Sezai Karakoç’a Büyük Ayıp!
- GİRİŞ26.05.2024 09:26
- GÜNCELLEME26.05.2024 09:34
Kültür sanat dünyamızın duayen isimlerinden Bünyamin Yılmaz, yıllar önce verdiği bir röportajda, “hazinenin üstünde gecekonduda yaşıyoruz” demişti.
Milletimizin son yüz yıldaki halini bundan daha iyi anlatan cümle olamaz.
Değerlerimizin ve değerlilerimizin hâlâ farkında değiliz. Afrikalı kabilelerin öküzle çift sürdükleri toprağın altındaki madenlerden nasıl haberi yoksa, bizim de nasıl bir medeniyetin varisi olduğumuzdan haberimiz yok.
Sömürgeci devletler Afrikalıların topraklarındaki madenleri işleyip zenginleşmeye devam ederken, o toprakların sahipleri ekmek bulmakta zorlanıyor.
Onlardan çok farklı bir durumda değiliz. Benzer kaderi yaşıyoruz. Sömürgeciler bazı ülkelerin kaynaklarını sömürüyor, bazı ülkelerin de zihinlerini işgal ediyor.
Zihnî sömürü en sinsi olanıdır. Çünkü bu durumdaki mağdur neye sahip olduğundan haberi olmadığı gibi neyi kaybettiğinin de farkına varmaz.
Bu düşünceyi destekleyecek çok sayıda örnek verebiliriz ama uzatmaya gerek yok. Türk milleti kadar kültürel soykırıma uğrayan başka bir millet yok.
Meşgul olmamız gereken meseleler dururken, meşgul edildiğimiz meselelere bakarak hâlimizin fotoğrafını görebiliriz. Yapmamız gerekenlerle yaptıklarımız arasında uçurum var.
Düştüğümüz yerden yeniden ayağa kalkmamız gerekiyor. Prangalardan kurtulmak için daha fazla zaman kaybetmeye tahammülümüz yok.
Millet olarak üzerimizdeki ölü toprağını atmanın vakti geldi geçiyor. Bu topraklardaki varlığımızı muhkem kılmak ve insanlığın dirilişine vesile olabilmemiz için, yeniden toparlanmak zorundayız.
Yeniden dirilişimizin nasıl mümkün olacağını Üstat Sezai Karakoç hayatı boyunca haykırdı.
Geride bıraktığı hazine değerindeki eserlerinde bize yolu ve yöntemi anlattı. Ama biz ısrarla Üstattan faydalanmamak için direniyoruz.
Düşüncelerinden istifade etmek yerine, onun velilerle ulu kişilerle birlikte anılmaya layık şerefli ismini pespaye bir edebiyat magazininin içine çekiyoruz.
Bu da Karakoç’u hâlâ anlamak çabasına girmediğimizin göstergesi.
Üstat herhangi bir yazar, herhangi bir düşünce adamı değildir.
Ömer Öztürkmen’in muhteşem ifadesiyle milletlerin tarihinde ancak beş yüz yılda, bin yılda bir tesadüf edilen ve bu mesut tesadüfle o milletlerin kültür ve sosyal hayatlarında büyük değişikliklere sebep olan bir sanat ve fikir adamıdır o.
Terör örgütünün siyasi uzantısının kazandığı bir belediyede, Üstadın adının verildiği kültür merkezinin adı değiştirilmiş.
Bu haberi bir gazeteden öğrendim. Gazete, duyarlık göstererek Sezai Karakoç’a büyük ayıp diye başlık atmış.
Burada şaşılacak bir şey yok. Bölücülerden başka ne beklenir ki? Ömrünü Türklerin, Kürtlerin, Arapların ve diğer İslam milletlerinin şuurlu birlik kurmalarına adayan ve bin yıl yaşasam yine bu uğurda savaşırım diyen bir öncüye, ırkçılık yapan bir partinin mensuplarının saygı göstermesi zaten beklenemez.
Dolayısıyla onlar ayıp etmekten öte, kör olasıca ideolojilerinin gereğini yapmışlar.
Asıl Üstada ayıp edenler onun çizgisine, idealine dost olduğunu vurgulayan kesimlerdir.
Mesela hâlâ bir Sezai Karakoç Kürsüsü’nün kurulmaması, üniversitelerimizin ayıbıdır.
Kitaplarının farklı dillere çevrilip fikirlerinin bütün insanlığa yayılmaması, kültür bakanlığındaki ilgililerin ayıbıdır.
Onun diriliş fikrinin mimarı olmaktan çıkarıp romantik bir şair konumuna çekmek, bazı edebiyatçılarımızın ayıbıdır.
Yeni nesillere hakkıyla onu anlatamamak ve fikirlerini aktaramamak, hepimizin ayıbıdır.
Liste uzadıkça uzayabilir.
Son zamanlarda cin fikirli birilerinin kitaplarını pazarlamak için, Üstatla adının anılmasının bile mahremiyete ağır saldırı olarak addedilecek yaşlı bir hanımefendiyi kullanmalarına, program program dolaştırılmalarına girmek bile istemiyorum.
Rabbim Üstad Sezai Karakoç’un düşüncelerini daha iyi anlayabilmeyi ve elimizdeki hazinelerin kıymetini bilebilmeyi nasip eylesin.
Yorumlar21