâ vü evliyâya istinâdım var benüm
Lutf-ı Hudâdur hemân ümmîd-i feth u nusretüm”
Bu nidayı yapan bir kalbin enbiya ve evliyaya karşı muazzam hürmeti ve bağlılığı, onların feyiz ve himmet sütüyle nasıl beslendiğini de mutlaka tefekkür etmeliyiz. Duracak zaman değil.
Pozitivist ilim anlayışı mahvetti hepimizi. Manadan yoksun, ruhsuz bir toplum haline getirildik. Manevi boyutunu öteleyerek, fethi sadece bir mekânın ele geçirilmesine indirgemiş olduk.
Yanlış sistemin mağdurları, eksik müfredatın kurbanlarıyız. Rakamlardan örülü kuru tarih ezberinden bir türlü kurtulamadık.
Kültür tarihini ıskalamadığımız için gönüllere de hitap edemedik. Tarih biraz da hissetmektir. Hissiz-duygusuz tarih anlatımı, sevdirmek yerine soğutur. Derslerde yasak savma kabilinden verilen kuru bilgiler sadece sınavda sorulara doğru cevap vermek için kullanılır, sonra unutulur.
Bir millet nasıl ölür?
Hasarlı tarih öğretiminden dolayı Fatih’in büyüklüğünü idrak edemiyor ve ettiremiyoruz. Çok acı değil mi?
Büyük sultan torunlarını sandukasından hüzünle izliyor. İnşallah bize hakkını helâl eder.
Üstat Necip Fazıl, “Bu millet ölmeyecekse, bu Fatih dirilecektir,” demiş. Yorumu geniş, manası derin bir söz.
Pekiyi, bir millet nasıl ölür? Geçmişinden koparılan milletlerin beyin ölümü gerçekleşir, bitkisel hayata girer.
O zaman soruyu şöyle soralım:
Bu millet ölürse Fatih nasıl dirilecektir?
Yorumlar6