Recep Seyhan’ın ardından

  • GİRİŞ04.11.2023 13:58
  • GÜNCELLEME07.11.2023 09:24

Yazar Recep Seyhan Ağabey Gazze’nin yakıp yıkıldığı günlerde ebedi aleme göç etti. Dünyanın yaşadığı kaosa Müslümanların uğradığı korkunç zulümlere daha fazla dayanamadı.

Sessiz sedasız göçtüğü memleketi Taşova’dan yine aynı sükûn içerisinde ahiret yurduna geçti.

Ömrü gurbet ellerde Seyhan son yıllarını doğup büyüdüğü kırlarında oyunlar oynadığı köyünde geçirdi. 

Çocukluk hatıralarıyla yeniden yüzleştiğini geçmişin izlerinin peşini sürdüğünü söylemişti.

Telefon konuşmalarımızda yaşlı ve hasta annesinin sağlık durumunu anlattıktan sonra heyecanla yazdığı ve yazmayı düşündüğü eserlerden ve yazılardan bahsederdi. Benim aklımda Recep Seyhan hep bu bitimsiz heyecanıyla kalacak.

 Edebiyat sevgisi onda bir yaşam biçimine dönüşmüştü. Hayatının her zaman merkezinde yazmak vardı.

 Ömrün sınırlı olduğunun bilinciyle bir an önce kendisine ilham olunanları kaleme dökme telaşındaydı.

Bu açıdan baktığımızda son yıllarını oldukça verimli geçirdi. Dergilerde düzenli olarak göründü. Kitapları yayınevlerince basıldı.

Kendine has bir okuyucu kitlesi oluşturdu. Çevresinde kendi birikiminden beslenen genç yazarlar hiç eksik olmadı.

Öğretmen kökenli olduğu için öğretmekten hiçbir zaman geri durmadı. Emeklilik yıllarında da gurur kibir yapmadan isteyen herkesle bildiklerini paylaştı.

 Yazısını gönderenlerin yazılarını inceledi, kitaplık çapta dosyası olanların dosyalarına vakit ayırdı.

 Gelecek vadeden gençleri edebi kamuyla tanıştırıp onlara referans oldu. Edebiyat camiasında sayılan sevilen bir isim olmasına rağmen tam beklediği ilgiyi göremedi. O da bunun farkındaydı.

Özellikle bazı isimlerin kendisini görmezlikten gelmesine gönül koydu.

Hikâye konusunda iddialıydı. Yazdıklarının objektif eleştirmenlerce değerlendirildiğinde hakkının verileceğine inanıyordu. Eleştiri konusunda otorite olarak gördüğü Mehmet Erdoğan’ın eserleri hakkında yazdığı eleştirileri kaynak olarak gösteriyordu.

Bizim camiada eleştirinin müesseseleşmediğinin farkında olmasına rağmen yine de bu konuya açık durdu.

 Sevdiğimiz bir yazar ağabeyimiz köşesinde ağır bir eleştiri yazınca çok kırıldı. Kırılmakta haklıydı.

Bizim mahallenin eleştiriden anladığı ya abartıp göklere çıkarma ya da yerin dibine sokma şeklindedir.

Hürmetli eleştirmen ağabeyimiz yazısında edebiyata uzun bir ara verdin ne hakla yeniden yazmaya edebiyata girmeye çalışırsın tarzında neredeyse had bildiriyordu.

Hiç kimse edebiyatın kapısında kılıçla nöbet tutup istediğini içeri alma istemediğini aforoz etme hakkına sahip değil. Recep hoca camia içinden edebiyatın dışına itilme hamlesine hem kırıldı hem direndi.

Yazmaya üretmeye konuşmaya koşmaya devam etti.

Yakalandığı amansız hastalığın vücudunun bütün fonksiyonlarını sıfırlamasına rağmen kalan son direncini hep kitaplara yazılara ayırdı.

Son günlerinde bile edebiyat aleminden hiç kopmadı. Hakkında yazılan her cümleye mutlu oldu teşekkür etti.

Tenkitte cömert tebrikte cimri olan camiamız sağlıklı zamanlarında esirgediği iltifatları ölümüne yakın ve ölümünden sonra kullandı.

Son zamanlarında yakın dostları bir gazetemize onunla ilgili duygu düşüncelerini yazdılar. Artık bir deri ve kemik kaldığı dönemde yapılan bu jest bile ona inanılmaz bir mutluluk verdi.

 Bunu gören bazı dostlar hakkında armağan kitap hazırlamak için kolları sıvadı. Yazılar toplanırken ne yazık ki Recep Hoca göçünü topladı.

Keşke sevgilerimizi ertelemesek keşke yaşarken kıymet bilmeyi öncelesek.

Hocayla Türkiye Yazarlar Birliği’nde uzun sohbetlerimiz oldu. Hem hayatına hem edebiyatına dair önemli şeyleri çekinmeden paylaşırdı. Sağlam okumaları vardı. Fikirsiz edebiyat yapanlardan değildi. Fikre her zaman önem verirdi.

 Bağımsız ve olmakla iftihar eder kimsenin adamı olmadığımız herhangi bir gruba yaslanmadığımız müritliği kabullenmediğimiz için birileri bizi yok sayıyor varsın saysınlar kardeşim derdi.

Güngörmüş nazik ve kibar bir insandı. İlerleyen yaşına rağmen gençlerle genç olmayı başarırdı. Yazmak da onu genç tutuyordu.

 Latife yapar kendisine yapılan latifelere tebessümle cevap verirdi. Yakın dostu Dursun Gürlek’in ağır sayılacak şakaları karşısında hep kahkaha atardı.

Güzel bir adam olarak güzel hatıralar bırakarak aramızdan ayrıldı. Hakkında yapılan eleştirilere incinse de kimseyi incittiğini duymadım.

TYB’de kendisiyle ilgili birçok program yaptık. Elimizden geldiğince vefamızı göstermeye çalıştık.

Hastalandığını duyunca memleketine gitmeye niyetlendik ama önce babamın vefatı sonrasında annemin vedası daha sonra kolumun kırılması sebebiyle bu mümkün olmadı.

Vefatı içimde derin bir hüzün uyandırdı.

Mekânı cennet olsun İnşallah.

 

 

  

Yorumlar5

  • AdnanVeli GÜLTEKİN 1 yıl önce Şikayet Et
    Allah rahmet eylesin. Azda olsa muhabbetimiz oldu. Hoş bi sadâ bıraktı bu alemde. Mekanı cennet olur inşallah
    Cevapla
  • fatma pekşen 1 yıl önce Şikayet Et
    Allah rahmet eylesin. Gönül her zaman yazdıklarının çizdiklerinin bilinmesini istiyor ama çoğunlukla bu mümkün olmuyor. Sonradan badem gözlü yapsalar neye yarar ki... Camianın başı sağ olsun.
    Cevapla
  • Aşağımirahmetli 1 yıl önce Şikayet Et
    Allah rahmet eylesin mekanı cennet değerli hocamızın,
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Aslı Yılmaz 1 yıl önce Şikayet Et
    rahmet olsun güzel insandı.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Salih Eken 1 yıl önce Şikayet Et
    Allah rahmet eylesin
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat